AKP’siz büyükşehir belediye başkanları ve meclisler

Seçim sonuçları üzerindeki tartışmalar, belediye başkanlıklarını hangi partinin kazandığı üzerine odaklandı. Oysa belediye meclislerinin oluşumu belediye başkanlarından daha az önemli değil. Son yerel seçimlerde Eskişehir başta olmak üzere birçok büyükşehir belediye başkanlığını CHP kazandı ama meclis çoğunluğu AKP’lilerden oluşuyor. Aralık 2013’te çıkarılan 6360 sayılı Yasa’nın yan ürünlerinden biri de bu gariplik oldu. AKP’nin oyunun düşmesi pek işe yaramadığı gibi kimi büyükşehirlerde egemenliği pekişti.

Meclis çoğunluğunun AKP’lilerden oluştuğu yerlerdeki belediye başkanlarını önemli sorunlar bekliyor. Çünkü meclis çoğunluğunu arkasına alamayan bir belediye başkanının, ilkeleri doğrultusunda kenti yönetebilmesine neredeyse olanak yok. Melih Gökçek’in söylediği gibi belediye başkanları meclis kararlarıyla görevden alınamıyor ama kıskaca alınarak AKP’nin memuru durumuna düşürülmesinin önünde hiçbir engel yok.

Belediyeler Yasası’na göre kentin öncelikleri, stratejik planlarla belirleniyor ve belediye meclislerince onaylanıyor. Bütçeler, stratejik planlara uygun hazırlanmak zorunda. Zaten bütçeler de mecliste onaylanıyor. Ödenek verilmeyen hizmet kalemleri için tek kuruş harcayamıyorsunuz. Bunun yanı sıra bütçede kurumsal kodlama yapılan birimler ile fonksiyonel sınıflandırmanın birinci düzeyleri arasında aktarma yapılması da meclis onayına bağlı. Belediyenin parası olsa bile zabıta müdürlüğünden fen işlerine ödenek aktarmanız için meclisin onayına başvurmak zorundasınız. Bütçe uygulama sonuçları, yasalardaki adıyla kesinhesaplar da meclislerde onaylanıyor. Reddedilirse başkan aklanmamış oluyor. İmar planları taşınmaz satın alınması, satılması belediye şirketlerinin özelleştirilmesi belediye meclislerinin yetkisinde. Belediye başkanı ne görüşte olursa olsun, bu kararları uygulamakla yükümlü. Hukuka uygun görmediği kararları yeniden görüşülmek üzere meclise göndermek ve idari yargıya başvurmak dışında bir seçeneği yok. Meclise gönderdiği kararlar üye tamsayısının salt çoğunluğuyla kabul edilirse kesinleşiyor ve mülki amire gönderiliyor. İsterse mülki amir de yargıya başvurabiliyor ama AKP bürokratının bu yolu seçmeyeceği bir yana, yargı yolunun ne denli etkili bir yöntem olduğunu hepimiz biliyoruz.

Büyükşehir belediye encümenleri, belediyelerin yürütme organı işlevi görüyor. Ayrıca taşınmaz satılması gibi belediye gelirlerini ilgilendiren konularda ihale komisyonu olarak çalışıyor. Büyükşehir belediye başkanının başkanlığında görev yapıyor ama 5 üyesini kendi üyeleri arasından meclis seçiyor. Bu kurulda belediye bürokratlarının AKP’li üyelerin isteklerine duyarlı olmaları için pek çok neden var.
Belediyeler, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim Yasası’yla öngörülen kuralların yanı sıra meclislerce oluşturulan denetim komisyonlarınca da denetleniyor. Belediyenin, böyle bir kurul eliyle denetlenmesi ilk bakışta demokratik bir yöntem gibi görülüyorsa da, AKP’nin geçmişine baktığımızda nasıl kullanılacağı konusunda çok sayıda örnekle karşılaşacağımız açık.

AKP’siz büyükşehir belediye başkanlarının durumunun oldukça zor olduğu görülüyor. Önlerinde üç seçenek var. En kolay ve kestirme yol teslim olmak. Böylelikle kent, “barış ve huzur içinde” yönetilir. İkincisi, belirli konularda uzlaşma arayışlarına girişmek. Bir bölgedeki yapı yoğunluğunu artırmak karşılığında, bir başka yerde, daha olumlu önerileri kabul ettirme beklentisine girerseniz bu yolu seçmiş olursunuz. Üçüncü ve en zor olanı ise kentlinin vereceği güçlü destekle meclisler üzerinde baskı oluşturmak. Ama kenti rant avcılarına yedirmemek konusunda kararlı olan birinin önce belediye başkanı olması gerekmiyor. Belediye başkanı olabilmek için harcadığı gücünü, emeğini, parasını bu yolda uğraş verenlerle paylaşması yeterli.

AKP’nin yerel seçimlerden gücünü koruyarak çıkması kötü bir sonuç. Ama sosyalist seçeneğin güçlü biçimde dile getirilememiş olması çok daha önemsenmesi gereken bir sorun olarak karşımızda duruyor.