Fethi Naci İçin

Fethi Naci artık yok. Cenazesinde bulunamadım. Ağır topumuzu gömdüler. Birkaç yıl önce hastalığının ilk ciddi belirtileri ortaya çıktığında "Eyvah" demiştim, "en güçlü dayanağımız çöküyor!" Bir süre sonra sustu. Ölümse bizi ondan cismen ayırdı.

Ölenin ardından genelde iyi şeyler söylenir. O tüm bu iyi sözleri hak etmesine ediyordu da, niye hak ettiğini somutlamak gerekir. Her şeyden önce bazı iyi ve sağlam insanları nitelerken kullandığı tabirle "adam gibi adam"dı. Eleştiride sertti, ama iyi kalpli bir insandı. Haksızlık etmekten korkardı, haksızlık edenden hoşlanmazdı. İyi bir insandı.

Bir eleştirmen olarak yazarlarda, şairlerde de iyi insan nitelikleri arardı karakter olarak. Ama onların yazdıklarında bu niteliklerin yansıtılmasını daha çok arardı. Edebiyatın insanlardaki iyilikleri anlatmasını, bunları yüceltmesini zorunlu sayardı.

İyi iyi deyip duruyorum, nesnelliği öne çıkaran okur sabırsızlanmaya başlayarak soracaktır, nedir bu iyi? Günlük yaşamda, işte, aşkta, ailede, siyasette, toplumda iyiliğin ne olduğu pek de soyut ölçekli değildir aslında ya, iyi edebiyat bu "iyi" kavramına doğrudan bağlıdır bir bakıma, o yüzden hem somuttur anlayana, hem soyuttur anlamayanına. Yine de somutlayalım daha da.

Fethi Naci romanlarda kapitalizmin övülmesine katlanamazdı örneğin. Teknik yönden güçlü bazı yazarları sırf bu yüzden defterden silmişti. Ona göre kapitalizmi üstü kapalı dahi olsa meşru gören bir edebiyatçı iyi bir edebiyatçı olamazdı. Bu kadar kesin. İşini iyi yapmayan, savsaklayan, dile önem vermeyen, kurgu üstünde ince ince çalışmayan biri, iyi edebiyatçı sayılamazdı. Piyasa için, çok satmak için yazan iyi edebiyatçı sayılamazdı.

12 Eylül sonrası bir on yıl kadarlık dönem, solun en yüksek dayanışma gösterdiği, en masum yıllarıydı. O yıllarda Fethi Naci'nin değeri daha bir anlaşılmaya başladı. Ne ki, yıllar geçtikçe 90'lardan 2000'lere doğru grupçuluk yine hortladı, milliyetçilik, ardından gizli gizli büyüyen liberalizm, sağlıklı düşünmeyi, okumayı yeniden engeller hale geldi. Ben onu çok geç tanıdım. Onun ve onun sevdiği edebiyatın "gücünü yitir"meye yüz tuttuğu yıllarda. Ama hala etkiliydi. Fakat bu etki liberal, liberal-sol kanatça yıl be yıl azaltıldı. Onun sevdiği edebiyat artık piyasanın yeğlediği edebiyat değildi.

Fethi Naci Marksistti, sosyalistti, aydınlanmacıydı. Edebiyatta ve düşüncede post-modern ve liberal dalgaya karşıydı. Nefret etme derecesinde karşıydı. Başlangıçta sevdiği bazı yazarlardan kimi sola küfrettiğinden, kimi post-modernizme kaydığından, kimi kapitalizmi övdüğünden birer birer soğudu. Okumaktan çok yorulduğunu söylüyordu son yıllarında. Bunda beyinsel yorgunluk kadar ve belki ondan da öte iyi yapıtlarla giderek daha seyrek karşılaşması rol oynuyordu. Edebiyatta devir hızla değişiyordu ve o bu yeni devre asla ayak uydurma niyetinde değildi. Post-modernizme öylesine sinir oluyordu ki: Kuş Bakışı adlı romanımı ona dosya halinde verdiğimde iki gün sonra aradı. "Kusura bakma, otuz sayfadan fazla okuyamadım, çünkü beni çok sıktı" dedi. Sorup anladım ki, romanın başlangıcında post-modern etkiler görmüş. (Bana göre modernist tekniklerdi bunlar.) Eğer beğenmezse babasının oğlunun romanı olsa, onu övmezdi. Övdüğü yazarlardan hiç mi hiç karşılık beklemezdi. Kendine büyük yararları dokunacağını bilse dahi kötü esere iyi demezdi. Yetkesini birkaç yıl piyasa için kullansa zengin olurdu. Mütevazı bir yaşam sürdürdü, para sıkıntısından hiç kurtulmadı.

Bazı eleştirmenler kendileri rahat rahat eleştirirler, ama eleştirilmekten hoşlanmazlar. Aynı düşünmediğimiz konulardan ötürü alınganlık büyültmedi, eleştirilerimden ötürü düşmanlık geliştirmedi. Romanımı beğenmişse ne kadar beğendiğini ifade etmekten kaçınmadı.

Onu daha soldan eleştirenleri bir dereceye kadar anlarım. Ama kendini daha sol zannedip onu karalamaya kalkışan birçok zibidi de çıktı. Bunların pek çoğu sapına kadar liberal, sapına kadar piyasacı oldular.

Kızı için yazdığı o müthiş makalesi gibi bir ağıt değil bu yazı. Naci abi işlevini yerine getirdi ve gitti. Yine de iki yıldır onu özlüyorduk, şimdi daha çok özleyeceğiz. Bu nahoş kitap piyasasında edebiyatımızı yetim bıraktı, ama yapıtları yaşıyor.