Sanatı Seviyor musunuz Harbiden?

Önce bir şeyde anlaşalım. Sanatı sevip sevmediğinizde. Sanattan anlayıp anlamamak, sanatta iyi kötü tartışmasına girmek için olmazsa olmaz bir önkoşul gerekir: Sanatı sevmek. Herkes sanatın her dalını sevecek diye bir şey yok elbet, sanatın bir iki dalını olsun seviyor musunuz, sevmiyor musunuz?

SoL’daki yazılarım, merak edip rakamları sormuyorum ama, iyi okunuyor. Çok da yorum alıyor. Geçenlerde bir arkadaş “Neden durmadan siyaset yazıyorsun, biraz edebiyat yaz, felsefe yaz, derin konulardan bahset, kendini harcıyorsun” dedi. Olacakları biliyorum, çünkü zaman zaman sanattan da yazıyorum “Tamam” diye yanıtladım, “haftaya edebiyat yazacağım, gör.” Fethi Naci anısına çıkarılan kitabı yazdım. Sıfır yorum aldı, en az okunan yazılarımdan biri oldu. Kitap yayıncımla dalga geçip gülüyoruz. “Ne oldu senin yorumcularına, dillerini mi yuttular” diye takılıyor bana.

Sanat Cephesi de böyle kapandı. Şimdi soLküLtür’ü çıkarıyoruz. Rakamları göreceğiz. Bazı bilmiş okurlarımı duyar gibiyim: “Sevmek-sevmemek, bunlar soyut-idealist kavramlardır, bir Marksiste yakışmıyor Kaan bey…” Öyle mi dersiniz. Rakamlar arkadaşlar, rakamlar… çok somut işaretlerdir.

Bahaneniz yok bundan böyle!

Dergiyi okuyacağız ama, haberimiz olmuyor, hiç duyurulmuyor ki… Artık geçersiz bu mazeret. İnternet yayını internet aracılığıyla duyurulur ve epey duyuruldu. Bir kere çok okunan soL portaldan sürekli duyuruluyor, onun içinde zaten.

Alacağız ama, dağıtımı kötü, bulamıyorum bizim orada… İşte soLküLtür evinizde, işyerinizde, masanızda, dizinizde… Kitapçı en alta koyuyor, sorunca da yok, diyor... Şimdi parmaklarınızı oynatmanız yeterli.

Ben almıyorum, ama arkadaştan okuyorum… O da belli oluyor gayri, kim nereden okuyor, çıkmaz ama, kaç defa girilmiş ortada.

Ben hep alıyorum… Güzel ! Hangi yazıları okudun? Sınavlar bitince başlayacağım… veya okuyorum, hepsini okuyorum… Doğru mu yanlış mı, bizdeki rakamlardan açık artık. Her giren okumuyordur elbet, ama meraktan da olsa her giriş bizce biliniyor.

Merak bile etmiyor musunuz, bir şiiri, öyküyü veya karikatürü? Sanattan yeri geldiğinde bahsediyor, hatta onu bunu keskin sözlerle mahkum ediyor, ama bir tık mesafedeki bir şiiri merak bile etmiyor musunuz, ilk dizesini bile okumuyor musunuz? Beş saniye dahi vermiyor musunuz?

Bizde belli.

Bir ay içinde ak kara netleşecek.

Okuyacaktım, ama kapağına bir baktım, beni çekmedi. Çok kötüydü tasarım, renkler… Hadi canım… Bunu da söyleyemeyeceksiniz, çünkü soL’u beğenip ona giren soLkültür’e de girer.

Kültür diyorum… Sanattan kaçıyorsanız kültüre tav olursunuz belki diye. Dergide de söylemiştik bunu. soLküLtür sayfalarında sadece sanat yok, genel olarak kültür ve yaşam var.

Yineliyorum, sanat alanındaki tüm öteki şeyler önemli maddelerdir, ama onlara geçebilmek için önce sanata bir ilginin bulunması gerektir. Bu yoksa, biz de planlarımızı daha temelden yapmak, işe A harfinden başlamak durumundayız. Ekleyeyim ki, sanatı sevmek, sanatçıların siyasi duruşunu sevmek, sanatçıların siyasi duruşuyla ilgilenmek demek de değildir.

Tam tersine sanata sevgisiz, saygısız bir “siyasi sanatçı sevgisi”, var olan sanatı da geriletir, hatta öldürür.

Hem uygulamaya dönük zaman kısıtlılığı nedeniyle, hem bu bahsettiğim temel sebeple uzunca bir süre güncel siyaset üstüne yazmayacağım. soLküLtür’deki ilk yazım bile -ki, bir kitap tanıtım-eleştiri yazısıydı- siyasi ağırlıklıydı o son olsun. Gerekirse A harfinden başlayacağız.