'Biz bize yeteriz Türkiye'm'?...

Bu yazı, Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde başlatılan “Biz Bize Yeteriz Türkiye’m” kampanyasının peşine düşmemin öyküsüdür. Yorumu okuyanlara bırakıyorum.

30 Mart akşamı Tayyip Erdoğan, bakanlarıyla yaptığı toplantı sonrasında; “Biz bize yeteriz Türkiye’m” kampanyası başlattığını, kendisinin yedi aylık; bakanlarından kimisinin üçer, kimisinin altışar aylıklarını bağışladıklarını duyurdu.

Bizler yeni öğrendik ama şu sözlerinden, kampanya kararının daha önce işadamlarıyla yaptığı bir başka toplantıda alındığı anlaşılıyordu; “Bugün itibariyle bu kampanya için 11 milyon dolar hayırseverlerimizden destek var.” Konuşmasında, zekât vermek için ramazan ayını beklemelerinin gerekmediğini, hemen kampanyaya katılmalarının daha doğru olacağını söylemeyi de ihmal etmedi.

Adı açıklamaydı ancak bir dizi soruya yol açtı: Parayı kimler hangi yasadan aldığı yetkiyle toplayacak? Hangi kuruluşun bütçesine mal edilecek? Hangi yasal düzenlemelere uyularak harcanacak? Hesabı kimden sorulacak?

Yukarıdaki sorulardan birinin yanıtını ertesi günü (31.3.2020) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın twitter hesabından öğrenebildim; paraların, bakanlık adına üç kamu bankasında açılan yardım hesaplarına yatırılacağı belirtiliyordu.

Ama bu bilgi, toplanan ve harcanan paraların hesabının ne yöntemle tutulacağını, izleneceğini ve harcanacağını açıklamıyordu. Bakanlık örgüt yapısı içinde ayrı bir bütçe kurulamazdı çünkü 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Yasası'na göre merkezi yönetim dışında bütçe kurulması yasaktı. Dahası bakanlıkların bütçeyle verilen ödenekleri dışında kendilerine özgü gelirleri zaten olamazdı.

Bu ve benzeri sorunları nasıl aştıklarını anlayabilmek için bakanlığın resmi web sitesine baktım. Kampanya konusunda en küçük bir bilgi bile yoktu.

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları bu iş için biçilmiş kaftandı ama onların da haberlerinin olmadığı anlaşılıyordu. Zaten bakanlığın idari yapılanması içinde değillerdi, onlar adına para toplayamazdı. Bakanlık, vakıfların üzerinde denetimle sınırlı bir yetki kullanabilmekteydi. Ama İçişleri Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü de denetim yetkisine sahipti. Bu yetkinin ise aidiyeti, bağlılığı, hiyerarşiyi gösteren bir yanı yoktu.

Arayışlarım sonuçsuz kaldı: Milli Dayanışma Kampanyası'nın ne yasalardaki karşılığını ne de sahibini bulabildim. Anlaşılan o ki; toplanacak paralar, toplumdan gizlenerek kullanılacak.

Belki de 22 Mart günü İçişleri Bakanlığı ek genelgesiyle kurulan; geçen haftaki yazımda yasal olmadığını vurguladığım “Vefa Koordinasyon Grubu…Açık Kapılar Vefa İletişim Merkezi” gibi yapılara aktaracaklardır.

Ben yardım kampanyasının peşindeyken İçişleri Bakanlığı’nın da belediyelerin açtıkları yardım/bağış kampanyalarının yasal dayanağını aradığı ortaya çıktı. 81 il valisine gönderilen bir genelgeyle; izin almamışlarsa para toplamalarını yasaklayın denildi.

O genelgeye de baktım: Yardım Toplama Yasası'na göndermede bulunuluyor. Sözü edilen yasaya göre dernekler, vakıflar, spor kulüpleri, valiliklerden izin almadıkça yardım toplayamıyorlar. İçişleri Bakanlığı'nın genelgesinde, belediyeler bu yasadan bağışık değildir; valiliklerden izin almak zorundadır…diye bir yorum yapılıyor.

Garip bir yorum: Belediyeler birer kamu kurumu. İlim Yayma Cemiyeti değil. Neden aynı kurallara uymak zorunda olsunlar? Onlar, bağış faaliyetlerini Belediyeler Yasası'na uyarak gerçekleştiriyor.

5393 sayılı Belediyeler Yasası'nın 15’inci maddesinde bağış toplamak “yetki ve imtiyazları” arasında sayılıyor. Bağışlar, 59’uncu maddesine göre belediye geliri.

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Yasası'nın 18’inci maddesine göre belediyelere bağış alma; belediye başkanlarına ise bağış kabul etme yetkisi tanınıyor.

Belediyelerin, yasalarla kurala bağlanmış kayıt düzenleri vardır. Hizmetlerini, memurlar ve kamu görevlileri eliyle yürütürler. Yardım Toplama Yasası'yla getirilen kurallar, yetki kullananların bilgi ve uzmanlıklarının olmayabileceği anlayışıyla getirilmiştir.

Belediye muhasebe birimine yardım toplama yasasıyla dernek ve vakıflar için öngörülen; “…makbuz keseceksin…makbuzların yönetmeliğe uygun olacak…muhasebene işleyeceksin…” gibi düzenlemelere uymalarını istemenin akla mantığa uyan yanı olamaz.

Gün arasında basına Anadolu Ajansı'nın bir haberi servis edildi. Haberde, bağışların vergilerden düşülebileceği belirtiliyordu. Bu bilginin Türkçe mealini söyleyelim: “zekâtını bize ver; vergine sayalım!”

Neyse, yorum yapmayacağımı söylemiştim.