Yaşar Nuri Hoca’nın solakları, salakları

ShowTv’de her Cuma, Saba Tümer’le program yapıyor Yaşar Nuri Öztürk. Hoca’yı daha önce televizyonlarda çok izledim, birkaç kitabını okudum. Cuma programlarını da faydalı buluyordum, tam övücü bir şeyler yazacaktım ki, o benden önce davrandı, bizim gibilere verdi veriştirdi.

Maun suresini bilmeyen ya da onu temel dayanak yapmayan solculara, aydınlanmacılara, Atatürkçülere açtı ağzını yumdu gözünü (konuşurken öfkeden gözünü yumuşunu bizzat gördüm). Bunlar “solak mı salak mı” toptan aptalmış. Marx’ı, Engels’i savunanlar zaten rezili rüsva olmuşlar.

Yaşar Nuri, günümüzde egemen olan İslami din anlayışını sahte İslam, “Emevi Dini” olarak görüyor. Kuran’dan ve Hz. Muhammed’in sünnetinden tümden kopulduğunu vurguluyor. AKP’yi, onun liderlerini “Firavunlaşmak”la suçluyor. Zenginleşme hırsında, Batılıların kuklası, Atatürk düşmanı, hurafeye dayalı hakim yapılanmayı, kitapları ve peygamberi göstererek yerden yere vuruyor. Tabii bunlar bizim gibi aydınlanmacılara hoş geliyor.

Geçenlerde de 1 Mayıs ve “Anti-Kapitalist Müslüman Gençler” vasıtasıyla yaşadık benzer tartışmayı. Din içinden yoksul yanlısı, kapitalizm karşıtı hareketler çıkmasına sempatiyle bakanlardanım. Bakmayın son öfkesine, Yaşar Nuri’nin sadece yoksul yandaşı değil, aynı zamanda aydınlanmacı din anlayışının samimi kafalarda büyük soru işaretleri oluşturduğunu görüyorum. Dini sadece servet için, sadece baskı ve iktidar kurabilmek için kullananlara karşı bazılarının katında daha etkili muhalefetlerdir bunlar. Yaygınlaşması gereken uyanışlardır kanımca.

Ama gerçekten ne kadar etkilidirler? Birkaç değil, yüzlerce Yaşar Nuri Hoca çıksa bir şeyler değişir mi? Soru budur. Bence etkilidirler, bir birikim yaratırlar, bir şeyleri ufak tefek değiştirirler, birtakım kırılma noktalarında, toplumsal kalkışma zamanlarında bunun faydaları daha da çok görülür. Ama hepsi o kadar.

Sosyalistler arasında yüzyıllarca bir yanılsama baskındı, şimdi bile etkisi tam kırılmış değil: “Kitlelerin uyanıp ayağa kalkmamasının nedeni, bizim bildirilerimizin onlara ulaşmamasıdır.” Bildirilerimizin insanlara çok yaygın ve sürekli ulaştığı, hatta onlara ezberletildiği dönemler yaşadık. Değişen şeyler elbette vardı, ama az.

Yaşar Nuri Hoca da zannediyor ki, Kuran’ın doğru mesajını halka ilettiğinde vatandaşın din anlayışı kökten değişecek! Oysa geniş yığınların ve onları oluşturan tek tek bireylerin derdi, ne doğrulardır, ne düzgün yaşamdır, ne Allah’ın dinidir. Onlar çoğunluğa uyarlar. Sadece bu. Çoğunluk o ülkede Budist’se Budist olurlar, Katolik’se Katolik, Emevi’yse, evet Emevi. Yaşamda kalmak, eve ekmek götürebilmek ve huzur bulmak için, egemene isyan edenden değil, çoğunluğa uymaktan yana tercih gösterirler.

Bugün AKP’nin din anlayışı da bu anlamda kitlelerin basit çıkarları doğrultusunda dinde bir reformdur. Bu kendilerine söylense itiraz edeceklerdir, ama öyledir. Hıristiyanlıkta olduğu gibi reform tamamlanmamıştır, laikle sorun tam çözülememiştir, ama İslam tarihi de reformlar tarihidir. Dinde reform zaten günlük hayata uyum açısından yapılır, başını genelde iktidarlar çeker, o yüzden zenginden yana, tirandan yana yönü baskındır. Fakat günlük yaşama, zamanın ekonomik yapısına uygun olarak kimi “modern” olumlu yanları da bulunur.

AKP’nin din anlayışı tüm öteki din anlayışları gibi günümüzün ekonomik sistemine uygun doğrultuda evrilmiştir. AKP evet, gerici dinci bir örgütlenmedir, sosyolojik bir örgütlenmedir. Daha önemlisi son derece planlı ve başarılı bir ekonomik örgütlenmedir. Müslüman Kardeşler gibi, Hamas gibi tabana yayılmış ekonomik bir örgütlenmedir. Onlardan daha Batıcı, daha zenginci kapitalisttir. Çünkü Türkiye daha ileri kapitalisttir.

Sonuç olarak, onu din adına destekleyenler bile Kuran’daki doğrulara yakın olup olmadığına değil, çoğunluğun anlayışını tutup tutmadığına ve bunun kendine ne gibi yararlar getirdiğine bakarlar. “Çoğunluk Dini” her ülkede en güçlü dindir.

Sıradan vatandaş, günlük çıkarlarına ve çoğunluğa uygun olarak dinsel rotasını belirlemede kendi akıl sınırları içinde en az Yaşar Nuri Hoca kadar zekidir. Tuhaf ama başka bir gerçek: İslam’ı, Yaşar Nuri Hoca gibi erdemli yaşayanların dünyadaki ve Türkiye’deki sayısı Marksist sayısından daha azdır. Fakat bundan ötürü biz Hocamızın rezili rüsva olduğunu düşünmeyiz.