Laiklik ve özgürlük için ayağa kalkan yer sofrasına çökmez

2013 Haziran halk ayaklanması, Gezi, diktaya, gericiliğe, ranta, yağmaya, AKP’nin Suriye’de içine battığı kirli işlere karşı; laiklik, özgürlük ekseninde ortaya çıkan, barış, kamuculuk, bağımsızlık gibi değerleri de içeren, kendiliğinden nitelikli bir halk ayaklanmasıydı.

***

Haziran, Türkiye’nin boyun eğmeyeceğini haykırmasıydı. Egemenler tarafından her zaman korkuyla hatırlanacak derin bir iz bıraktı. Haziran halktı.

İktidar tarafından bu nedenle büyük tehdit olarak kodlandı. Berkin’in annesini kalabalıklara yuhalatmalarının nedeni buydu.

Yalnızca AKP değil düzenin aktörlerinin tamamı ve tabii ki sermaye sınıfı da aynı değerlendirmeyi yaptılar. Ortaya çıkan enerjinin herhangi bir biçimde düzen dışına taşmaması için olağanüstü gayret sarf ettiler.

***

Kürt hareketinin tek derdi “çözüm” masasının etkilenmemesi, Erdoğan’a zarar gelmemesiydi. Demirtaş bu nedenle Haziran’ı bir darbe girişimi olarak niteledi.

***

CHP, ne olur ne olmaz, üzerine bir şey bulaşır diye, özellikle uzak durdu ve Kılıçdaroğlu eylemlerin içinde Parti olarak yer almadıkları noktasının altını defalarca çizdi.

Ancak CHP üzerinden Gezi’ye esas müdahale daha sonradan gerçekleştirildi.

CHP hem 2014 yerel seçimlerinde (Ankara-Mansur Yavaş) hem de cumhurbaşkanlığı yarışında (Ekmeleddin) MHP ile ittifak yaptı.

Dediklerine göre amaçları AKP’yi frenlemek, demokrasiyi korumaktı. Demokrasi diye gericilik pazarlandı.

Kitlelerin aklı bu şekilde karıştırıldı.

***

Bu arada Antikapitalist Müslümanlar yeryüzü sofrası icatlarını Taksim’e soktular: 9 Temmuz 2013.

Ayaklanmanın çekilmeye başladığı dönemdi. Sol örgütlerin neredeyse tamamı şova katıldı. Egemen medyadakilerden hiç farkı olmayan bu iftar programını Türkiye’nin dört bir yanına hep birlikte taşıdılar.

Sanki İslam’da antikapitalizm olabilirmiş gibi... İslam’ın köleci, servetçi, kadın düşmanı, cihatçı karakterini görmezden gelerek, kapitalizmin sermaye diktatörlüğü olduğu gerçeğini gizleyerek…

***

Anlaşıldığı kadarıyla bu sene yeryüzü sofralarının organizasyonunda Taksim Dayanışması daha bir önde, daha bir hevesli.

Amaç AKP’nin dinine karşı, gerçek İslam’ı çıkarmak. AKP’yi din üzerinden sıkıştırmak. Oysa biliniyor ki değişik bir İslam yok.

AKP’yi İslam’la sıkıştırma taktiği Ekmeleddin ve Yavaş politikasından hiç farklı değil.

Dün basındaydı, CHP’nin Ali Koç’u başkanlığa aday göstereceği yazılıyordu. Ali Koç kabul eder mi bilmem ama, bu partiye çok yakışır. Üstelik hak ediyor da adam: Antalya’da 2015’te yapılan G20 zirvesi sırasında “eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir, ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum” diyen O değil miydi ?

Kim bilir, Dayanışmacılar bile ikna olur belki.

***

Haziran ayaklanmasının referansları düzen dışına taşma eğilimi gösteriyordu.

Solun görevi buradan devam etmek, bu potansiyeli sosyalizme doğru örgütlemektir.

Kim neye inanırsa inansın, karışılmaz. Tanrıya, dine inanmak ya da inanmamak, kendisinde kalmak koşuluyla kişinin kendi vereceği karardır. Ve dinle, din üzerinden siyaset yapılmaz.

Meclis başkanının harem-selamlık kuş sütü tamam sofralarda düzenlediği ramazan şölenleri de, yer sofrasına çökmüş iftar da dinin siyasallaştırılmış, siyasetin dinselleştirilmiş halleridir.

Sol din siyasetinden medet umuyorsa, mesajlarını din vesilesiyle vermek umudu içerisindeyse zaten sol olmaktan çıkmış, umudu ve mesajı kalmamış demektir.

Ali Koç’la Antikapitalist Müslümanlar, hangisi daha tehlikeli acaba: Birisi “bu eşitsizlik başımıza bela açacak” diye sınıfsal korkusunu dışa vuruyor, sınıfdaşlarına “hırsınızı dizginleyin” diye akıl veriyor; diğeri ise düzene bela olmamak için emekçileri yere çökmeye çağırıyor.

Bu yol AKP ile mücadele yolu olmadığı gibi, Gezi’nin ruhuna da ihanettir.