Kürt sorunu nasıl çözülür ?

Kürt sorunu diye ele alınırsa çözülmez.

Çünkü Kürt sorunu değil, kendisi de çözümü de son derecede net bir Türkiye sorunu var. Kürt sorunu Türkiye sorununun bileşeni. Türkiye sorunu Kürt sorununu belirliyor, Kürt gerçekliği ise Türkiye sorununa özgül katkılarda bulunduğu gibi, çözümünü de daha acil bir gereklilik haline getiriyor.

Türkiye’nin gericilik, emek sömürüsü, borçluluk, bağımlılık problemleri çözülemezse, Kürt sorunu çözülemeyecek. Kürt sorununun kendinde biçimde ele alınması Türkiye’yi kaosa, iç savaşa sürükleyecek, emperyalist müdahalelere maruz bırakacak.

Türkiye, örneğin merkez bir kapitalist ülke olsaydı Kürt sorunu bu şekilde yaşanmazdı. Yüksek refah düzeyi nedeniyle düzen etnik gerilimleri bir derecede mas etme imkanı bulurdu. Ana dilde eğitim talebi kabul görür, buna karşılık Kürtlerin bugün mevcut kimi talepleri, demokratik özerklik gibi, böylesine başat bir karakter sergilemezdi.

Kürt gerçekliği üzerinden yaşadığımız çatışmalar, Türkiye’nin emperyalizme çevreden eklemlenmiş ve kendi içindeki sınıfsal çelişkileri de bununla bağlantılı olarak daha uzlaşmaz biçimde şekillenmiş kapitalist bir ülke olmasıyla ilişkili.

Kürt sorunu bu genel bağlam içinde şekilleniyor.

Bunu görmeyenlerin Kürt sorununu gerçekçi biçimde kavramaları olanağı bile bulunmuyor.

KCK’nin iki gün önce yaptığı şu açıklama bunun tipik bir örneği: “AKP çözüm politikası geliştirse Kürt sorunu bir ayda çözülür.”

AKP Kürt sorununu kendi bildiği gibi çözer, AKP bizzat Türkiye’nin sorunudur, AKP aynı zamanda Kürt sorununun çözümünün önündeki engeldir. O kadar da değil. AKP artık bölgesel bir sorundur.

Kürt meselesine etnik zeminde bakmak; 1- Gerçekliği bağlamından, Türkiye bütünselliğinden kopuk ele almak, 2- Türkiye bütünselliğinin içerdiği tarihsel toplumsal sorunların olduğu gibi bırakılmasını savunmak, 3- Türkiye bütünselliğinin Kürt bileşeni üzerindeki belirleyici etkisini görmezden gelmek, 4- Tüm bu nedenlerle Kürt gerçekliğini emperyalist sistemin güçlü aktörlerine teslim etmek anlamına gelir.

Bugün konuyla ilgili kesintisiz bir çatışma yaşanıyorsa; AKP ortamı kah yumuşatıp, kah sertleştirerek şekillendirdiği milliyetçiliği iktidarını sağlama almak bakımından bir araç halinde kullanabiliyorsa; taraflar sorunun çözümü açısından emperyalizmin güçlü aktörlerinin müdahale etmesi gerektiğini açık biçimde dillendiriyorsa; aktörler arasındaki ilişki silahsız olamıyorsa ve özgürlük mücadelesi verdiklerini iddia edenlerin eylemleri terörden farksız bir hale geldiyse, bunlar yukarıda tanımladığımız genel çerçevenin gereği olarak var olmaktadır.

Bütün bu nedenlerle, çözüm için perspektifin değişmesi, sınıf eksenine kaydırılması zorunluluğu vardır. Kürt sorunun çözümü Türkiye’nin kurtuluşu bağlamına yerleştirilmelidir.

Şuna karar vermek gerekir: Kürt sorununun çözümü için hangi kuvvetlere dayanılacak ve hangi kuvvetlerle ittifak yapılacak.

Kürt sorununa kendinde bir sorun olarak bakanlar şimdiye kadar buna Kürtler ve emperyalist sistemin büyük güçleri olarak yanıt verdiler. Olmuyor, olmaz, işe yaramaz. Çözümsüzlüğe, kaosa, emekçi halk sınıflarının birbirlerine düşmanlaşmasına, iç savaş yoluna katkıda bulunan bu siyasettir.

Kürt sorununu kendinde halinden kurtarıp, bütünlüklü bir bağlam içinde ele alabilmek için sınıf hareketini örgütlemek gerekir. Büyük güçlerin inisiyatifini kıracak, AKP’nin halk düşmanı politikaları karşısında geniş toplum kesimlerini birleştirecek tek yol budur.

Sınıf mücadelesi Türk ve Kürt emekçilerini egemenlere karşı örgütler, çatışmayı her tür etnik kimliği içeren emekçi sınıflar ile egemenler arasında kurar. Sınıf hareketi bu niteliğiyle halk sınıflarını bölgesel ölçekte bir araya getirme potansiyeli taşır. Bu gelişme emperyalizmin bölgemizdeki gücünü geriletebilecek tek olanaktır.

Halkların kardeşliği için gerek koşul sınıf mücadelesidir.