Devrimci ÖDP'nin Taş'lı Yolları

Filmlerde izleriz. Kahramanımızın başında bulunduğu küçük grup, kalabalık bir düşmanla karşılaşır. Bizim lider rakip güçlerin şefini teke tek dövüşe ikna eder. Onu yener ve zafer kazanılır. Galiba Türkiye devrimcileri de son çareyi uzun boylu ve iri yarı başkanlarının sermaye elebaşlarını bire bir kavgaya çağırmasında buldu. Erkan Baş'tan sonra Alper Taş. Nazar değmesin.

Alper Taş, Kemal Okuyan'ın yazısında üstünde durduğu gibi dürüst ve samimi bir sosyalist. Tüm düşünce ve yöntem farklılıkları bir yana, sosyalizmin kapitalizm karşısındaki kıyaslanamaz doğruluğunu bilme, bunu yaşamda ve mücadelede öne çıkarma samimiyeti ve siyasi dürüstlüğü bugünün koşullarında tek başına en önemli değer bana göre. ÖDP'yi böyle bir başkan ve önderlik ekibi seçtiği için kutlamak gerekir.

Kutlamanın hemen ardında uyarmak da gerekir. Artık ÖDP'nin yolu 80 öncesindeki gibi taşlı olacaktır, asfalt değil.

ÖDP kurulduğu günden birkaç ay öncesine dek sermaye medyasının, Cumhuriyet dahil sol medyanın, liberallerin, sol-liberal seçkinlerin, "demokratik-kitle" ağalarının gülüydü ve arkasında hep geniş yelpazeli bir destek hissetti. Bundan böyle bu şekilde olmayacak. Nasıl ki TKP ve başka devrimci gruplar söz konusu kesimlerce küçümseniyor, yok sayılıyor, aşağılanıyor, sık sık bel altı darbelere maruz kalıyorlarsa benzerleri ÖDP'nin de başına gelecektir ve gelmeye başlamıştır bile.

Daha somut konuşmak gerek. Ufuk Uras'ı şahsen tanımam etmem. Bazı ortak arkadaşlarımız vardır ve onlardan birçok methiyesini işitmişimdir Uras'ın. Ona ve partisine iyi işler yaptıklarında dolaylı destek de vermişimdir. Alper Taş'ı ise tanıyorum. Onun hakkındaki olumlu referanslar kıyaslanamayacak kadar üstündür. Ama sorun kişileri tanıyıp tanımamak, kişisel dürüstlükler ve üstünlükler değil, yürütülen politikalardır ve anlaşılması gereken esas zemin herkesin gördüğü, bildiği bu somut politikalardır. Siyasi kişiliklere not verme yetkesi gibi yazmak ve konuşmak kişinin kendisini kusursuz hakem gibi görme densizliğidir ki böyle bir çiğlik benden uzak olsun ve fakat o şekilde anlaşılırsa baştan özür dilerim. Yineliyorum, Alper Taş'ta fazlasıyla bulunduğuna inandığım kişisel samimiyet ve dürüstlük çok önemlidir ama, siyasette bunun kişisel niyetlerin ötesinde sonuçlarının görüleceği yer somut duruşlardır.

Ufuk Uras'lı ÖDP yirmi yıla yakın sürede nasıl bir duruş sergilemiştir? Türkiye'de esas sorunu demokratikleşme, "özgürlüklerin" korunması ve kazanılması olarak, Kürt meselesi olarak, insan hakları, etnik kendini ifade, kişisel ve grupsal kendini ifade, azınlık hakları, "soykırım"la yüzleşme, AB yandaşlığı olarak saptamış bir duruş. Bunlarla birlikte ve bunların arkasında bir de emekten yana ve sosyalist duruş. Tüm bu ötekiler öne çıkarıldığında sosyalist duruşun zayıflayacağını, eriyeceğini ve hatta yok olacağını savunanlar medyada, kitle örgütlerinde, pek çok platformda aşağılanmış, ama gelinen yer o aşağılananları haklı çıkarmıştır. Söz konusu baskın anlayış, halkın kapitalizmle doğrudan çatışmaya gireceği gündelik yaşam sorunları üstünden değil, "büyük siyaset"le yaygınlaştırıldığından, hem kapitalizm yanlılığının güçlenmesine, hem solun halktan iyice uzaklaşmasına yol açmıştır.

