Özerklik: Kapitalist mi, Sosyalist mi?

Bilimsel öğreti bize, her olgunun zemininde iktisadi ilişkilerin bulunduğunu, olguların bu zemin dikkate alınmadan analiz edilemeyeceğini söyler.
Özerklik konusu da bundan muaf değildir.

Özerklik (yerinden yönetim, desantralizasyon da deniyor) tarzı politik örgütlenme biçimi hiçbir coğrafyada iktisat zemininden kopuk biçimde yapılandırılamaz. Nesnellik buna izin vermez. Bu nedenle, özerklik demokratikleşmeyle, katılımla, özgürlükle özdeşleştirilemez.

Özerklik vardır, özerklik vardır. Kapitalist ve sosyalist üretim tarzlarının özerklik kavrayışları öz itibariyle tamamen farklıdır. Kapitalizm ve sosyalizmde özerkliğin yol açacağı sonuçlar da öyledir.

Kapitalizmde özerklik o yerelliğin, o ulusallığın burjuvazisini özgürleştirmeye yarar. Yerellik ve ulus, yönetim ilişkileri bağlamında merkezden kurtulabilir, ancak iktisadi sömürü bu kez yerel ölçekte ve ulusun kendi sınıf ilişkileri zemininde yeniden tesis edilir.

İktisadi sömürü ilişkilerinin yerele taşınması, yerelin kapitalistleşme sürecine geç girmiş olması nedeniyle, kaçınılmaz olarak, emperyalizmle üst düzey bağımlılık ilişkilerinin gelişmesini de koşullar.

Dolayısıyla yukarıda “yönetim ilişkilerinde merkezden kurtulmak” olarak yazdığımız cümleyi düzeltmemiz gerekir: Kapitalist üretim ilişkileri zemininde sağlanacak özerklik, daha güçlü bir emperyalist öznenin bağımlılığı altına girmenin nedeni olur.

* * *

Kapitalist özerklik, sermaye hareketlerini, 20. yüzyılın başında oluşturulmuş bulunan merkezi denetim mekanizmalarından kurtarmanın yoludur.

Bu operasyon çevre ülkeler üzerindeki sömürü derecesinin artırılması açısından bugün özel bir anlama sahiptir.

Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi kavramıyla tanımlanan özerklik mekanizması o nedenle AKP döneminde Dünya Bankası ile imzalanan bütün PPDPL (Programatic Public Sector Development Policy Loan) serilerinde (sağlık ve sosyal güvenlik sektörlerinin piyasalaştırılmasıyla birlikte) en önemli yeri kaplar. Türkiye bu projelerle Dünya Bankası'na yerel yönetimlerin güçlendirileceği sözü vermiş ve bunun için yüklü miktarda düşük faizli borç almıştır.

Kılıçdaroğlu'nun Kürt illerindeki seçim konuşmalarında ayağını bastığı yer de burasıdır.

Global sermaye Kürt coğrafyasını iktisadi olarak da ele geçirmek istiyor. Sözün özeti budur.

* * *

Sosyalizmde ise özerklik halkın yönetime katılımını artırmaya yönelik bir araç olarak kullanılabilir.

Ancak zemin tamamen farklıdır.

Bütün sosyalist yerelleşme projelerinin iktisadi zemininde kamulaştırma vardır. Devletin ekonomi üzerindeki kontrolü vardır. Toprak reformu vardır.

Devletleştirme vardır. Bunlar olmadan sosyalizm, sosyalizm olmadan da halk çıkarları adına katılım olmaz.

Ama bu bile, sosyalizm ile özerklik arasındaki ilişkinin her zaman olumlu olacağı anlamına gelmez.

Belki sonradan ayrıntılandırabiliriz, kısaca yazalım:

Nyerere Tanzanya'nın devlet başkanıydı. Ulusun babası, öğretmeni olarak bilinirdi. Afrika'nın ilk sosyalist yöneticisiydi. Arkasında sosyalizmin desteği vardı. Afrika'nın geleneksel, dayanışmacı, klan türü kolektif aile ilişkilerinin (ujamaa), özerklik temelli sosyalist ekonominin kurulması açısından fırsat sağlayabileceğini düşündü. Ujamaa'yı sosyalizmi kurmanın zemini olarak tasarladı. Bu geleneksel ilişkileri kullanarak, tarımsal yapıyı kolektif tarzda örgütledi. Temel sorun merkezi yapıdaki planlama eksiklikleri ve yerel yapılar ile merkez arasındaki ilişkilerin nasıl kurulacağı konusundaki belirsizlikti. Model merkezi yapının işlevini tümüyle göz ardı ediyordu. Sonuçta tarımsal üretim çöktü ve Tanzanya çok ciddi borç krizine girdi.

Farklı yapıdaki ülkelerin deneyimleri bize aynı konuda başka şeyler de gösterir:
Küba politik organizasyon açısından yerel yapıların güçlendirilmesini, toplum tabanlı inisiyatiflerin geliştirilmesini hedefleyen araçlara özel olarak dikkat eden bir ülkedir.

Merkezi ve yerel yönetim yapılarının belirlenmesi süreci iç içe geçirilmiştir. Politik seçimler tümüyle amatörleştirilmiştir. İsteyen herkes her yönetim kurumu için aday olup, amatör biçimde seçim çalışması yürütebilir. Yerel ölçekte belirlenen meclisler aynı ölçekteki kamu yöneticilerinin belirlenmesinde yetkilidir. Ancak unutulmayan şey yerel ölçekli ekonomik ve sosyal planların oluşturulmasında merkezi planlamayla rezonans sağlanması zorunluluğudur.

Böyle olmazsa ne olur: Yugoslavya olur. 1970'lerin başında Yugoslavya'yı parçalanmaya götüren süreç devletin ekonomideki ağırlığının azaltılması oldu. Bu tercih, farklı ulusların yoğunlaştığı ve/ancak kalkınma açısından olanakları farklılık gösteren bölgeler arasındaki eşitsizlikleri artırdı ve kaçınılmaz biçimde dostça yaşayan uluslar arasına düşmanlık tohumları ekti. Sonrası biliniyor.

* * *

Şimdi yeniden soralım: Hangisi isteniyor? Tek bir özerklik yok. Sosyalizmde sorunsuz özerklik yok. Merkezi planlamasız sosyalizm yok. “Merkezi planlama var, yerelin inisiyatifi boğuluyor” diye sosyalizme küfretmek hiç yok.

Ama şu var: Kapitalizmde özerklik uluslararasındaki mesafeyi değişik mekanizmalar üzerinden açar. Bu süreç sancısız gelişmez. Özerklik, emperyalist odakların yerelleşen coğrafyanın tepesine doğrudan çökmesine yarar.