Boş durma boşa çalış

“Boş durma boşa çalış” deyişi, daha çok askerlik için kullanılır. 20’li yaşlardaki yüzlerce, binlerce genci bir arada tutmak kolay değildir. İş yaratıp bir şeylerle uğraştırmazsanız, yaramaz şeyler yapabilirler.

Hiç iş bulamıyorsanız, çukur kazdırır sonra kapattırırsınız. Böylelikle mazarratlık yapmaya enerji ve zamanları kalmaz, üstelik dışarıdan bakanlar iş yapıldığını sanır.

Meclisteki muhalefetin durumu aynen buna benziyor; sesi çok güçlü çıkıyor ama ne yazık ki görüntüsü, yani ürünü yok.

Sanki muhalefet yapılıyor algısı uyandırmak için muhalefet yapıyorlar gibi.

Anayasayı rafa kaldırdığı için İktidarı eleştirseler de kendileri de uymuyor, açıkça şöyle konuşabiliyorlar; “tasarı, Anayasaya aykırı ama yine de olumlu oy vereceğiz” ya da “anayasaya aykırı ama Anayasa Mahkemesine başvurmayacağız”

Bilmeyen kalmadı: Anayasaya göre OHAL ile ilgili KHK’lerin Parlamentoya sunulması ve öncelikle görüşülerek Yasaya dönüştürülmesi gerekiyor. Oysa AKP, çıkardığı 5 kararnamenin hiçbirini Meclis'te görüştürmedi.

Üstelik olağanüstü hal KHK’leri çok sorunlu. Anayasaya aykırılıkları bir yana, darbe girişimi bahanesiyle devletin altı üstüne getiriliyor. Muhalefet, KHK’ler yerine, ikisi çok önemli olan 6 yasa tasarısının görüşülmesine katıldı. Böylelikle yalnızca anayasa kurallarının çiğnenmesine değil, aynı zamanda yasa yapma ritüeline uygun davranıldığı için çıkarılan yasalara meşruiyet kazandırılmasına da katkı vermiş oldu.

Bu yasalardan biri, kamu kaynaklarının yağmasının öngörüldüğü çok sayıda düzenlemeye yer verilen ve 37 yasada değişiklik yapan 80 maddelik torba yasa; öteki ise Varlık Fonu Yasası'ydı. Meclis 17 ve 19 Ağustos günleri, sabah 5’lere kadar çalışıp bu yasaları çıkardı ve hemen tatile girdi.

Oy sayılarını da yazayım ki muhalefetin, tasarının tümünün oylandığı son oturuma katılıp gücünü göstermeye mecalinin bile kalmadığı,- ya da böyle bir niyetinin olmadığı- görülsün: Torba Yasa oylamasına 232 vekil katıldı 218 kabul, 14 ret oyu kullanıldı. Varlık Fonunda da benzer bir sonuç alındı 239 vekil katıldı 217 kabul 22 ret oyu verildi.

Muhalefetin yasaların görüşülmesine katılarak AKP’ye geri adım attırdığına inanmamız isteniyor. Bu konuda bir iki örnek de var. Sözgelişi 80 maddelik torba yasada yer alan ve 111 kamu kuruluşunun taşınmazlarının Özelleştirme İdaresine devredilmesine ilişkin düzenleme ile İki ilin ilçe, iki ilçenin ise il olmasının öngörüldüğü düzenlemeler tasarı metninden çıkarıldı.

AKP bu tür düzenlemeleri taktik olarak getiriyor; sorun çıkaracak gibi olursa geri çekip, tercihan bir gece yarısı önergesiyle bir başka yasaya ekleyiveriyor. Burada da öyle oldu: bir iki düzenlemeyi tasarıdan çıkarınca muhalefet bütün önergelerini çekti ve böylelikle tasarı hiç tartışılmadan kabul edildi.

Torba yasayla getirilen olumsuzluklar, yukarıdaki iki düzenlemeden ibaret değil. Bu kuralları, deyim yerindeyse şimdilik, yem olarak verip bakın neler kazandılar: Orman alanlarında kurulmuş olan fabrika/ticarethaneler, 49 yıllığına kiraya verilebilecek. Belediyelerin taşınmazlarına terör gerekçe gösterilerek İçişleri Bakanlığınca el konulabilecek. Terör nedeniyle hasar gören yapılar ve alanlarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı doğrudan imar uygulaması yapacak ve bunun gerektirdiği işlerde Devlet İhale Yasası uygulanmayacak; Siyasal partiler, Sendikalar, kitle örgütlerine yasak olan Televizyon yayım ruhsatı Vakıflar için serbest olacak.

Varlık Fonu yasasında da böyle birçok olumsuz kural yer almasına karşın “kısmi de olsa başarı” elde ettiklerini söyleyip övünüyorlar. Sözgelişi, Sayıştay’ın denetlemeyeceği kuralına yasada yer verilmedi. Verilmedi ama bu Sayıştay denetiminin yolunu açmadı. Maddenin yeni biçiminde, Başbakanın görevlendireceği üç kişinin denetlemesi ve raporunu Plan ve Bütçe Komisyonuna vermesi öngörülüyor. Kendilerinin yaptığını kendileri denetleyecekler.

Oysa Varlık Fonu Yasasıyla Ülkenin GSYİH’sının 1/3’inin menkul senetlere dönüştürülüp borsada pazarlanması amaçlandığı için çok vahim sonuçları olacak.

Ne diyelim: Düzen içi muhalefeti bile özledik!

Son bir iki söz daha söyleyip bitireyim:

Ülkenin başka derdi kalmamış gibi, İktidarıyla muhalefeti birlik olup, Anayasa değişikliğine soyundular.

Parlamentonun üçüncü büyüklükteki partisi HDP’yi dışladılar, birinci; ikinci ve dördüncü büyüklükteki üç parti birer temsilci seçti. Şimdi, Anayasadaki değişiklik mini mi olsun, yoksa daha önce üzerinde anlaşılan 60 maddeyi de mi alalım? Gibi “teknik konuları” tartışıyorlar. Bütün verileri toplayıp partilerinin yetkili kurullarına sunacaklar.

Yıllardır bir an önce darbe anayasasından kurtulmak zorundayız deyip duruyorlar. Oysa üçte ikisi değişti, Anayasada darbe izi filan kalmadı. Ama darbe anayasası söylemi, bugün de prim yaptığı için elverişliliğini yitirmedi.

AKP’nin geçmişinde uzlaşma diye bir ilke hiç yer almadı. Üstelik giderek agresifleşiyor da. Muhalefetin bu gerçekleri dikkate almayıp “gerçek demokrasiye ulaşılabilecek” bir anayasa arayışı oyununda aktör olmayı içine sindirebilme nedenini anlamak kolay değil.

Meclis tatile girdi. Ama Anayasa oyununun, tatilde de sürdürülmesi isteniyor. Bu nedenle 16 Ağustos günü bir Meclis Kararı alındı ve bugünkü (24 Ağustos 2016) Resmi Gazetede yayımlandı. Kararda Anayasa Komisyonunun Meclisin tatil olduğu süre içinde de çalışması öngörülüyor.

Öyle ya! Darbe anayasasından bir an önce kurtulmalıyız.

Bizler kendi muhalefetimizi kurmadıkça bu oyun böyle sürüp gidecek.

Dilerim 4 Eylül günü güçlü bir başlangıç yapılır.