Özellikle bu "büyük siyaset" TTB, KESK gibi kitle örgütlerinin asıl işi edindirildikçe.

Uras ve ekibinin baskın olduğu ÖDP, bu ülkede yirmi yılda sosyalist bilincin altını oymuştur. Sosyalizmi, oynamadığı ama ilerde oynayacağı bir oyuncak olarak başkalarına da kaptırmaksızın odasında saklayan bencil çocuk solculuğudur bu. "Sosyalizmi henüz çok uzaklarda görmenizin yaratabileceği 'yanlış anlamaları' dengelemek için kimi konularda 'gerçekçi ol imkânsızı iste' veya 'hemen şimdi burada' türü sloganlara" başvuran kıskanç ve her şeyi birlikte isteyen bir solculuk... (*) Gerçekte ise siyasette, kitle örgütlerinde, edebiyatta, iş yaşamında ve günlük yaşamda sosyalist duruşu daima sarakaya almış bugün için sosyalizmi öne çıkaran her kişiyi ve grubu eski modellikle, dar kafalılıkla, köylülükle, görgüsüzlükle, çapsızlıkla suçlamıştır bu etkin kadro. Sonunda Ergenekon ihbarcılığına dek varmışlardır.

Oysa sosyalizmi güncel ve acil bir sorun olarak ortaya sermeyen sözde solcuların varacağı yerdir asıl görgüsüzlük, çapsızlık. Bugün bu çapsızlığın medyadaki, edebiyattaki örneklerini her gün görüyoruz, siyasette de görüyoruz. Uras, siyasi etikte delik açarak girdiği mecliste tekrar ispatlamıştır aynı gerçeği.

Bugün gelinen noktada siyasete heveslenen gençlerin, her yaşta emekçilerin, aydınların politik çekim merkezleri ne yazık ki daha çok ulusalcılıktır, liberalizmdir, Türk ve Kürt milliyetçiliğidir, dinciliktir. Altmışlı ve yetmişli yıllardaki gibi değil durum. Sosyalizm artık en az heves edilen akımdır, en çok gerektiği zaman en az tercih edilen yoldur.

Emekçileri, aydınları örgütlemekte, sosyalist bilince kazanmaktaki zorluk da daha çok bundan kaynaklanıyor. Sosyalizme inanan partiler ve gruplar olarak geçmiştekine oranla da zayıfız. O zaman yapılması gereken şu:

Alper Taş'ın geçen yıl Sol'daki söyleşisinde belirttiği gibi sosyalizme inanmış bu samimi grupların kendi yollarıyla ve yöntemleriyle halkı örgütlemeye çalışması, bunu yaparken de dayanışma içinde bulunması. Daha önemlisi ortak ırmağı çağlatacak bir sinerji yaratabilmeleri. Halkta elbirliğiyle böyle bir ruh, heyecan oluşturabilmeleri.

Bunun kadar önemlisi: Azız ve küçüğüz diye bize düşman ve bizi bitirecek akımlara taviz vermeye devam mı edeceğiz! (Ayrıca o kadar da az, o kadar küçük değiliz. Yeri geldiğinde koca kayaları yerinden oynatabiliyoruz. Son kongre de bunu göstermiştir.) Hiç olmazsa düşüncede, söylemde, propagandada dik ve sağlam duralım. Bunu başarırsak, ısrarla yıllar boyu başarırsak kitle yoğunlaşma eğrisi muhakkak sosyalizmden yana dönecektir.

Not: Sosyalizm oyuncaklarını bırakmayan solcuları iyi anlatan Metin Çulhaoğlu'nun yazısı için bkz:

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/15478.html