“Yoldaşım” Levent Tüzel Mecliste

İnsan hüsrana uğramamak için beklentilerini küçük tutmalı. Psikiyatrist yanım böyle söylüyor. Kuyruğu dik tutabilmek için küçük şeylere de sevinebilmeli. Bir şeylerden kendine pay çıkarabilmeli. Yaşlanmaya başlayan yanım da öyle diyor.

Örneğin AKP’nin en son psikolojik sınır, yüzde 50’nin altında kalması beni sevindirdi. Size de öneririm, böyle şeyler düşünün.

Eski arkadaşım Levent’in meclise girmesi beni beklediğimden daha çok sevindirdi. Yaşlı yanım giderek duygusallaşıyor ve o tipik özelliğini gösteriyor: Her başarıda “onda benden de bir şey var” diyebilme sevecenliği. Ya da bencilliği mi desek?

Levent’i 1978’in sonlarında tanıdım. O tarihten Cunta sonrası bir yılı kapsayacak şekilde, dönemi bilenler için çok uzun sayılabilecek bir yakın mücadele arkadaşlığı. Darbe sonrası 10-11 ay sokak tepkilerini birlikte örgütledik alanımızda. Etkisizleştirilene dek. O, Kamil Tekin Sürek ve ben. Yıllar boyu içtiğimiz su ayrı gitmedi. Kamil’i anmam gerekir, aynı zamanda eski ev arkadaşım, bizimkilerle son zamanlarda en çok polemiğe giren Evrensel yazarı. Ne yazık ki TKP’ye pek dostça bakmazlar.

“Devrimciler” romanımda bu süreçleri anlatmıştım. Zaten o romandan beri eski sıcaklığını kazanamadı hiçbiriyle ilişkim. Yazarlık böyle “gıcık” bir iştir. Yazsan bir türlü, yazmasan gerçekten olmaz. Uluorta iç dökmektir yazmak. İçindeki bütün sevgileri, güzellikleri aktarırsın da, çirkinliklerin de saçılır ister istemez.

Oradaki “Tamer” tipini Levent’e benzetenler çıktı. Herkes doğru yanlış birilerini birilerine benzetti. O da ayrı tatsız hisler doğurdu. Defalarca belirttim, romandaki hiçbir karakter esinlediğim gerçek kişiliğin aynı değildi. Birkaç tanesi yaşayan tiplere hayli benziyordu, onlar bile karmaydı aslında. Bazıları tümüyle kurgusaldı, kimi olaylar da öyle.

“Tamer” tipi de Levent değildi. Birkaç kişinin karmasıydı. Aslına bakarsanız benim gözümde “Tamer” de genel olarak olumlu bir tipti. Bazı olumsuz özellikler gösterse de. Ve yine aslına bakarsanız benim tiplerimin hepsi bana göre olumluydu. Keskin devrimci bakışıyla bu iyi ve onurlu insanları itin götüne soktu birçok solcu. O sınavlardan geçmemiş bazı romantik devrimciler bu insanların 10 üzerinden 7-8’lik notlarını 2-3 gibi görmeye kalktılar.

Her neyse, Levent’i severdim, biraz da kızardım bazı yönlerden şimdi de severim ve kızarım bazı yönlerden.

“Tamer” tipinde onu çağrıştıran tek olumsuz özellik kendi merkezi çizgimize eleştirisiz bağlılığıydı. Bense huyum kurusun hep eleştirel ve sorgulayıcı yaklaşmışımdır her şeye. Eleştirelliği, kaçıp uzaklaşmak için yol görenler bir uçta, yukarıdan gelen her görüşe doğrudur demek bana göre başka bir uçta. Bu tema siyasal romanlarımın ana temasıdır, yine huyum kurusun. Levent’inki de kurumasın.

Çünkü benim olumsuzluk olarak gördüğüm şey, pek çok devrimci çevre için bir olumluluk. Kötülük demek ki bende.

Evet, ne diyorduk. Levent pırıl pırıl bir insandı. Cesaretli, kararlı, sosyalizme tam inanmış bir genç komünist.

