Güzel insanlar

İzzettin Önder'in “Güzel insanlar” başlıklı yazısı 13 Mayıs 2013 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Geçtiğimiz haftalarda kaybettiğimiz ve konuk ettiğimiz güzel insanlarla haşır neşir olduk. Bu yazıda güzel insanlardan söz ederek, onları anmak istiyorum.

“5 Mayıs 2013, Karl Marx’ın 95. doğum günü, 5 Mayıs 2013 Nail Satlıgan’ın ölümünün haftası” bu sözcükler, Nail Satlıgan’ın ölümünün haftasında yapılan anma toplantısında Sungur Savran’ın konuşmasının başlangıç cümlesi idi. Tam bir rastlantı sanki tarihin iradi olarak çakıştırdığı iki tarih! Çünkü Nail, Türkiye’deki sayılı Marksist iktisatçıların en önemlilerinden biri idi. Kaybettiğimiz değer işte budur. Karl Marks’ın büyük eseri Kapital ve Komünist Manifesto yanında, kriz ve benzer konularda daha başka eserleri de toplumumuza kazandırmada büyük çaba sarf etmiş olan değerli arkadaşımız, keşke daha çok eser bırakarak topluma ve bizlere veda etmiş olsa idi. Yaşamı boyunca kalp sorunları ile boğuşmuş olan arkadaşımızdan çok şeyler öğrendik ve kendisine çok şey borçluyuz.

Nail’in hatırasını yaşatmak amacıyla Yordam Kitap çok önemli bir organizasyonun içine girdiğini duyurdu. Gelecek yıl Nail adına bir yarışma düzenlemeyi planlayan Yordam Kitap, bu girişimi ile Marksist iktisat öğretisinin yaygınlaştırılmasında çok önemli bir adım atmaktadır. Bu vesile ile Yordam Kitap Genel Yayın Yönetmeni Hayri Erdoğan’ı kutluyorum.

* * *

Devlet bankalarının özelleştirilmesi, bunların bankacılık işlemleri dışında ilgili alanlarda üreticiye destek sağladıklarından dolayı, kamu kesiminin finans alanından çekilmesi, toplumun belirli kesimlerine yönelik destek faaliyetlerinden de çekilmesi anlamına gelmektedir. Örneğin, Ziraat Bankası tarım kesimine, Halk Bankası esnaf kesimine yönelik ciddi teknik bilgi aktarımı ve destek sağlama işlevi görmektedir. Dolayısıyla, söz konusu bankaların özelleştirilmesi, bu kurumlarla ilgili alanlara yönelik kamusal bilgi ve destek faaliyetlerinin de kesilmesi anlamına gelmektedir.

Neoliberal saldırı döneminde devlete böylesi görevlerin bırakılacağı tabii ki hayaldir. Devlet de ilgili alanlardan desteğini çekmesini, demokrasi ve özgürlük adına, devletin küçültülmesi ve etkinleştirilmesi olarak halka yutturmaktadır. Ne hazindir ki, halk da bunu yutmakta ve bu politika yandaşlarını iktidara taşımaktadır.

Kamu bankaları ve bunların ekonomik işlevlerini Türkiye ve Meksika ekonomilerinde inceleyen, Londra Üniversitesi öğretim üyelerinden Thomas Marois, önümüzdeki aylarda notabene yayınevi tarafından Türkçe çevirisi piyasaya sürülecek olan bir kitap yayınladı. Umarım IMF ve Dünya Bankası yetkilileri bu kitabı görmüşlerdir! Umarım, kitabın Türkçesi yayınlandıktan sonra bizdeki özelleştirme şampiyonları da bu eseri okur ve işin özünü anlar da, belki, hiç değilse bu alanda toplumsal yarar doğrultusunda bir karar değişikliğine gitme basireti gösterebilir.

* * *

Bugünlerde ülkemizde yine çok önemli bir filozof-iktisatçı konferanslar vermektedir. Yordam Kitap organizasyonu çerçevesinde davet edilmiş olan New York Üniversitesi Profesörü Bertell Ollman, İstanbul Ankara ve İzmir’de Marksist iktisat ve felsefe alanında üç konferans veriyor. Tabiatıyla en fazla iki saatlik bir konferans topluma fazla bir şey sağlamaz ancak konuşmacının düşünsel ve fikirsel akımının kafalarda parıltılar oluşturacağı kesindir. Ollman’ın iki temel kitabı olan Yabancılaşma ve Diyalektiğin Dansı yanında, başka eserleri de Yordam Kitap tarafından Türkçeye kazandırıldı ve kazandırılmaya devam etmektedir.

* * *

Teori üzerinde yürüyenler, bilime, yani sağlam temele dayanır. Oysa, günlük politika, uygulama ve gidişat üzerinden fikir yürütmeye ve ahkam kesmeye kalkanlar her an yanlışlanmaya mahkumdur. Kapitalizm üçüncü derin krizini yaşarken, akıl almaz bir şekilde FED başkanı Greespan’ın hata yaptığı ya da finans kesiminin büyük bir serbesti içinde “hayvansal dürtü” ile davranarak krize yol açtığı gibi akıl almaz saçmalıklar telaffuz edilmektedir. Oysa, ne dünya parasını yöneten Greenspan, görgüsüz ve her şeye kadir olduğu inancındaki cehalet timsali siyasetçiler gibi salt bireysel kararı ile davranmıştır ne de finans kesimi yönetimsizlik sonucu başıboş bırakıldığından dünyayı krize sürüklemiştir. Kapitalizm patolojisini ve bir sistem hastalığı olan krizin aslında kapitalizmin nefes alma ve yaşam süresini uzatma refleksi olduğu gerçeğini piyasa müminleri ve halkların gözünden gizlemek için halk düşmanlarınca uydurulan günlük magaziner bilgi Nail’lerin topluma nasıl ışık tuttuğunu ortaya koymaktadır.

İlkeli ve dürüst yaşam timsali olarak içimizde daima yaşayacak Nail ve diğer dostları düşündükçe, sadece Türk halkının değil, hemen tüm gelişmiş ülke halklarının, bunca aydınlanma ve özgürleşme söylemlerine rağmen, pek matah olmayan klasik-liberal dönemden, tümüyle insan sömürü modeli olan neo-liberal döneme geçişi nasıl onaylayıp, içine sindirdiği anlaşılır gibi değil! En anlaşılmaz olan da, tüm bu dönüşümlerin sermayenin devletle dansı olduğu halde, yürüyüşün hiç anlaşılmadan, her açılımın “kapitalizmin pembe dönemi” ya da “yeni özgürlükler alanı” zırvalıklarıyla karşılanmasıdır! Ne yapalım, kitlelerin bilinci bu kadardır! Peki ama akademisyenleri nereye koyalım?