Belediyelerin kaynakları kurutuluyor

AKP, belediyelerin en önemli kaynağına göz dikti. Yeniden yapılandırma kapsamındaki kamuya olan borçlarını tahsil edebilmek amacıyla, genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılan payın yarısına el koyacak.

Belediye hizmetlerini büyük ölçüde aksatacağı açık olan böyle bir uygulamanın, tam da Anayasa referandumu öncesine rastlatılmasına normalde şaşırılır. Üstelik böyle bir şey onların tavrı da değil. Ama öyle işler yapmaya başladılar ki kanıksadık, şaşıramıyoruz.

Belediyelere Genel Bütçe Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkındaki 5779 sayılı Yasaya göre, tahsil edilen vergi gelirlerinin %1,50’si büyükşehir dışındaki belediyelere; %4,50’si büyükşehirlerdeki ilçe belediyelerine ayrılıyor; ilçe belediyelerine ayrılan tutarın %30’u ise büyükşehir belediyelerine aktarılıyor.

Genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılan bu tutarlar belediyeler için yaşamsal önem taşıyor. 2015 yılı kesin hesap raporlarına göre Ankara B.Şehir Belediyesinin, yaklaşık 4 milyar 380 milyon lira gelirinin 3 milyar lirası; İstanbul B.Şehir Belediyesinin 10 milyar 500 milyon lira gelirinin 8 milyar 240 milyon lirası; Eskişehir B.Şehir Belediyesinin, 390 milyon lira gelirinin 307 milyon lirası, genel bütçeden aktarılan tutarlardan oluşuyor.

Belediyelerin, Hazineye/Kamuya/İller Bankasına olan borçları, genel bütçeden aktarılan vergi gelirlerinden kesinti yapılarak tahsil ediliyor.

5779 sayılı Yasanın 7. Maddesiyle, %40’ı geçmemek üzere kesinti oranlarının Bakanlar Kurulunca belirlenmesi öngörülüyor. Ancak, hiçbir zaman %40 kesinti oranı belirlenmedi. En son 2016 Haziran ayında çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararında, 2010 yılı öncesinde borcu olan belediyeler için %7,5; 2010 yılı sonrasında borcu olan belediyeler için %12,5 kesinti öngörülüyordu.

19.8.2016 günlü Resmi Gazetede 6736 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin” bir Yasa yayımlandı. Bu Yasayla, belediyelerin, yapılandırma kapsamına giren borçları için genel bütçeden aktarılacak vergi gelirlerinden yapılabilecek kesinti oranı %40’dan %50’ye çıkarıldı. 24 Kasım 2016 günü yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararıyla da, belediyelerin geçmiş dönem borcu için, %50 kesinti yapılması öngörüldü. Böylelikle kaynak kurutma senaryosu tamamlanmış oldu.

Belediyeler, var olan kaynaklarıyla görevlerini gerçekleştiremiyorlar ve hemen hepsi borç sarmalı içinde boğuluyor. 2017 yılında önemli bir gelir kaynağından daha yoksun kalacakları için işleri daha da zorlaşacak.

Bu, hiç kuşkusuz bilinçli bir tercih ve belediyelerin içinin boşaltılması hedefleniyor.

Belediyelerin önüne, her biri ötekinden beter üç seçenek sunuluyor:

Birincisi, paraları yettiği kadar hizmet götürmek, bittiği yerde durmak. Bu seçenek, belde halkının cezalandırması anlamına geliyor. Ayrıca, birçok giderinden hemen vaz geçemeyeceği için gerçekleştirme olanağı da pek yok.

İkincisi, bir yerlere borçlanıp hizmet götürmeye çalışmak. Bu seçenek daha da sakıncalı. Çünkü zaten kaynakları yetmediği için borçlandılar ve borçların ödenememesi durumunda alacaklılar, borçlu belediyelerinin göz koydukları taşınmazına haciz koydurup icra yoluyla tahsil edebilme olanağına sahipler. Haciz tarihinde fiilen kamu hizmetinde kullandıklarını kanıtlayamadıkları taşınmazları, hacizden kurtaramıyorlar.

Belediye Yasasının 15. maddesine 2014 yılında bir fıkra eklenerek haciz işleminin yalnızca belediyenin göstereceği mal üzerine uygulanması öngörülmüştü. Bu kuralı Anayasa Mahkemesi Haziran 2015 tarihinde, Anayasayla öngörülen hukuk devleti ilkesine; hak arama özgürlüğüne; mahkemeye erişim; mülk edinme ve miras haklarına aykırı olduğu gerekçeleriyle iptal etti.

Kapitalizmin ilahi adaleti böyle çalışıyor!

Üçüncü seçenek ise belediye taşınmazlarını icraya bırakmayıp belediyenin satması. Bu yöntemi, Ankara B.Şehir Belediyesi, bolca uyguluyor. Kamu çıkarına kullanılması gereken taşınmazları, şehirciliğin ilkelerine uymak gibi bir kaygı taşımaksızın durmadan satıyor. Yıllardır Türkiye birincisi olma unvanını kimseye bırakmadı. 2013-2015 yılları arasında, kesin hesap raporlarına göre 2 milyar 163 milyon lira tutarında taşınmaz sattı. 2016 yılı bütçesinde ise 727 milyon lira satış hedefi görülüyordu. Taşınmazlar bitinceye kadar, hizmet götürüyorum diye göz boyamayı sürdürebilir. Bitince Allah Kerim.

İstanbul B.Şehir Belediyesi bile taşınmaz satılması konusunda Ankara’nın iki katı gerisinde: 2013-2015 yılları arasında 908 milyon lira taşınmaz sattı. 2016 yılında ise 880 milyon lira satış hedefi öngörülmüştü.

Birkaç gün önce de belediyelerin büyük yatırımları için tahvil ve İslami yatırım aracı olan sukuk çıkarmaya yönlendirilecekleri açıklandı. Özellikle kentsel dönüşümde işlerine yarayacağını düşünüyorlar. Belediyelerin tahvil çıkarma yetkileri olmakla birlikte, parababaları pek güvenemedikleri için yatırıma yanaşmıyorlardı. Bu nedenle de belediyeler ve kamu hizmetleri, menkul değerle ilişkilendirilemiyordu. Güven sorununu, devlet garantisi vererek çözecekleri anlaşılıyor.

Kim ne derse desin bu yapılan şeylerin adı özelleştirmedir, üstelik en ballısından: kâr ederse, “işadamı” kazanacak, zarar ederse bizden alacaklar.