Kadının Özgürleşmesi: Ne Yapacağız?

Evet, şimdi bir dönem kapandı. Türban konusunda koşullar değişti. Mücadele stratejisinin de buna göre belirlenmesi gerekiyor.

Daha doğrusu strateji içindeki ağırlıklandırmada kimi kaydırmalara gerek bulunuyor.

* * *

Hep söylediğimiz gibi: Türbana serbestlik, kadının özgürleşmesi, demokrasi standartlarının gelişmesi anlamına gelmiyordu. Tam tersini ifade ediyordu.

Türban basitçe kıyafet meselesi değildi.

Dinle ilgiliydi ama o bağlamla da sınırlı değildi.

Nitekim Başbakanın kendisi, “velev ki ideolojik, ne olmuş” diyerek meydan okumamış mıydı ?

Bütün bu nedenlerle, türbanın ne anlama geldiğinin, neyi örttüğünün, sınırları yıktığında esas hangi siyasi planları harekete geçirme niyetini taşıdığının aydınlatılması gerekiyordu.

Bu bakımdan da Kasım 2013 başına kadar en zaruri ve gerçekçi mücadele tarzının başında hukuksal olanı geliyordu.

Çünkü yerel idari mahkemelerden, Anayasa Mahkemesi’ne ve AİHM’ne kadar bir dizi kurumun aldığı onlarca kararla türban olgusunun siyasi içeriği saptanmış ve türbanı sınırlamak bakımından hükümetlerin haklılığına karar verilerek, aydınlanma mücadelesine hukuksal bir zemin oluşturulmuştu.

* * *

Aydınlanma zeminini CHP’nin dinamitlediğini biliyoruz.

Kılıçdaroğlu’nun, ne denli demokratik bir yeni başkan olduğunu kanıtlamak için olsa gerek, 2010 referandumunun hemen öncesinde türbanla herhangi bir dertlerinin bulunmadığını açıklaması, düne kadar uzanan gelişmelerin tetiğini çekmiş oldu. Bu pası AKP bile beklemiyordu.

CHP’nin bu dönüşü, laiklik konusundaki duyarlılığının ne kadar yüzeysel ve eklektik olduğunu da gösteriyordu.

* * *
Aydınlanmacı çevreler ellerindeki hukuksal olanakları kullanmak, buradan hareketle gericiliğin iç yüzünü deşifre etmek, liberallerin ve gericilerin eline geçmiş bulunan özgürlük ve demokrasi gibi kavramları yeniden, gerçek içerikleriyle ayakları üzerine dikmek bakımından tamamen yetersiz kaldılar, büyük hatalar yaptılar.

* * *

Şimdi, sorunun ideolojik içeriğine işaret eden ve daha uzun erimli bir yeni mücadele stratejisinin geliştirilmesine gerek bulunuyor.

Bu strateji, doğrudan kadın özgürleşmesi, kadın hakları ve bilim felsefesi üzerine kurulmalı ve bunların içeriklerinin halklaştırılmasına yönelmelidir:

Özgürlük ne demektir ?

Erkek karşısında kadının örtünmesi, kadının kendisini erkeği “yoldan çıkaracak” bir nesne olarak görmesi, nasıl kadının özgürlüğü anlamına geliyor ?

Dinci kesim türbanı bir özgürlük simgesi olarak kutsarken, kadınların yaşadığı diğer sorunlar nasıl değişim gösteriyor ?

Kadına yönelik şiddet, kız çocuk evlilikleri, çocuk anneler, kadınların doğurganlıkla ilgili tercih hakları… Bütün bunlar aynı süreçte nasıl etkileniyor ?

İktidar bloğu türbana abanırken, yukarıdaki sorunlar karşısında nasıl tavır takınıyor ?

Din ve bilimi eşit “haklara” sahip güçler olarak değerlendiren görüşlere karşı, aklı, bililimi nasıl ve hangi argümanlarla kabul edilir, savunulur, anlaşılır kılacağız ?

Din ile dinin siyasallaşması arasındaki mesafe ne kadardır ?

Din, kendi başına ve bireyle sınırlı bir çerçevede kalabilir mi ?

Dinci partilerin farklı inanç ve değer sistemleri karşısında “demokratik” olmaları olanaklı mıdır ?

* * *

Kısaca, “dinin siyasallaşması” ile sınırlı değil, dinin kendisine uzanan bir ideolojik mücadele.