Sol Tabip Odalarında Birleşebilir mi ?

Durumu şöyle tanımlayabiliriz: Tabip odası bir meslek örgütüdür. Görevi sağlık hakkını korumak-geliştirmek, bu nedenle sağlıktaki piyasalaşmaya karşı durmak ve sağlık emekçilerinin özlük haklarını savunmaktır.

Durumun öte yanında ise karşı cephe bulunmaktadır. Karşı cephe AKP kimlik ve politikalarında somutlanmakta ve hatta tekleşmektedir. AKP yargıdaki kimi noktalar dışında bütün devlet mekanizmasını, üniversiteleri ele geçirmiştir. Bunun anlamı her alanda piyasacılık, gericilik ve işbirlikçi bir siyasettir.

En nihayetinde, TTB düzleminde durum şudur: Tabip odası sayısı artmış, Anadolu'nun küçük illerinde yeni tabip odaları açılmıştır. Bu illerin muhafazakar dokusu, yeni mezun olan hekimlerin cemaatlerle yakınlığı gibi olgular, küçük tabip odalarının ve sonrasında TTB merkezinin AKP tarafından ele geçirilmesi riski yaratmaktadır. Oysa TTB şimdiye kadar sağlık hakkını savunmak konusunda gösterdiği çok önemli tutum nedeniyle AKP'ye kaptırılamayacak kadar değerli bir kurumdur.

Bu tablo, tabip odalarında, en geniş anlamıyla solun birleşmesinin gerekliliği olarak da görülebilir. Ama…

* * *

1980 sonrasında ortaya çıkan sol hekim hareketinde birkaç öbek vardır. Bu öbekler sağlıktaki gelişmeler karşısında takınılan farklı politik tutumlar sonucunda değil de, daha çok, ülke gündeminin saf politik meseleleri üzerinden şekillenmiştir. Bu konular AB, Kürt sorunu ve cumhuriyet rejiminin başına gelenlerdir.

Hekim hareketi içindeki bir grup piyasa karşıtı, AB yanlısı ya da AB karşısında “tarafsız” bir konumda ve insan hakları söylemi üzerinden öncelikle Kürt sorununun çözülmesi gerektiği görüşündedir. Bu görüşe göre, eşit ve özgür bir Türkiye projesi ancak Kürt sorunu çözüldükten ve demokratikleşme yönünde gelişmeler sağlandıktan sonra bir mücadele konusu olabilecektir.

Diğer grup piyasa ve AB karşıtıdır ve ilk gruptan farklı olarak Kürt sorununun emperyalizmin müdahale ve maniplasyonu sonucunda ortaya çıktığını düşünmekte ve hatta Kürt gerçekliğini bile reddedebilmekte Türk kimliğinin birleştirici, tanımlayıcı olduğunu ileri sürmektedir.

Sonuncu grup piyasa karşıtıdır. AB'yi bir emperyalist odak olarak görmekte ve AB üyeliğine karşı çıkmaktadır. Kürt gerçekliğini de Kürt sorununu da kabul etmekte, ancak bugün Kürt hareketinin emperyalizmin belirlediği bir alana oturduğunu, dolayısıyla bu sorundaki inisiyatifin emperyalizmin eline geçtiğini savunarak, etnik kimliklerine bakmaksızın bütün emekçileri emperyalizme ve kapitalizme karşı ortak bir sınıf cephesinde birleştirmeye çalışmaktadır.

Birey hekim düzeyinde bakıldığında, bu üç grupta tanımlanan ideolojik konumlanışların yer yer geçiştiğine rastlanabilir. Ancak makro ölçekte durum ana hatlarıyla böyledir.

* * *

Dikkat edilirse üç bölmenin tek ortak noktası piyasa karşıtlığıdır ve yaklaşım değiştirilmediği taktirde parçalı yapı devam edecektir.

O halde birlik isteniyorsa, bunun ideolojik zemini sağlık hakkı olacaktır. Burada AKP karşıtlığı, piyasa karşıtlığı, sağlıkta dönüşüm karşıtlığı, vb isimler üzerinden ortak bir üst kimlik oluşumu için çaba sarf edilebilir. Hem merkezi hem de yerel ölçekte bu bakımdan zaten tarihsel bir gelenek ve geçmiş vardır. Sağlık hakkı hareketi başlı başına sol bir içeriğe, toplumsal bir anlama sahiptir, gerçek bir gereksinime denk gelmektedir. Sağlıkta piyasalaştırma hekimlerin özlük haklarında giderek artan yıpranma yaratmaktadır. Bu anlamda aynı eksen hekimler açısından da birleştirici ve güncel sorunları kavrar niteliktedir.

Dikkat edilmesi gereken nokta, siyasal temalar üzerinden yerleşiklik kazanmış geleneksel siyasal konumlanışlardır. Gruplar, AKP ve piyasa karşıtlığı dışındaki farklılıklarını arkaya çekerek, sağlıkta dönüşüme karşı sağlık hakkını ve özlük haklarını savunabilirlerse, sorunlarına rağmen etkili bir ortaklık yaratılabilir. Bu yapı sağlık alanındaki kazanımlar üzerinden piyasa sistemini ve onun temel aktörü olan AKP'yi siyasal olarak da geriletebilir, tabana moral verici olabilir.

Eğer böyle olacaksa şu da kabul edilecektir: 29 Ekim'de bayram mesajı yayınlamak, ordunun 27 Nisan açıklaması karşısında tutum belirlemek, Kürt açılımı konusunu değerlendirmek sol partilere bırakılacak ve meslek örgütü sağlıktaki piyasaya odaklanacaktır. Siyaset yapmak isteyenlere ise zaten kapıları sonuna kadar açık partiler vardır.