TKP'li Olmak

Bir yılı geçiyor TKP’li oluşumdan bu yana. Önceki üç dört senede de parti dostuydum. Merak edenler, soranlar bulunabilir ne farkı var şimdikinin önceki dönemlerimden ve ne değişti dışardan bakmakla, yandan destekle, içerden çaba göstermek arasında.

Yazı sonunda buna bir ölçüde değinirim, öncelikle başka bir sorundan başlayayım. İnsan bir yola girince çevresindekileri, önem verdiği insanları da aynı yola kazanmak istiyor. Böyle değer verdiğim bir yazarla söyleşirken samimi önermelerde bulundu bana o dost. Niye bu kadar üstüne düşüyorsun arkadaşlarının, dedi bana bırak kendi hallerine, gelen gelir. Aslında hakikaten kimseyi partiye katılmaya ısrarla davet etmiyorum. Az çok aynı kafadan insanlarla belirli çalışmalar içinde birlikte hareket etmek için uğraş veriyorum sadece. O doğrultuda biraz zorlayıcıyım, bunu saklamıyorum.

Ama yaklaşımımı, yazar dostun gerçekçi uyarılarıyla gözden geçirme ihtiyacı hissettim. Dedi ki bu değerli yazar, “Komünist olmak kolay değildir, maça ister.” Aynen böyle söyledi. “Israr etmeyin çağırırken, hatta hiç çağırmayın. Biraz kasıntı davranın, burnu büyük konuşun.” “Maçanız yiyorsa gelirsiniz!” deyin. Evet, bu söz bana ait değil, bire bir aktarıyorum. “Bir hareket, bir çekim alanı, güç gördüklerinde insanlar zaten siz istemeseniz de gelirler. O zaman dersiniz ki, dur bakalım, biraz çalış, görelim, deneyelim. Ona göre karar veririz.”

Önümüzdeki yıllarda, bugün bazılarının damat beğenmeyen kız ana babası misali, şunu da alsın bir görelim, bunları da yapsın kendini ispatlasın diyerek partiyi sınadıkları gibi bir tavır gösterebilecek miyiz, bilinmez. “Maça sıkma” sorununa gelince. Ne yapıp edip dışarıda duranlar ve benzer çizgide bulunduğu halde birlikte hareket etmemekte direnenlerde bir “maça” sorunu var mı gerçekten?

Biraz var, biraz yok bence. Solcu, devrimci veya komünist olmak, geçmiş dönemlerdeki kadar fiziksel saldırı veya hukuki sorun riski getirmiyor, bu açık. Gerçi siyaset bu, tarih ortada, rüzgar her an sertleşebilir, her an topun ağzına girebiliriz. Fakat şimdilik başka bir türden, geçmiş dönemlerde bu biçimi pek yaşanmamış tarzda çok ağır bir tecrit kampanyası yürütülüyor sosyalistlere, komünistlere karşı.

Birlikte harekete etmeye çalıştığımız kişiler zaten bu tecrit kampanyasından nasiplerini alıyorlar. Bu ülkede solcu olmanın zorluklarını herkes bilir. Ama solda yaygın ve baskın iki akımın dışındaysanız, açık konuşmak gerekirse liberal değilseniz, liberallere ideolojik ve pratik tavizler vermiyorsanız Kemalist ve ulusalcı değilseniz gelecek dönemlere devredilmiş olanını değil, bugün için sosyalizmi savunuyorsanız, işiniz birkaç misli zorlaşır. Sol kanatta, sol ortamlarda da zorlaşır.

Birlikte hareket etmeye çalıştığımız bu gerçek sosyalistlerin nerede çalışıyorlarsa zaten meslekte ilerlemeleri güçtür. Bir sendikada veya demokratik kitle örgütünde yükselmelerinin önü bir şekilde zaten kesilir. Zaten medyada böyle kişilerin desteği pek azdır. Zaten eserleri, kitapları pek az tanıtılır. Zaten böyle bir çizgiyle “önemli insan” kabul edilmek pek istisnai hallerdendir. Böyle bir çizgi egemen “sol” güçlerce “Kemalizm kuyrukçuluğu, ulusalcılık ve hatta düpedüz faşizm” olarak yaftalanır. Ulusalcılar ve Kemalistler ise bugünün sosyalistlerini güçlenmesi engellenmesi gereken “ütopyacı kaçıklar” gibi gösterirler. Sosyalizmin, faşizme ve “büyük bitiş”e karşı tek seçenek olduğunu yirmi-otuz yıl içinde herkes görecek. Ama bugün de tek seçenek olduğunu vurgulamak cesaret istiyor. Böyle bir konum entelektüel bir sağlamlık, konformizme karşı karakter cesareti istiyor.

