Behzat Ç’yi Çok Sevdik

Behzat Ç beğendiğim bir dizi. Ancak bazı solculardaki ilgi aşk boyutunda. İzleyenlerin büyük bölümü solculardan mürekkep zaten.

Biz solcuları tavlamak kolaydır. Acıların çocukları Küçük Emrahlarız, her tatlı söze meylederiz. Biraz işçilere, direnişlere arka çık bir Hrant’a getir konuyu, faşistlere geçir iki duble de rakı attın mı, gel sonra ciğerimizi ye. Öte yandan senaryo ve yönetmenlik açısından da çok başarılı bir yapım. Diyaloglar Türk filmlerinde rastlamayacağımız kadar gerçekçi, harika. Baş oyuncular cidden dört dörtlük. Öyle bir şeytan tüyü sallanıyor ki bölümlerin kuyruğunda, kapılmamak mümkün değil.

Gerçi kısmen hızdan, kısmen sanırım dar bütçeden kaynaklanan kimi çekim hataları ara sıra göze batıyor. Bir de en çok zorlayanı: Geçici oyuncuların acemiliği. Lakin kaç tane seyredilebilir dizi var ki, o kadarı kadı kızında da olur, diyor, devam ediyoruz. Muhakkak en az bir diziyi izlememiz gerek çünkü. Kitap okumasak da olur, fakat dizi izlemezsek ölürüz.

Fakat damar bir konudan bahsetmeden geçemeyeceğim. Dizi güzel hoş da, hangi yıllarda geçiyor, bir bilen var mı? Bana ciddi bir zaman sekmesindeymiş gibi geliyor. Niye mi? Tema sık sık derin devlete, gizli ilişkilere, karanlık ve güçlü şahıslara uzanıyor. Ama bunlar sanki 90’lı yılların, en çok 2000 başlarının karakterleri, yapıları. Böyle yapılardan hazzetmediğimiz, o tipleri sevmediğimiz açık. Zaten filmin bizde sempati uyandırmasının bir nedeni de açıkça bu.

Fakat iki önemli şey yok veya yok gibi. Biri Cemaat, öteki telefon dinlemeleri. Telefon dinlemelerine başvursalar belki Behzat’a hiç iş kalmazdı. Belki işin püf noktası orası. Ama cemaatsiz bir polis? Etsiz çiğ köfte gibi bir şey bu. Evet, o da belli bir tat verir, ama gerçeği gibi asla olamaz.

Olaylar günümüzde geçseydi herhalde şöyle bir sahne izlerdik: Eda, Behzat’ın odasına girerek, o yeni kuşak kızların tıkalı burunlu, kilitli çeneli
konuşmasıyla şunu söylerdi:

-Amirim, size bir mesaj var. “Dokunma yanarsın” diyor.

Harun araya girer her zamanki gibi:

-Neye dokunmayacakmışız? Ben bir şey anlamadım. Neye dokunmayalım? Ne diyon sen kızım?

Behzat:

-Bi sus be sen bi sus ulan Biiiiip! Ulan beni siz küfürbaz yaptınız. Tapelere geçtik küfürlerimizle, haberin var mı senin Biiiiip! Tamam Eda, ben anladım.

Sonra dokunur muydu, dokunmaz mıydı, orasını bilemem. Şahsen tavsiye etmem, çünkü izlediğimiz iki dizi var zaten, biri giderdi. Muhtemelen Behzat’ın son sözü şöyle olurdu:

-Kalkın la Silivri’ye gidiyoz. Tutuklandık.