Mısır Baharı’nın Yeni Aşaması

Mısır’da Mübarek rejiminin sonunu hazırlayan 25 Ocak 2011 halk ayaklanması, ama, son noktayı koyan askeri müdahale olmuştu.

Müslüman Kardeşler bu askeri rejim koşullarında seçim kazandı. Uzun süre olayların nereye gideceğini izlemişler, ABD’nin tavrı netleştiğinde ve Tahrir kaynarken kendisiyle pazarlık yürüttükleri Mübarek’in kaybedeceği belli olduğunda meydanlara çıkmışlardı.

Seçim zaferlerinin altında önemli bir toplumsal destek yoktu. Mursi’nin zaferinde, karşısındaki muhalefetin zayıflığı belirleyici olmuştu. Hazırladıkları şeriat anayasasının oylamasına katılım oranı yalnızca %40’tı.

Sonuç, yönsüz ve öznesiz halk sınıflarının basiretsizliğine bağlı olarak ordu destekli bir İslami rejimin kurulması oldu.

* * *

Müslüman Kardeşler’in ülkeyi yönetmek bakımından tamamen kifayetsiz olduğu Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye’den akan miyarlarca dolarlık kaynağa rağmen kısa süre içinde ortaya çıktı.

Mısır’da son iki aydır devam eden ve 30 Haziran Tahrir buluşmasıyla yeniden ayaklanmaya dönüşen siyasal kaos, halk sınıflarının Müslüman Kardeşler rejimini ret etmesinden başka bir şey değildir.

Mursi’nin seçimle iş başına gelmesi, arkasında önemli bir toplumsal desteğin bulunduğunu göstermediği ve demokrasinin apriori kanıtı olmadığı gibi halkın bir sonraki seçimleri beklemeyerek siyasi hesabı sokakta kesmesi darbeye çağrı olarak nitelenemez. Demokrasi neden sandıkla sınırlansın ki.
Mısır halkı yalnızca ekonomik sorunlara değil, sosyal yaşamın İslam kurallarıyla şekillendirilmesine de itiraz etti. Halk ayaklanmasının aydınlanmayla ilişkili boyutu en az iktisadi boyutu kadar ön plandadır.

Askerlerin desteğiyle iktidara gelen Mursi yine askeri bir müdahaleyle koltuğundan oldu.

* * *

Ancak bir kez daha halk sınıfları kendilerine hazırlıksız yakalandılar.

Yine yönsüz ve öznesiz.

Yalnızca İslamcı düzenlemelere karşı olmak ve ne olduğu pek de belli olmayan “özgürlük” talebini vurgulamak, nasıl bir toplumsal sistemde yaşanmak istendiğini tanımlamaya kesinlikle yetmiyor. Yeni rejim yaşam tarzına ilişkin talepleri de kapsayacak yeni bir siyasal bağlama işaret etmek zorunda ve bu bağlam sosyalizm olarak beliriyor.

Mısır ayaklanmasının bir kez daha göremediği bu sıradan gerçekliktir, Türkiye halk sınıfları buradan ders çıkarmalıdır.

* * *

Önemli olan askerin siyasete müdahale etmiş olması değil, Amerika’nın kartlarını yeniden düzenliyor olmasıdır. Yoksa asker, halkın haklı taleplerinin yığınsal basıncına sessiz kalamayarak da tavır almak ve devrimin parçası olarak konumlanmak zorunda kalabilir.

2011’de Mübarek sonrası dönem için en hazırlıklı aktör Müslüman Kardeşler’di ve Amerika buna razı olarak tutum belirlemek zorunda kalmıştı.
Şimdi, ABD, maaşını ödediği Mısır ordusuyla müdahale ediyor.

Mısır halkı İslami gericiliği, Müslüman Kardeşler rejimini kusmuş ve buradan İslami dozu ayarlanmış yeni bir Amerikancı rejime kapı aralanmıştır.

Üstelik ordunun bu olaylara gayet hazırlıklı olduğu da anlaşılıyor. Yoksa, 48 saat içinde Hıristiyanları, Müslümanları, Tahrir gençlerini içeren bir cepheyi basının karşısına dizmeleri mümkün olmazdı.

Asker şimdi iktidardadır. Siyasi “istikrar” sağlandıktan sonra seçimler yapılacak, bu seçimlerde Amerika’nın 2011’de için esas düşündüğü aktör olan Baradey parlatılacak, İslami dozu azaltılmış bir parlamentonun kurulması sağlanmaya çalışılacaktır. Müslüman Kardeşler’in tamamen tasfiyesi beklenemez.

* * *

Mübarek’i devirip, Mursi’ye yol veren ordunun alkışlanıp, Mursi’yi devirene darbeci denilmesi yalnızca iki yüzlülüktür.

AKP’nin Yeni Osmanlıcılık projesi bitmiş, bölgesel vizyonu tükenmiştir. Mursi yönetiminin gerici karakteri, Mısır halk sınıflarının aydınlanma yönündeki duyarlılıklarını algılayamayan ve halkın gücünü yok sayan tarzı, halk ayaklanması ortamında ABD’yi yeni bir aktör arayışına yönlendiriyor.

Bu arayışın yalnızca Mısır ile sınırlı kalmayacağı, bölgeye ilişkin bir kapsam kazanacağı beklenmelidir. Haziran ayaklanmasıyla karizması tamamen çizilen AKP’nin telaşı bundandır.