TKP’li olmak bu güçlükleri bir-iki kat daha artırıyor.

Bir başka ilginç yan ise kenarda duranların görüşlerinin çeşitliliği. Hemen herkes sadece ve sadece kendi görüşünün kusursuz olduğunu düşünüyor. Hemen herkesin bir ya da birkaç noktada çok önemli itirazları bulunuyor partiye. Ama dedim ya, bunlar çeşitli. Biri diyor ki mesela, parti öteki sol güçlerle arayı fazla açmamalı öteki tam tersini söylüyor, araya kesin bir sınır çekmeli. Biri diyor ki, geçmiş komünist hareketi parti kararlılıkla mahkum etmeli, ancak o zaman ben ona partim diyebilirim başka biri tam tersini iddia ediyor: “Eski TKP şimdikinden daha doğruydu.”

Benim bilgi birikimim, ikna yeteneğim, kişisel güven aşılayıcılığım bu arkadaşların, dostların tekinin bile görüşlerini bunca yıldır santim değiştirmiyor. Ama onlar ayrı ayrı durarak, on binlerce kişiden oluşan bir partinin kendi kişisel görüşlerine yaklaşmasını bekliyorlar. Kendi görüşlerinin doğruluğunu cesaretle sorgulamayan insanlar, on binlerce kişinin hiçbir konuda tam olarak aynı düşünmedikleri halde birleştikleri ortak iradenin kendilerininkiyle bire bir uyuşmasını umuyorlar. Hayata karşı her dakika taviz verdikleri halde ortak sosyalist iradeye bir gıdım taviz vermiyorlar.

Gelin, yanlış bulduklarınızı düzeltin, demeyeceğim. Gelin görüşlerinizi içerden değilse bile yakından dillendirin, ortak iradeyi bu şekilde etkileyin, de demeyeceğim. Çünkü özde doğru olan bu söylemleri ve solcu insanları, sol çok kötüye kullandı sol, insanları bu söylemlerden tiksindirdi. Ama yinelediğiniz önyargıların geçerli olmadığını, bahanelerinizin biraz boş kaçtığını az daha yakınlaşsanız göreceğinizi söyleyeceğim.

Hep engelleme, hep düşmanlık mı var bu partiye karşı bugüne dek sadece bunu mu hissettim başka olumlu bir şey duyumsamadım mı?

Hala buradaysam demek ki hissetmişim. Bu parti her konuda aynı düşünen robotlardan oluşmuyor. Sadece özgürlük ve bağımsız bilinçler açısından bakalım olaya örneğin. İster “gerçek özgürlük zorunluluğun bilincidir” diyelim, ister kişilerin “otonomi”si açısından yaklaşalım. Birincisi açısından, bu kadar özgürlükçü bir ortam başka hiçbir yapıda yok ikincisinde ötekilerde ne kadar varsa burada da o kadar var.

On yıllarca, keşke sol böyle olsa dediğimiz birçok şeyi nüve halinde veya olgunlaşmış şekilde burada bulmak mümkün ve bu çok umut verici, sevindirici. Onca çirkin deneyimlerle sosyalizmden, soldan, devrimcilikten soğutulmuş insanları tek tek veya kitleler halinde yeniden sosyalizme çeken ruh, bu partide mevcut. Akıl, Türkiyelilik, kardeşçe dayanışma, özgünlük… ne arıyorsanız…

“Maçanız sıkıyorsa” demiyorum. Bütün içtenliğimle, haşa! böyle bir şey söylemiyorum. Biraz yaklaşın diyorum sadece, uzaktan göremiyorsunuz. Hayalleriniz pek uçuksa hayal kırıklığına uğramanızı engelleyemem, ama az çok gerçekçiyse bir şeyler bulursunuz, derim.

Tarih insanlarca oluşturulur, insanlarca yazılır her gün. Tarih yazılırken doğru bir yerde durmak istiyorsanız yaklaşın. İnançla ifade ediyorum ki, kimin nerede nasıl durduğunu burası yazacak, burası yargılayacak, başka bir taraf değil.