Sonra daha büyük operasyonlar geldi ve iş göremez duruma düştük. Levent bizimle birlikte ana davaya girmedi biraz şansının, biraz da abartılı ağır işkencelerden geçen bazılarımızın dayanıklılığı sayesinde. Sonra muhtemelen birkaç yıllık zorunlu aranın ardından kaldığı yerden devam etti. Avukatlık mesleği de bunu kolaylaştırdı. Ama en çok da dava adamlığı. Evet, Levent sonraki süreci uzaktan izlediğim kadarıyla hiçbir yamuğunu görmediğim, kişisel olarak tertemiz bir misyon adamıdır.

Başlıkta “yoldaş” kelimesini tırnak içinde yazdım. İstihzadan değil. Levent suyu çıkarılmış bu kavramı en çok hak edenlerdendir. Başka bir şeydendir o tırnak. BDP il başkanı, Levent lehine adaylıktan çekilirken onun için “Yoldaşım Levent Tüzel” demiş. Bunu okuyunca güldüm. Neden mi? Biz “ulusalcı”yız şimdi Levent’e, Kamil’e göre. Ben daha ötesi faşist gibi bir şeyim. TKP bir yana, benim gerçek görüşlerimi iyi bilirler. O yüzden. Geçmişte çok sert şeyler yazdım. Şimdi de yazarım da, TKP içinden olmuyor. Konu Kürt sorunu.

Kürt sorununda 30 yıl önce ne düşünüyorsam çok benzerini düşünüyorum. Doğru veya yanlış bu görüşlerimiz yüzünden çok değerli “yoldaşlarımızı” kaybettik iki taraflı saldırılarda. Levent Mazgirtli Hüseyin Sancar’ı anımsar mı mesela? Şimdi eski bizimkiler çok çok farklı yerdeler. Bense bıraktıkları yerde otlamaya devam ediyorum. Onların trenleri hareket edince, insani bir göz yanılmasından olacak, beni geriledi zannettiler.

Bir de bu aydın ittifakları nedeniyle takındıkları çok geniş karınlı tutumlarını eleştirmiştim geçmişte. O yüzden karakterimi hedef alacak şekilde hakarete uğramıştım yayın organlarında. Eski yoldaşlarım da buna göz yummuşlardı. Siyaset bu, beklenir ve devamlı değişir. “Yoldaş” kavramı da siyasete göre belirlenir.

Ve sonuç: Öyle veya böyle, geçmiştekiler yaşandı, bitti. Artık önümüze bakacağız. Bana göre meclisteki 550 kişinin en değerlisidir Levent. Gerçek devrimcidir (belki birkaç kişiyle birlikte?). Unutmadan söyleyeyim, bir başka sevincim: Dr. Mehmet Hilal Kaplan da CHP’den, Kocaeli’nden girdi meclise. O da taraftarımızdı. Alın size mecliste en az iki Halkın Kurtuluşçusu. Belki bilmediklerim de vardır. Mehmet’i okuldan sonra görmedim. Hakkında zaman zaman iyi şeyler duydum. Zaten okulda da dürüst, çalışkan, ilerici kişiliğiyle çevresinde kendini sevdiriyordu.

“Emek mücadelesi emekçileri birleştirir, solcuları birleştirir, halkı solcularla birleştirir başka platformlarsa herkesi birbirinden ayırır!” Emek hareketi kızıştığında ortaya atılan, sıkça tekrarlanan, doğruluğu hemen kanıtlanan, ama hareket tavsar tavsamaz (Tekel Direnişi’nde olduğu gibi) en çabuk unutulan söz... Levent için şimdi soru: “Yukarıdan gelen” talimatlara uygun mu hareket edecek ve bunlar beni seçtirdi, dediklerini harfiyen yapmalıyım mı diyecek yoksa bağımsız sosyalist kişiliğini ortaya mı koyacak?

Levent’i, Mehmet’i ve tüm öteki solcuları, sosyalistleri içtenlikle kutlarım meclise girdikleri için. Ayrıca emek eksenli mücadelenin birleştirdiği, öteki eksenlerin solu ve halkı ayrıştırdığı sözlerini anımsatır, gereğini yerine getirmelerini dilerim.

Not: Düzce’de TKP’ye, bana ve arkadaşlarıma oy atan 217 kişiye içten sevgilerimi, teşekkürlerimi gönderiyorum. Seçim değerlendirme yazım kısmetse haftaya.