Ballı kâr kapısı: Fatih Projesi

Ülke kan gölüne döndü diye hayat bitecek mi? Bitmiyor elbet: siyaset ve ticaret el ele vermiş, kâr peşinde koşuyor.

9 Aralık 2016 günü yürürlüğe giren 6764 sayılı torba yasayla, İhale Yasasına bir madde eklendi ve FATİH projesi kapsamında alınacak bilgi teknolojisi ürünleri ile yapım işleri, İhale Yasası kapsamından çıkarıldı. Bu değişiklik, AKP iktidarlarının milyarlarca tutarındaki tablet, akıllı tahta, donanım, yazılım alımları ile bina yapımlarını, dilediği yükleniciden karşılayabilmesi anlamına geliyor.

Maddede her ne kadar; “usul ve esasları, Kamu İhale Kurumunun görüşü alınarak Milli Eğitim Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle rekabete açık olacak şekilde düzenlenir” deniyorsa da, lafın gelişi söylenmiş bu tür sözlere pek kulak asmayın. Bu tür işler, İhale Yasası kurallarına uyularak yapıldığında hiçbir şey aksamaz. Çıkardıklarına göre vardır bir nedeni.

FATİH Projesi (Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi), Yatırım Programlarında boyutu pek anlaşılamıyorsa da Milli Eğitim Bakanlığının en önemli ve en yüksek tutarlı projesi olmak gibi bir üne sahip.

Projeye 2010 yılında MEB ile Ulaştırma Bakanlığı arasında yapılan bir protokol ile başlanıldı. 2011 yılı Yatırım Programında, süresi 2011-2014; Proje bedeli ise 500 bin lira öngörülmüş, dipnotunda; “uygulama sonuçları ve diğer gelişmeler çerçevesinde revize edilecektir” yazılmıştı.

Pilot uygulamaya 2012 yılında başlandı ve o yıl sembolik tutarda harcama yapıldı. Projenin süresi ile tutarı, dipnotta belirtildiği üzere her yıl revize edildi. 2013 yatırım Programında 2 milyar lira öngörülmüştü. 2014’de 2 milyar 500 bin liraya; 2015’de, 3 milyar 700 milyon liraya; 2016’da 4 milyar 600 milyon liraya yükseltildi. Bu arada Projenin süresi de yukarıdaki sırayla 2015’e; 2016’ya ve 2018’e uzatıldı.

FATİH Projesi yalnızca Milli Eğitim Bütçesinden finanse edilmiyor. Ulaştırma Bakanlığında oluşturulan “Evrensel Hizmet Fonunda” biriken paranın bir bölümü bu projeye aktarılıyor. Fondan 2014 Yatırım Programında 400 milyon; 2015’de 400 milyon; 2016 yılında ise 750 milyon lira ayrılması öngörülmüştü.

Evrensel Hizmet Fonunun ne olduğunu biraz açalım: 2005 yılında yürürlüğe giren 5369 sayılı Yasayla oluşturuldu. Telekomünikasyon ruhsatı ve genel izin kapsamında faaliyet gösteren işletmeciler, yıllık net satış hasılatlarının %1’ini Ulaştırma Bakanlığının sorumluluğunda kurulan bu fona yatırmak zorundalar. Toplanan paralar, fakir ya da az nüfuslu bölgelere yapılan Telekom yatırımcılarına veriliyor, zararları karşılanıyor.

FATİH Projesi için Yatırım Programlarında öngörülen tutarlar gerçeği yansıtmıyor. Rivayet muhtelif olsa da bütün tahminler bu tutarın çok üzerinde: 2012 yılında Ali Babacan 7-8 milyar ABD doları; Nabi Avcı en az 8 milyar lira; Ömer Çelik ise 6-8 milyar lira harcanacağını söylemişti.

Nabi Avcı, Dünya çapında bir ihale sürecini başlattık diye bir cümle kurmuştu. Hiç kuşkusuz öyle. Dünyada başka örneği yok: öğretmen ve öğrenciler için 18 milyonu aşan sayıda tablet, 55 okula BT altyapısı, 620 bin sınıfa Etkileşimli Tahta (ET), internet, ayrıca yapım işleri…

Bir düşünün; İhale Yasası değiştirildi ve bütün bunlar ihalesiz alınacak.

