Tek mücadele yöntemi var: Sınıf mücadelesi

1- Her mücadele toplumsal bir zemin üzerine oturur. Bu zemin üzerinde kendi karşıtını tanımlar, mücadele bu karşıtlar arasında sürer. Amacı, toplumsallığı kendi öznesinin çıkarları doğrultusunda yeniden tarif ve organize etmektir.

2- Kapitalist üretim ilişkilerinde, bugün, mücadelenin toplumsal zemini kimlikler ya da sınıflardır. Ancak sınıf mücadelesi kimliklerin baskısı altına alınmıştır.

3- Kimlik denildiğinde anlaşılan etnik ve/veya dini kimliklerdir. Dünyanın doğusunda din bir toplumsal kutuplaşma ve mücadele ekseni olarak siyasallaşırken, batısında bu iki kimliğin iç içe geçerek harmanlandığı izlenmektedir. Ekonomik durgunluk-kriz sarmalının uyardığı batıya kitlesel göç, batıdaki geniş toplum kesimlerinin hem İslam hem de doğulu kimlik taşıyan göçmenlere karşı faşist bir siyasal kimlik giyinmesine yol açmaktadır. Buna karşılık aynı sosyal olgu göç eden doğuluların İslam kimliği altında toplanması olarak tezahür etmektedir.

4- Etnik ya da dini kimliklerin kutuplaştırıcılığı, en nihayetinde, kapitalizmin egemen sınıfı olan burjuvazinin işine yarar.

5- Bunun nedeni, mücadeleyi etnik ve dini kimlikler üzerinden tanımlayanların, üretim araçlarının mülkiyet sorununu ıskalamaları, toplumsal kurtuluşu İslam’ın ya da onun karşısında batılı Hıristiyan kimliğinin ya da örneğin Kürtlüğün konsolide edilmesi olarak algılamalarıdır.

6- Oysa doğudan batıya kitlesel göçü de, batının kendi içindeki toplumsal, iktisadi eşitsizlikleri ve yoksullukları da, Kürtlerin sorunlarını da yaratan ve derinleştiren kapitalist üretim ilişkileri, özel mülkiyet rejimidir.

7- Mücadeleyi kimlikler üzerinden kurmak, bu kimlikleri homojen yapılar olarak varsaymayı gerekli kılar. Oysa İslam, batı, göçmen, yerli, Alman, Fransız, Türk, Kürt, vb, vb olarak ifade olunan yapıların hiç birisi kendi içerisinde homojen değildir. Ortak yaşam şansına ve tarzına sahip olan bir İslam, batılı, Türk, vb gerçekliği yoktur. Bu toplumsallıkları heterojen yapan sınıftır. Kimlik siyaseti tarafından inşa edilmeye çalışılan toplumsallığın ortak bir kadere sahip olduğundan söz etmek yalandır, o kimliğin içindeki ezilen sınıfların yanıltılması anlamına gelir.

8- Kimlikler üzerinden verilecek mücadelenin “başarı”ya ulaşması durumunda ulaşılacak sonucun bir kazanım olarak nitelenmesi olanaklı değildir. Örneğin Kürtlerin “özerk” ya da “özgür” bir ülke elde etmeleri, o “yeni” ülkenin sömürücü sınıfı siyaseti belirlemeye devam edeceği için, Kürt yoksullarının kurtuluşu anlamına gelmeyecektir. Nedeni, yoksulluğun sınıf konumundan türüyor olmasıdır. Öte yandan, yine örneğin, doğunun kalkınması sağlanamadıkça, göçmen akımının durdurulması gibi bir hedefe zaten hiç ulaşılamayacaktır.  

9- Kimlik siyaseti; a) başarıya ulaşma şansı bulunmadığı, b) gerçek sorunun üzerini örtmeye yaradığı için, egemenlerin sınıfsal çıkarlarına hizmet etmekten başka işe yaramaz.

10- Bütün bu nedenlerle kimlik siyaseti, gerçek, yani sınıfsal mücadele hattı ortaya çıkmasın diye, egemen sınıflar ve emperyalistler tarafından özel olarak maniple edilir. Etnik, ulusal mücadele hattı “özgürlük mücadelesi; dini mücadele hattı ise “inanç özgürlüğü” olarak pompalanır.

11- Sosyal ve siyasi baskıların nedeni eşitsizlikler ve yoksulluklar, bunların nedeni ise kapitalist üretim ilişkileridir.

12-Kapitalist üretim ilişkilerini tanımlayan şey sınıfsal yapısıdır. Bu nedenle kapitalizmin hakim olduğu günümüzde tek mücadele yöntemi sınıf mücadelesidir.

13-Sınıf mücadelesi, toplumu, işçi sınıfını burjuvazinin karşısına dikerek kutuplaştırır. Kimlik zemininde ortaya çıkan kutuplaşmalara son vermek üzere yeni bir eksen şekillendirir.

14- Sınıf mücadelesinin amacı, hangi etnik ve dini kimlikten olursa olsun bütün emekçileri, proletaryayı, hangi etnik ve dini kimlikten olursa olsun ağaların ve patronların karşısında savaşmak üzere örgütlemektir. Nihai hedefi üretim araçlarının toplumsallaştırılmasıdır. Üretimle elde edilen toplumsal artının harcanan emeğe ve giderek gereksinimlere göre pay edilmesi, ancak bu temel üzerinde olanaklı olabilecektir.

15- Etnik kimliklerin kendi ana dillerinde serbestçe konuşup, eğitim alabilmeleri; aklın ve bilimin toplumsal yaşama hakim olması; dinin bireyin özgür iradesiyle tercih edeceği inançsal bir “gereksinim” olarak yaşanması isteniyorsa; gerek koşul, sınıf mücadelesiyle kapitalist sömürüye son vermektir.