Zeynep Oral Taifesinin Transparan Solculuğu

Seçimde elbette CHP’ye oy atmadım, atan sosyalistleri de eleştirdim. Ancak Y-CHP’nin üstüne fazla gidilmesini de doğru bulmadım. Ne de olsa AKP’ye karşı muhalefetin en güçlü odağıydı ve “o kanaldan bir ivme yaratılabilir” diyenler haklı çıkabilirdi. Ne var ki ve ne yazık ki, “üstüne gidenler” haklı çıktı.

Şimdi tamamen ortaya serildi ki, Y-CHP’nin yegâne planı ABD’nin D planıymış. ABD’ye “onu alma beni al” denecek, işçileri fazla kızdırmadan büyük sermayeye (yeşiller dahil) “biz sizin içiniz” mesajı verilecek, muhalefet sokaktan-eylemlerden uzak, ev muhalefeti olacak. Kürtlere ve Türklere ayrı ayrı söylemlerle “sorunu biz çözeriz” gazı yollanacak. CHP de böyleydi Y-CHP bu maddelerin altını iyice çizdi.

CHP’yi destekleyen yayın organları, yazar, çizer, gazeteci takımı da bire bir aynı yolda. Birkaç istisna dışında ve hakikaten sadece birkaç istisna dışında. Bir ABD karşıtı yazı varsa, sonrasında onun etkisini sinsice giderecek bir tamponlama şart. Tek tük patlak veren ve genellikle de patronunun sendikalaşan işçileri kovmasıyla ortaya çıkan direnişlere bu kesimden destek çok hafif. Öyle ki güç bela bir küçük haber çıkarttığınızda müteşekkir kalıyorsunuz “dostlara”. Ama bir bakıyorsunuz, sendika düşmanı patrona övgüler düzen bir söyleşi tam sayfa yayınlanıyor ardından. (Casper olayındaki gibi.) CHP dışı sola karşı sansüre varan kısıtlamalar da o tür gazeteciliğin tamamlayanı.

“Transparan solcu” bir hat bu. Evet, “sol” bir giysi var üzerlerinde. Fakat beden apaçık ortada. Ve o bedenin hiçbir çekici, seksi yanı bulunmuyor. Çünkü ABD ve büyük sermaye yandaşlığı ne kadar süsleseniz çirkin bir bütünlüktür, daha kirli detayları da kapsar. Ayrıca söz konusu transparan giysiler, içini göstersin ve estetik dursun diye seçilmiyor. Çoğu kişinin eski solcu giysilerinin eskimekten, eprimekten şeffaflaşmasıdır doğal dizaynı yaratan.

Birçoğunun “iyi niyet” taşıdığından da kimsenin kuşkusu yok. “Bizim cephedenler” ne de olsa! Bazen gerçekten faydalı işler yapabiliyor, dahası bizlerin bile gözlerini yaşartan devrimci duygusallığı yazılarına akıtabiliyorlar çalıştıklarında.

Ve biliyoruz ki bu gerçeklikte kabahat büyük ölçüde bizlerdedir. Yeterince güçlensek (ki güçlenmememiz için özel bir gayret gösterdikleri aşikar) bizden etkilenecekler, o kesin. Ölsek ve hatta kitle halinde ölsek sempatileri daha da artacaktır. Bundan da eminim, çünkü ölü devrimcilerden bazılarına haklarını teslim ederler, doğruya doğru. Fakat öldüğümüz falan da yok, üstelik sevimsizdik, huzur bozuculuğumuzdan, yaşlanmaya başladıkça daha da sevimsizleşiyoruz.

Ve onları günahsız kılan başka bir gerçek: İşçiler, köylüler, yoksullar bir sınıf hareketi yaratıp kendi davalarını gütmüyorlar bir türlü. Gerçi söz konusu kesim bunu önlemek için de elinden geleni ardına koymuyor fakat kötü niyetlerinden yapmıyorlar bunu, inanın. Onlar da insan ve onların da sınıf refleksleri var. Bu kesim, yani Y-CHP ve onu destekleyen aydın kesimi: Zenginler. Fikri anlamda değil elbette, sosyalistlere karşı olmak onları düşünsel olarak bayağı bir yoksullaştırıyor, fakat parasal manada zenginler. Ne yapsınlar! Mallarını, mülklerini bağışlayıp meczuplar gibi sokaklarda el açmaya mı başlasınlar? Zengin solculuğu AKP’li uyanıkların başını çektiği yoksul dindarlığıyla çatışınca ve ülkede ekonomi her kim ne söylerse söylesin önceki dönemlere görece bayağı bir tıkırında gidince ortaya böyle garip bir resim çıkıyor.

“Onların vicdanları da sızlıyor, emin ol durmadan iç muhasebe yapıyorlar, fazla gitmemek lazım üstlerine” demişti bir dost. Haklı, hiçbir ironi yok, cidden haklı. Gelin görün ki “muhasebe” kavramı tehlikeli bir kavram, muhasebe yaptıkça paradan tarafa meylediyorlar. Karşı tarafta para bol, bizde hiç yok. Ufkumuz değil iç denizimizdir bu “dost” hendek. Açık denizlere çıkamadan hep boğar bizi.

Kaddafi alçakça linç edildi, Hillary Clinton çok sevindi, “Vauuvv” dedi, Kılıçdaroğlu sefil bir tutum aldı, safını tümden belli etti… Tam bu günlerde Clinton’un özel temsilcisinin katıldığı bir töreni Cumhuriyet’ten Zeynep Oral, ballandırarak iki gün manşet yaptı: Koç grubu parayı dökmüş, New-York Metropolitan Sanat Müzesi’nde açılan Arap ve İslam eserleri bölümünde Türkiye’ye de iki adet “Yeni Osmanlı” hücresi verilmiş. Amerikalı yetkililer konuşmuşlar, İslam’ın hiç de terörist olmadığını çok güzel ifade etmişler! Başından sonuna ne gazetecilik! Böyle pek çok yazıya bir tepki bile göstermeyen ne “cumhuriyetçi” bir okur kitlesi ama!

Belki de hâlâ, Z-CHP yoluyla muhalefet ivme kazanır diyenler haklıdır. Taktiklerden anlamıyorum, başarısızım oldum olası, kime ne ders verebilirim! Belki gazetecilik, “aydınlık” böyle yapılmalı, uzun vadede başarıya götürecek yol böyle bir yoldur. Bu tür zenginsever solculukla halkın kazanılamayacağı çok açık. Fakat siyasi başarıda halk etmeni ne kadar önemli ki? D planını mı beklemek gerek?

Az ihtimal ama, o gün gelir bizler, yani “başarısızlar” şimdiki zalimlere arka çıkmak durumuna düşersek, şaşırmayın. Çizgimiz bizi olsa olsa buna zorlar. Böyle bir şeye kimsenin beş kuruş vermeyeceği açıktır ve bu tam da bize yakışandır.