Şort ve çarşaf

Gericilerin kadınlara yönelik saldırıları sürüyor. Kafa karışıklıklarına işaret eden, daha da ötesinde gerçeği çarpıtmayı hedefleyen değişik yorumlar geliyor.

1-Hiç kimsenin giyimine, inancına karışılmaz.

2-Eğer böyleyse, zorunlu din dersine karşı çıkılmalıdır. Zira çocukların beyinlerinin belli bir inanç doğrultusunda biçimlendirilmesi anlamına gelir. Birey erişkinliğe kadar serbest bırakılmalı, eğitim yalnızca nesnel gerçekliğin bilimsel biçimde kavratılması için değerlendirilmelidir. Birey erişkinliğe ulaştığında neye inanacağına, nasıl yaşayacağına kendisi karar verir.

3-Çocukluktan itibaren dinin etkisinde yetiştirilmiş birey için inanç ve ifade özgürlüğünden söz edilemez. Bizde bu nedenle özgürlük yoktur. Yok edenler çocuğun zihnine dinle müdahale edip, neye inanması gerektiğine karar verenlerdir.

4-Türkiye’de 1990’larda üniversitelerde türban kısıtlamasının katı biçimde uygulanmaya çalışıldığı günlerde bile türbanlı, çarşaflı, vb kadınlara yönelik en küçük bir tehdit olmamış, kamu kurumlarının dışında hiçbir kadının giyimine karışılmamıştır.

5-Zemin budur ve bu zeminde şort ve çarşaf konuları çok farklıdır.

6-Kadınların, kimilerine göre “açık saçık” ve “erkeği tahrik edecek” biçimde giyinmeleri tamamen kendi kişisel tercihlerinin sonucudur. Bu kişisel tercihin arkasında hiçbir biçimde herhangi bir siyasal içerikli toplumsal amaç yoktur. Şort başkalarını da etkilemeyi hedefleyen siyasi bir simge, propaganda aracı, bir inancın deklarasyonu, toplumu kendisine göre biçimlendirme aracı değildir. Şortlu kadın yalnızca kendisini bağlar ve onu giyimi nedeniyle ahlaksızlıkla suçlamak, suçlayanın ahlaksızlığıdır.

7-Dini kesimi simgeleyen giyim tarzında ise durum tam tersidir. Türban, çarşaf, vb İslam inancını simgeler. Daha da ötesinde ve son birkaç on yıldır bütün dünyada İslami yaşam tarzının propagandası için kullanılmaktadır. En azından “ben İslam’ım, beni kabul edeceksiniz” söylemidir. Bir dinin kendisini kabul ettirme eylemi, hangi din olursa olsun, bir arada yaşamayı olanaksız hale getirir. Toplumsal yaşantıda parametre din değildir.

8-Dini giyim tarzı bireysel bir tercih değil, Kuran’ın emridir, dinsel bir emrin yerine getirilmesi amaçlıdır ve bunu ifade eder. Diğer kadınlara da aynı şekilde, Kuran’a göre giyinmeleri gerektiğini “hatırlatmak” gibi özel bir amacı vardır. Kuran emrinin tebliğidir.

9-AKP iktidarından beri, İslamcı kesim bu tebliğ işlevini, siyasal iktidarın gücünü de arkasına alarak cihadist bir şiddetle yerine getirmektedir. İslami giyim tarzı siyasal faaliyet halini almıştır. Yobazların kadınlara bu kadar rahat saldırabilmesinin nedeni budur.

10-“Açık, saçık” kadınların maruz kaldıkları şiddet, erkek şiddeti değildir. Bu siyasi bir şiddettir. Siyasallaşmış İslam’ın, İslamileşmiş siyasetin toplumu kendi kuralları doğrultusunda şekillendirme ve AKP’nin din toplumu yaratma niyetinin dışa vurumu, pratik uygulama halidir.

11-Siyasal içerikli din şiddeti yalnızca giyim tarzını bahane ederek değil, başka biçimlerde de kadını vurmakta, kadını toplumdan uzaklaştırmayı, eve kapatmayı hedeflemekte, bu nedenle de İslami kurallara uygun biçimde giyinen kadınlar ve kız çocukları da erkeğin şiddetine uğramaktadır. Şiddete en fazla oranda maruz kalan kadınlar eğitim düzeyi düşük, muhafazakar aileler içinde yaşayanlardır.

12-Giyim tarzı nedeniyle kadına uygulanan şiddetin dini içeriğini görmemek, giderek artan bu soruna göz yummak, destek vermek anlamına gelmektedir.

13-Kadına yönelik dini şiddeti engellemek için bir yandan siyasal İslam ile bir yandan da simgesi olan giyim tarzıyla mücadele etmek gerekir.