Patronlar Erdoğan’ı dinler mi?

İşsizlik artıyor. Vatandaşın canı yanıyor. İktisat aleminden bakıldığında krizin en önemli işaretlerinden birisine delalet ediyor. AKP ise referandumda olumsuz etkiler diye dert ediyor.

Erdoğan iki gün önce yanına başbakanını ve tam 11 bakanını alarak TOBB’un Ekonomik Şurası’na çıkartma yaptı. Vurgulu konuştular. “Aynı gemideyiz, hep birlikte batarız” dediler.  İkisi de doğrudur. Gemi onların ve deniz pek fena dalgalıdır. Dalgaların boyutu hakkındaki fikri en son Fitch denilen sömürgeci kurum “Türkiye yatırım yapılamaz bir ülkedir” diyerek verdi.

Verileri Erdoğan aktardı: İşsizlik %11’i geçti. Geçen yılın aynı dönemine göre işsizler kervanına 400 bin kişi daha katıldı. Toplam sayı 3.5 milyonu aştı.

Bunlar işin resmi kısmı tabi. Artık iş aramaktan bitap düşerek, kaderine razı olanları içermiyor. Onları da katarsanız en az 5 milyona ulaşırsınız.

Mücadele hesabını ise başbakan yapmış. Diyor ki TOBB’a; 1.5 milyon üyeniz var, her biriniz 1 kişiye daha iş verse işsiz sayısı 1.5 milyon azalır. Bana biraz hatalı gibi geldi. TOBB’un üye sayısı 360 kadar. Zira bu yapı kurumsal üyeliklere açık.

1.5 milyon ise Türkiye’deki toplam işletme sayısına karşılık geliyor. Demek ki başbakan TOBB üzerinden hepsine çağrı yapıyor. Tutmaz. Şunun için: Bu işletmelerin en az %90’ının işçi sayısı 50’nin altında. Yani krizden esas etkilenenler. İşçi çıkaranlar, ne kelime, kendisi bile ayakta kalamadığı için batanlar bunlar. Örneğin 2016’nın son üç ayında her ay 10 binden fazla işyeri kapanmış.

Durum böyle. Dolayısıyla TOBB Şurası’na katılan zevatın “benden 10 bin, benden %5” diye söz vermesinin bir anlamı yok. Başkanın gözüne girmeye çalışıyorlar. Üstelik ne kadar samimiler göreceğiz.

Şüpheliyim. Zira örneğin kadınlar Erdoğan’ı dinlemedi. Yıllardır 3-5 çocuk diye ciddi çaba sarf ediyor. Ancak, geçenlerde yazdığım gibi, bir kadın doğurganlık çağı boyunca hala 2.14 çocuk doğuruyor. Olacak iş değil, tane tane anlatılıyor, onca doğum, zıbın parası dağıtılıyor, yine de olmuyor. Demek ki hayat pahalı, hesap tutmuyor.

Yine şüpheliyim. Çünkü vatandaş sat Doları direktifini de dinlemedi. Hal böyle olunca Dolar da dinlemedi. 3.20’den, ne olduysa, iki haftada 3.90’ı gördü. Anlamı şudur: Direktife rağmen birileri tam tersine daha da almış. Ayrıca İslamcı bankalardaki dolar mevduat hesaplarına da dokunulmamış. “Sat” dediğinde “al” diye mi anladılar acaba ? Değil tabi. Şirketler Dolar borçlusu, mecburi alacaklar. Düşüşü fırsat bilip yine alacaklar.

İşte bu nedenlerle “işçi al” buyruğunun yerine getirilip getirilmeyeceği konusunda da ciddi şüphelere sahibim.

Kapitalizm bu. Emir demiri kesemiyor. Yatırımlar dibe vurmuş. Devlet elindeki her şeyi satmış. Ekonomiden çıkmış. Özel sektör desen yalnızca kendi çıkarını düşünür. Türkiye rekabet gücünü yitirmiş. Borçlardaki ciddi artış, dış ticaret açığındaki büyüme ve siyasi riskler nedeniyle yabancı da çekilince işler içinden çıkılmaz hal almış. Esnaf zor ayakta duruyor. Hayat iki ayda %30 zamlanmış. Üretileni kim satın alacak ? İşsizlikteki artışın nedenleri bunlar.

Ama bu kadar da değil. Dünya kapitalizmi aynı sorunu yaşıyor. İsterseniz aşağıdaki tabloya göz atın. İşsizlikteki esas önemli sorun uzun süreli işsizliğin ve genç işsizliğinin artışı. Türkiye’nin rakamlarını en az ikiyle çarpın.

Kapitalizm artık istihdam yaratamaz. Teknoloji emeğin yerini alıyor. Bu nedenle istihdam için zorunlu çalışma süresinin azaltılması gerekiyor. Oysa tam tersi yaşanıyor. Patronlar daha az işçiyi, daha yoğun ve uzun süre çalıştırıyorlar. Onların görevi sömürmek. Ama bu kez de talep düşüyor. Kriz üzeri kriz. Sonra “aynı gemideyiz” lafları. İyi de bu kıçı delik gemiye siz bindiniz.

Çözüm sosyalizm.

Başkanlığa hayır. Tamam da değişmez. Kim olursa olsun, başkan patronlardan ricacı olacak. “Biraz fedakarlık” diyecek.

Ama olmayacak. İsterseniz izleyin. Çünkü işsizliğin nedeni kapitalizm.

O nedenle kapitalist sömürü düzenine HAYIR.

Tablo: Değişik ülkelerde işsizlik oranları, 15-64 yaş için, (%)