İşçi sınıfı kimlerden oluşur? Kimler işçidir?

Bugün işçi sınıfının olmadığını iddia edenler sınıf hareketinin zayıflığını veri alıyorlar. Doğrudur. Ancak yalnızca, işçi sınıfının tarihsel çıkarları çevresinde mücadele veremediğini ifade eder.

Bunun ötesinde işçi sınıfı, nesnel bir yapı olarak mevcuttur, zira kapitalist üretim ilişkileri varlığını sürdürmektedir.

Sınıf hareketinin zayıflığı üzerinden, işçi sınıfının da olmadığı, yok olduğu noktasına varmak, eğer sınıf hareketinin yerine, bilinçli olarak, kimlik siyasetini inşa etmek amacı taşıyan bir niyetin ifadesi değilse, tam manasıyla cahilliktir.

İşçi sınıfı en genel anlamıyla ücretli ve maaşlılardan oluşan ve bugün itibariyle toplumun en geniş bölmesini oluşturan kategoridir.

TÜİK bile toplam içindeki oranını yaklaşık %75 olarak bildiriyor.

Bir zamanlar kimi postkapitalist yazarlar bilgi teknolojilerinin yaygınlaşmasının, hizmetler sektöründeki genişlemenin, işçi sınıfının ölümüyle sonuçlanacağını, proletaryanın yerini cogniteryanın alacağını ileri sürüyorlardı. Tamamen yanlıştı.

Nedeni çok basit: Burjuvazinin kar oranlarını azamileştirmek yönündeki çabası hiçbir zaman bilgisayar teknolojilerinin sanayiye hakim hale gelmesine, böyle bir şey teknik olarak mümkün olsa bile, izin vermez. Çünkü üretime makinelerin hakim olması işsizliğin artmasıyla, bu da toplam talebin düşmesiyle sonuçlanır.

Ama şu da doğrudur: Özellikle hizmetler sektörünün kendisi üretimin bilgisayarlaşmasına hemen hiç elverişli değildir.

İşçi emek gücünü bir başkasına kiralayan kimsedir. Böyle bakıldığında, işçi sınıfının çöktüğünü iddia edenlerin pek çoğunun da bu sınıfın içinde yer aldığı görülür.

Bunun karşısında ise emek gücünü istihdam eden sınıf olarak burjuvazi yer alır. Yine TÜİK verilerine göre bunun toplamdaki oranı %5 kadardır.

Çelişki bu kadar net: Bir tarafta yalnızca emek gücünü satarak geçinen %75’lik çoğunluk, öte yanda buradan para kazanan, servet yığan %5’lik azınlık.

Öte yandan işçi sınıfı kimliğine ilişkin olarak yapılan itiraz %75’lik bölmenin kendi içinde homojen olmadığı, dolayısıyla bir sınıf kimliği sergileyemeyeceği noktasını da içeriyor ise, buna hak vermek gerekir.

Gerçekten de bu büyük cüsse farklı katmanları içerir. İçinde profesyonel meslekler denilen (hekimler, avukatlar, mühendisler gibi) grup da yer alır, Marks’ın döneminden beri işçi denildiğinde solcunun aklına ilk gelen sanayi işçisi de, niteliksiz el emeğiyle geçinmekte olanlar da (temizlik işçisi gibi).

Bunların eğitim düzeyleri, gelirleri, beklentileri arasında çok önemli farklar olduğu, kimilerinin yüksek gelirleriyle birikim yapabildikleri, geleceğe yönelik hayaller kurabildikleri (ki bugün için en çarpıcı olanı ülkeyi terk etme hayalidir) de doğrudur.

Böyle olsa bile, emeğini satarak geçinmekte olan yüksek eğitimli profesyonellerdeki statü yitimi çok ciddi derecededir ve bu kesim açık biçimde kaderinin diğer ücretlilerle aynı seviyeye yaklaştığını deneyimlemektedir. Ve örneğin işsizliğin en yüksek olduğu grup da üniversite mezunlarıdır.

Bütün bunlar nesnel sınıf konumundan, sınıf kimliğinin ortaya çıkması bakımından harmanlayıcı etkiler yaratır.

Üstelik nesnel sınıf konumundan sınıfın oluşumunu sağlayacak tek etken ekonomik faktörler değildir. Ülkenin gündemini işgal eden siyasal gelişmeleri anmak gerekir. Hatta kimi dönemlerde bunlar sınıf oluşumunu sağlayacak esas faktör olarak bile devreye girebilir. Örneğin bir savaş durumu, çalışma yasalarında bütün ücretlileri etkileyecek düzenlemeler, vb işçi sınıfının bütün katmanlarının konumunu aşağıya çekerek, kaderlerini değiştirenin karşılarındaki sermaye sınıfı olduğu algısının pekişmesine yol açabilir.

Dolayısıyla işçi sınıfı katmanları arasındaki eğitim, gelir farklılıklarından kaynaklanan bakışımsızlığın zahiri olduğu, katmanların tamamının emek güçlerini satmak ortak paydası üzerinden, iktisadi, mali, siyasi gelişmelerden doğrudan etkilendikleri kabul edilmelidir.

Üstelik bu katmanlar içinde oran olarak esas çoğunlukta olan da daha altta yer alanlardır. Dolayısıyla salt buraya yoğunlaşmak bile ön açıcı olabilir.

Şuna dikkat etmek gerekir: İşçi sınıfının oluşumunda mutlaka dışarıdan ideolojik-siyasi içerikli bir müdahaleye gerek vardır. Bu müdahale sınıfın değişik katmanları arasındaki bakışımsızlığı giderecek en önemli faktördür.

O nedenle sınıf nerede diye başı boş dolaşmak yerine sınıfı oluşturmak üzerine odaklanmak gerekir.