Projeye, 2014 yılında bitirilmesi öngörülerek 2011 yılında başlanıldı ama daha henüz işin başında olduğumuz anlaşılıyor. Milli Eğitim Bakanı, bir soru önergesine verdiği yanıtta; Proje kapsamında 30.12.2016 günü itibariyle 1 milyon 438 bin tablet dağıtıldığını; 1 milyar 331 milyon lira harcandığını söyledi. Ancak bu sayılara ihtiyatla yaklaşılması doğru olur. Çünkü yanıt, 30 Aralık 2016’dan 6 ay önce 21.6.2016 tarihinde verilmiş.

Projenin süresi de gerçekçi değil. Bugüne kadar bitmediği gibi 2018’de de bitirilmesinin düşünülmediği anlaşılıyor. Çünkü 6764 sayılı Torba Yasayla 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasasına bir madde eklenerek FATİH Projesi kapsamındaki alım ve yapım işlerinde 15 yıla kadar gelecek yıllara yaygın yüklemelere girişilebilmesine olanak tanındı.

Doğrusunu söylemek gerekirse; bu tür projeler için ne süre öngörülebilir ne de tutar. Sisteme ilk kez giren öğrencilere yeni tabletlerin verilmesi, eskiyen, bozulan ya da kaybedilen tabletler ile sınıflardaki donanımın yenilenmesi için sürekli yeni yatırımlar yapılması gerekecektir, süre bitti diye vazgeçemezsiniz.

Kısacası yandaşlara hiç bitmeyecek bir kâr kapısı açıldı.

İşin ticaretini, maliyetini bir yana bırakalım, çocuklarımız için her türlü özveride bulunuruz, yeter ki yüksek teknoloji ile eğitilsin diye düşünmeyin. Proje başarılı yürütülemiyor. Şöyle bir kanı yaygın; “yeni teknolojilerin kullanılmasından öğrenciler değil satıcı firmalar yararlanıyor.”

Eğitimde Reform Girişiminin (ERG), 2014 yılında hazırladığı FATİH Projesi Analizinde, hiç de iyi şeyler söylenmiyor. Birkaçını sıralayalım:

- Eğitimde dönüşüm amaçlandığı söylenmekle birlikte, tam olarak nasıl ve hangi alanda bir dönüşüm hedeflendiği açık olarak belirlenmemiştir.

- Tablet uygulamasına hangi nedenle karar verildiği net değildir. Politik nedenle ve harcamayı teşvik amaçlı olduğu anlaşılmaktadır.

- Kaynaklara erişim, eşitlik, eğitimin çağdaş hale getirilmesi gibi kapsamlı hedeflerden söz edilmekle birlikte, özel donanım tercihinin bu hedeflerle ne yönden uygun görüldüğü açıklanmamıştır.

- Maliyeti çok yüksek olan böyle bir projeye yeterli hazırlık yapılmaksızın girişilmiştir. Teknolojinin araç değil amaç olarak ele alındığı görülmektedir. Bu nedenle de başarısızlık riski yüksektir.

- Öğretmenlerin eğitimi, erken çocukluk eğitimi ya da ikili eğitim uygulaması yapılan okulların sayısının azaltılması gibi çok sayıda öncelik dururken, iyi hazırlanılmadan pahalı bir projeye girişilmiştir.

- Öğretmenlere, bu projeye uyum sağlayabilmeleri için yeterli eğitim verilmemiştir.

Projenin başarılı yürütülemeyişi bir yana, verilen tabletlerin akıbetinin bile izlenemediği anlaşılıyor. Öğrenciler, hem de internet sitelerine verdikleri ilanlarla bu tabletleri 300-500 lirası arasında bir fiyata satıyorlarmış. Ömer Çelik 2012 yılında hırsızlara bir uyarıda bulunmuş. Boşuna bu tabletleri çalmayın, işinize yaramaz diyor. Oysa format atıp yeni program yüklerseniz bal gibi de işe yarıyor. Nitekim satın alanlar da öyle yapıyor.

Proje bugüne değin yavaş yürüdü. Başlangıcından 6 yıl geçtikten sonra alım ve yapım işleri, İhale Yasası kapsamı dışına çıkarıldığına göre canlandırılmasının düşünüldüğü anlaşılıyor.