Doktorlar Greve Gidince Ölüm Oranları Düşüyor

Sosyalistler de insan ve onlar da övülmekten hoşlanıyor, yerilmekten hoşlanmıyorlar. Böyle yazıları itici bulduklarını ve tepkiyle karşıladıklarını biliyorum. Bazen üstlerine gitmek gerekiyor.

“Sosyalizmi kuramayacağız galiba” diye düşündüğüm zamanlar daha çok hangi zamanlar biliyor musunuz? İnsanın intihar eder gibi kendi bedenine gaddarca davrandığını gördüğüm zamanlar. Hele bunu yapanlar devrimciyse.

Geçenlerde ciddi bir hastalık geçiren bir dostumun günde iki paket sigara içtiğini biliyordum. Ama günde iki litre kola içtiğini yeni öğrendim.

Beteri de var. Doktorların tıbba temel yaklaşımdaki bilgisizliklerini ve bilgiye karşı dirençlerini görmek daha umut kırıcı. Hem de sosyalist doktorların çoğunun. Şu anda hekimliğe temel yaklaşımda yüz yıl önceki bilinç düzeyinden hayli geri durumdayız.

Başlığı açıklayayım: İnternete doktor grevleri ve ölüm oranları diye girin, değişik kalkınma düzeyinde bir çok ülkede hekim grevleri sırasında ölüm oranlarının belirgin şekilde düştüğüne dair yayınlar, haberler görürsünüz. Yani bu bir şaka değil.

Üzerinde birçok tartışma yürüyor. Bilimsel yorumlara da konu üstünde geyik muhabbetlerine de rastlayabilirsiniz.

Örneğin merhum sevgili başkanımız Füsun Sayek 1 Kasım 2003 tarihli Tıp Dünyası dergisine yaptığı açıklamada aynı gerçeğe değiniyor. Sanırım doktor grevlerinin beklendiği gibi halk ve birey sağlığına olumsuz etki göstermediğini de ifade etme ihtiyacıyla değiniyor. Onun verdiği bilgi şöyle:

“Bogota, Kolombiya: 1976’da 52 gün süren doktor grevi yapıldı. Ölüm oranları yüzde 35 düştü.

Los Angeles: 1976’da... Ölüm oranı yüzde 18 düştü.

İsrail: 1973’de 30 gün süreyle eylem yapıldı. Ölüm oranı yüzde 50 düştü.”

Bunun niye böyle olduğunu burada tartışmayacağım. Modern tıp uygulamalarının insanı iyileştirmediğini, öldürdüğünü göstermez bu veriler. Onun da tıbbı olumlayan bazı bilimsel açıklamaları mevcut.

Ne ki “tıp tepmesi” diye bir gerçeklik var. Bu aşağı yukarı şu demek: Tıp, tedavi edilmese ölecek beş kişiyi kurtarıyorsa, buna karşı tedavi edilmese yaşayacak en az bir kişiyi de öldürüyor.

Sağlıkta dönüşüm projesine ve tıp uygulamalarına AKP bakışına elbette sonuna dek karşıyım. Elbette TTB’nin son eylemini de genelde olumlu buluyor, destekliyorum. Ayrıca şu andaki TTB son dönemdeki en iyi TTB. Ancak birkaç çekincemi belirtmeliyim.

Sağlık alanı asla hekimlere bırakılamayacak kadar önemli bir alandır. Sağlık alanındaki öncülük de hekim örgütlerine bırakılmamalıdır.

Halk sağlığındaki iyileştirmeler dünyanın her yerinde emek hareketinin baskısıyla gerçekleşmiştir, hekim örgütlerinin çabasıyla değil.

Hekimler birçok durumda halk sağlığına karşı kendi çıkarlarını savunmuşlar. Bizim ülkemiz neden bir istisna olsun.

Ve ayrıca sağlığın ancak sosyalizmle kazanılabileceği bilincini tekrar yaratmak zorundayız. Fakat devrime kadar bekleyemeyiz. Sağlıkta kafalarda bir devrim yaratmak zorundayız kapitalizm koşullarında.

Bu konuda “Sağlıkta devrim gerek ve hemen şimdi!” başlığıyla bir makale yazdım soLküLtür’de. Sadece hekimlerin değil herkesin okuması için. Sadece hekimler okursa bir anlamı da kalmaz açıkçası. Kendilerini toplamaları için hekimlere dışarıdan da bir baskı yapmak şart. Konu sizin ve sevdiklerinizin sağlığı konusu. Umursayıp umursamamak yine kendinize kalmış.
O yazının son bölümü şöyle:

Halk sağlığını tehdit eden, insanları kitlesel olarak öldüren klasik tehditler: Açlık, yetersiz beslenme, savaşlar, temiz su yetersizliği, temizlik yetersizliği, sigara, alkol, uyuşturucular, kötü yaşam koşulları, kötü çalışma koşulları, ağır ruhsal gerilimler, aşılama yetersizliği ve tıbbi yardıma ulaşma zorlukları, bireylerden, devletlerden veya başka gruplardan gelen fiziksel saldırganlıklar…

Hepsi devam ediyor. Hepsinin önlenmesi gerekiyor.

En az bunlar kadar önemli çağımızın yeni vebaları, yeni sağlık tehditleri:
1- Şeker ve karbonhidrat ağırlıklı beslenme ve bunun yarattığı insülin direnci, metabolik sendrom, diyabet, obezite, kalp damar sorunları, kanser vs…
2- İnsan yaşamında giderek artan hareketsizlik tehlikesi
3- Yüzlerce kat artmış radyasyon, elektronik dalgalar, kimyasal zehirler, gürültü vs..
4- Tıp Tepmesi: Giderek artan ilaç kullanımı, ameliyatlar, gereksiz tıbbi girişimler ve tetkikler ve tabii giderek artan tıbbi hatalar, ihmaller.
5- Giderek daha çok insanı öldüren, sakat bırakan yol kazaları, iş ve ev kazaları

Bir de buna reklamların ve medyadaki yanlış bilgi bombardımanının (çoğu piyasa tıbbının hekimlerince yürütülüyor) tahrip edici etkilerini ekleyin.

Sosyalist tıpta koruyucu hekimlik esastır. Bu tehditlere karşı bugünden bir bilinç yaratmak ve seferberlik başlatmak zorundayız.