Edebiyatı Satanlara Onay Yok!

"Yönetim erkini elinde bulunduran siyasetçilerin kültür anlayışı, insanın kurtuluşuna yönelik olmalıdır. Birtakım edebiyatçıların 'muhalif tavır' içinde olması, böyle bir kültür siyasetini özledikleri içindir.Ancak Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay bir kültür insanıdır.'TEDA Tasarısı' ile Türk Edebiyatının Dışa Açılımı büyük bir ivme kazanmış. Türk yazarlarının eserleri, yoğun bir biçimde, başka dillere çevrilmeye başlamıştır.Bunlar küçümsenmemesi gereken önemli kazanımlardır.Bu düzenlemenin başarısında, yazar örgütleriyle yayıncı örgütlerine Bakanlığın baskı yapmaması, onların bağımsız çalışmasına olanak tanımasında önemli yeri vardır."

Bu alıntı Zaman'dan değil, Cumhuriyet'ten. Geçen hafta Mustafa Şerif Onaran yazmış. Frankfurt panayırının ne kadar renkli ve görkemli geçtiğini ballandırarak anlatırken.

Osman Çutsay, hem Sol Haber Portalı'nda hem de Sol Dergi'de Frankfurt Kitap Fuarı'na boykot tavrını yüceltmişti. Çok az sayıda edebiyatçının bunu göze aldığını, yaşananın da doğal olduğunu, çoğu edebiyatçının piyasacılıktan vazgeçemeyeceğini belirtmişti. Paraya ve üne götüreceği umulan ışıltılı yollara saçılan küçük küçük hediyelerin yazın insanımıza ne kadar cazip geldiğini...

Edebiyat piyasasında da bir iktidar var ve iktidar sahipleri daha çok iktidar istiyor. İktidar doyumsuzluk yaratır ve daha fazla iktidar istetir. İktidar sahipleri eleştiriye tahammülsüzdür. Edebiyatı paraya, sosyal statülere, reklama indirgerler, gericilerle, faşistlerle işbirliği yaparlar, ama eleştirilmek istemezler. Çevrelerinde kırıntı kapmak için dolanan, öven, yaltaklanan yüzlerce, binlerce küçük balık dolanır ve bu da onların güçlerini iyice artırır.

Ama ortada koskoca yalanlar duruyorsa, bu yalanlar gizlenemiyorsa akıllı ve dürüst insanlar itiraz ederler. Sanat, düşünce, özgürlük için, kitaplar için ve tüm orta malı haline gelmiş değerler için bir yığın tantanalı laflar üretip onları daha da değersizleştiren çevrelerin gizleyemedikleri en büyük yalanları, samimiyetsiz tutumları, rahatsız edici pazarlamacılıklarının ötesinde ve üstünde, ortada saklanamaz birer belge ve delil gibi duran paçoz eserleridir.

İktidar sahipleri az çok bunun da farkında olduklarından bir şeye şiddetle gereksinim duyarlar. Yaptıklarının doğru olduğunu tek kişiyi dışarıda bırakmadan herkese onaylatmak. Özellikle dürüst sol karakterlere, yozlaşmamış nitelikli edebiyatçılara bunu onaylatmak. Bunun için de baskı yapmaktan, sansür ve tecritle tehdit etmeye bir yığın yıldırıcı yöntemleri kendiliğinden ve büyük bir doğallıkla kullanırken, direnenlere biraz daha hediye artırımına giderler. Bazılarını ikna eder, onay belgelerini alırlar.

Değişik görüşler elbette tartışacak, aynı gazete içinde farklı görüşler savunulabilecek diye olguyu hafifsemek de bir yoldur. Yine de bu derece keskin AKP karşıtı bir gazetenin kültürle ilgili yazarlarından gericiliğe bu derece somut ve yüksek oranda onay görmek şaşırtıcı. Bir ölçüde şaşırtıcı değil, beklerdim, çünkü bugün AKP olur, yarın başka iktidar, bence asıl önemli olan edebiyatta bu egemen piyasacı tutuma tavır alıp almamak meselesidir mesele.

Edebiyatsa piyasacılığa gelmez. Bir boykotçunun söylediği gibi tek iyi edebiyatçının onurlu tutumu tüm piyasacıların façasını bozar. Tek kişi kalınsa bile piyasacılığa karşı durmak gerekir, ama şükür ki tek değiliz. Biz edebiyatı satanlara iyi şeyler yapıyorsunuz demeyiz. Korkutmaya çalışsalar da, hediyeye boğsalar da onlara olur vermeyiz.

Not: Varlık'ın bu sayısında Haluk Sunat'ın Pamuk'un "Masumiyet Müzesi"yle ilgili yazısını okumanızı öneririm. Ortada duran yalanı güzel anlatan bir yazı.