Her “hayır” “evet”, her “evet” de “hayır” demektir, “Hayır”cılar siz neye “evet” diyorsunuz ?

1- Bu anayasa değişikliğinin amacı net: Tek adam rejimi, diktatörlük.

2- Son 1 senedir zaten başkanlık gibi yönetiyorlardı. Böyle olsa bile anayasal düzenleme iki bakımdan önem taşıyor: a) Türkeş’in de ısrarla uyardığı gibi, mevcut fiili başkanlık suçtur ve bu suçtan kurtulmak için hukuksal bir düzenleme gerekmektedir. b)Öte yandan zorladıkları anayasal düzenlemeyle geçecekleri başkanlık sisteminin fark yaratacağı da kabul edilmelidir. Anayasa Mahkemesi’nden başlamak üzere bütün hukuksal yapının belirlenmesinde başkana tanıyacakları yetkiler bunu gösteriyor.

3- Dolayısıyla, yaratacakları zeminde muhalif güçlerin hareket etme kabiliyeti azalacaktır.

4- Yani, bu iş referanduma kadar giderse, “hayır” denilmesi gerektiği gayet açıktır.

5- Ancak bu kez bu “hayır”ın, “hayırda hayır vardır” kolaycılığıyla gerekçelendirilmesi mümkün değildir.

6- Eğer Türkiye’de sol adına doğru bir hatta durmak ve geleceğe bu manada bir şeyler devretmek gibi bir niyet varsa, “hayır” lafını düşünerek söyleme zorunluluğu da var demektir.

7- Diyalektik işte: Bütün doğal ve sosyal olayların, süreçlerin içine sinmiş bulunuyor. Bunun gereği olarak her “hayır” bir şeylere “evet” demiş olmak sonucunu doğuruyor. Siz “ben öyle niyet etmemiştim” deseniz bile diyalektik yazgı değişmez.

8- Ancak Türkiye’deki kimi sol çevrelerin, bu zorunluluğu dikkate almak istemeyen bir hercai tutum takındıkları ve hatta bazılarının bizzat “hayır”ın ilişkilendiği “evet”i hayata geçirmek gibi bir niyet bile taşıdıkları anlaşılıyor.

9- Bu tutumun varacağı yer, dünyada ve Türkiye’de başkanlık gereksinimini yaratan iktisadi/siyasal nesnelliğin kabul edilmesi ve yeniden üretilmesine katkıdır. Kaçınılmaz olarak.

10- Kapitalist iktisadi/siyasal nesnelliğe dokunmayan “hayır”ın anlamı topluma başkanlığın olmadığı her tür siyasal seçeneğin kabul ettirilmesidir.

11- Böyle olsa bile, başkanlığın reddinin sağlanmasının, giderek tırmanmakta olan AKP diktasına karşı halk sınıflarına moral kazandıracağı ve solun önünü açacak bir ortam yaratacağı iddia edilebilir.

12- Bu tez 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’ye verilen desteğin de gerekçesiydi ve “seni başkan yaptırmayacağız” sloganıyla şekillenmişti.

13- Boşluğa konuşmuyoruz, boş kağıda yazmıyoruz, bugün yaptıklarımızın hiçbir etkisi olmayacakmış gibi düşünme ihtimalimiz yok. Her şey bir etki bırakıyor. Artık sıfır noktasına geri dönüş imkansız.

14-İçini doldurmaksızın ifade edilecek “hayır”ın sonucu o nedenle AKP’ye karşı birikmiş muhalif enerjinin düzen kanalları içinde eritilmesine hizmet etmekten başka bir şey olmayacaktır.

15- Referandum sandığından “hayır”ın çıkartılmasının başarılmış olması durumunda ertesi gün milyonlarca “hayır”cının konuşacağı şey AKP’nin küçültülmesini hedefleyen yeni iktidar arayışı olarak şekillenecektir: Tamamen düzen içinde. Bu artık, yaratılmasına bizim de katkıda bulunmuş olduğumuz yeni bir toplumsallıktır.

16- Sonuç: İçinde bulunduğumuz noktada başkanlık gereksiniminin üretim ilişkileriyle bağlantısını, Türkiye’nin sorunlarının diktatörlüğün engellendiği koşullarda bile çözümsüz olacağını, sosyalist bir düzene mecburiyetimizi işaret etmeyen “hayır” muhalefetinin varacağı nokta; AKP’nin bir şekilde zayıflatılmasının toplum tarafından büyük kazanım olarak algılandığı noktadır.

17- Yukarıda hafifçe dokundurdum: Biz bu senaryoyu 7 Haziran genel seçimlerinde de yaşadık. O’nu başkan yaptırmama stratejisinin içi hem pratik hem de siyasi açılardan tamamen boştu: a) Pratik açıdan: HDP’nin barajı geçmesini sağlayacak en iyi matematiksel ihtimal halinde bile AKP’nin iktidar kudretini yitirmesi olanaksızdı. AKP dışı bir seçenek CHP-MHP-HDP işbirliğini gerektiriyordu. Olacak iş değildi. b) Siyasi açıdan: AKP’nin kendisini dışlayan senaryolara sessiz kalacağını beklemek, toplumsal tepkiyi bu beklenti üzerinden şekillendirmek, aslında AKP’nin “çözüm” masasını aylar öncesinden dağıtmış olmasının da göstermiş olduğu üzere, tam olarak hataydı.

18- Hatalar yapılır, bazıları düzeltilir, bazıları önemli olmayabilir. Ancak yukarıdaki hata ölümcüldü. Nedeni, hakkında büyük siyasal beklentiler yaratılan senaryonun gerçekleşmemesi durumunda büyük bir hayal kırıklığının, takatsizliğinin ortaya çıkmasının kaçınılmaz olmasıydı.

19- Biz bunların tümünü söyledik. Etkisi olmadı. Beklentiler düzen içinde şekillendirildi. Gerçekleşmeyince de, farklı bir perspektifin işlenmemiş olması nedeniyle, tamamen çöktü. 

20- Bugün solun siyasal olaylardaki tutumunu belirleyen temel kriter, çözümün düzen içinde mi yoksa sosyalizmde mi arandığıdır. Sosyalizmi bugünün meselesi olarak görmeyenlerin, “şimdi zamanı değil, daha acil sorunlarımız var, önce diktatörlüğü savuşturmalıyız, faşizme karşı cephe” diyenlerin bağlanacakları yer sorgusuz bir “hayır” olacaktır. Kim bilir belki de “yetmez ama evet”ten sonra siyasi literatürümüze “yetmez ama hayır”ı kazandıracaklar. Ah bir de ilk grubun başına gelenleri kavrayabilseler.