Putin esas Obama’yı “kurtardı”

Suriye müdahalesi konusunda Obama çok sıkıntılıydı. Senato Dış İlişkiler Komisyonu müdahale teklifine kıl payı farkla destek çıkmıştı. Senato ile Temsilciler Meclisinde nelerin olacağı tamamen belirsizdi. Daha görüşmelerin birkaç gün öncesinde pek çok üye “hayır” diyeceğini beyan etmişti.

Saldırı bloğunun içinde Türkiye dışında önemli sorunlar vardı. İngiltere operasyona “red” demek zorunda kalmıştı.

* * *

Bütün bunların nedenlerini daha önce incelemiş ve savaş olasılığının en yüksek düzeyde seyrettiği günlerde, buna cesaret edemeyebileceklerine işaret etmiştik. (30.8.2013 tarihli Savaşla İlgili Olasılıklar başlıklı yazımda “Suriye’ye saldırının eli kulağında gibiyken, ben hala bu ihtimalin gerçekleşmeme ihtimalinin bulunduğunu düşünüyorum” demiş ve nedenlerini açıklamıştım).Burada yeniden ele almayalım. Ancak dünya ekonomisinin içinde bulunduğu ortam, sonu belirsiz ve Rusya’nın karşısında durduğu bir müdahaleye izin vermiyordu.

Nitekim Obama’nın, G20 sırasında, Suriye’de kimyasal silah kullanımının cezasız bırakılamayacağını ve artık bir müdahalenin zorunlu olduğunu açıklarken yüzüne oturan ifade çok sıkıntılıydı. Sanki “biri beni kurtarsın” der gibi bakıyordu.

* * *

İşte bu ortamda Putin kıvrak bir hamleyle inisiyatifi ele geçirdi ve Obama’yı bu sıkıntıdan “kurtaracak” önerisini sundu. Sonra da, 14.9.2013’te, ABD ve Rusya Suriye’nin kimyasal silahlarının imha edilmesine ilişkin plan konusunda resmen anlaştılar.

* * *

Suriye, elindeki kimyasal silahları teslim edecek ve İsrail karşısında eli zayıflayacak belki, ama… İdeolojik ve siyasi olarak avantaj elde ettiği ve zaman kazandığı açık. Kullanma ihtimali zaten bulunmayan kimyasallardan vazgeçerek, kimyasal saldırıyı kendisinin gerçekleştirmediği yönündeki ısrarının inandırıcılık katsayısını yükseltmiş olacak.

Putin’in hamlesiyle Rusya’nın bölgedeki gelişmelere ne kadar önem verdiği bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Rusya artık, en azından siyasi olarak ABD ile eşdeğer bir emperyal güçtür.

* * *

Obama kurtuldu dedik ama, durumun çelişkili olduğu açık.

İkinci kere seçilmiş olmasına rağmen Obama’nın başkanlık kariyerinde herhangi bir önemli dış politika başarısı (savaş) bulunmuyor. Suriye bu açıdan bir fırsattı belki, ama nesnellik uygun değildi. Obama bu fırsatı kaçırmış oldu.

Öte yandan bu “silahsız” çözüm O’nun Bush karşısında seçilirken çizdiği “barışçı” profili desteklemiş oldu. Ancak, Suriye krizinde çok uzun süre kararsız kalmış, Ağustos ayından beri de bölgesel aktörlerin kışkırtmasıyla savaştan yana kesin tavır koymuş olması, sonuçta bir operasyon düzenlememiş olsa bile bu profili zedeledi.

Ve nihayet Cumhuriyetçiler, Obama’nın dış politikadaki inisiyatifsizliğini, kararsızlığını ve Putin karşısındaki ezikliğini Demokratlara karşı kullanacaklardır.

* * *

Senaryonun en mağdur tarafı ise Erdoğan-Davutoğlu ikilisi ve top yekun AKP oldu. Eylül ayının başında Suriye’ye saldıracak bir uluslar arası ordu toparlamaya çalışan AKP’nin, Obama-Putin anlaşmasına razı olmak zorunda kalması gerçekten sefil bir manzara oluşturuyor.

Gelinen nokta, AKP’nin bölgesel senaryoların önemdi derecede dışına atıldığına da işaret ediyor.