Hemen sonuç isteyenlere haberimiz kötü: En küçük değişim için bile düzenin değişmesi şart

AKP toplumun en az yarısı için tam bir kabus anlamına geliyor. Kendisi gibi düşünmeyen ve hak arayan herkesin üzerine en şiddetli biçimde yürüyen bir iktidar var karşılarında. Arada ideolojik ve siyasi kan uyuşmazlığı mevcut.

Şimdiye dek ne olursa olsun AKP’yi desteklemeye devam eden diğer yarı ise ekonomik sorunlardan esas etkilenen kesim. AKP buradan kaynaklanacak sınıfsal tepkileri dinle öteliyor.

Dolayısıyla sosyoekonomik ve politik sorunlar, değişik ağırlık ve bağlamlarda olsa bile, toplumun tamamını sarmalıyor.

*****

Kabus dedik. Böyle olunca doğal olarak acil çözüm beklentileri de had safhada: Baskılar hemen savuşturulmalı. OHAL zaman geçmeden kaldırılmalı. AKP’nin geriletilmesi için hemen bir şeyler yapılmalı. Hemen, ama hemen en geniş cephe kurulmalı, bütün farklılıklar bir kenara bırakılmalı.

Zaten, 7 Haziran seçimlerinde HDP’ye gösterilen teveccühün, şimdi de Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşüne takılmanın nedeni bunlar değil mi?

Hiç kimsenin bekleyecek hali kalmadı. Böyle ama, bu halsiz telaş aynı zamanda ne yapılması, kime güvenilmesi gerektiği konularında da çaresizliğe yol açıyor. Tam ironi. 

Acil derken aynı çamura daha çok batılıyor.

*****

Böyle olmaz. Olmadığı görülmeli. 

Haziran ayaklanması hiçbir şey öğretemediyse, hiç olmazsa bunu öğretmeli. 

Milyonların aylar boyunca sokakları ele geçirdiği bir toplumsal tepki neredeyse hiçbir yere bağlanmadan sönümlendiyse ve iktidar o arbededen bir şekilde kurtulmayı başardıysa, bunlar en azından oturup düşünmemiz gerektiği konusunda uyarıcı olmalı.

*****

Türkiye’nin yaşadığı sorunlar Türkiye’ye özgü değil. AKP dünyada benzeri olmayan bir parti hiç değil. Etrafımız artık Erdoğan gibi liderlerle dolu.

Dünyanın her yerinde halk sınıfları diktatoryal yönetimlere doğru meylediyor.

Ağırlaşan ekonomik ve sosyal sorunlar; bu sorunları sahiplenen sol yapılar olmadığı, sosyalist sistem çöktüğünden beri sol düzene entegre bir politika yürüttüğü ve emekçi sınıflar da hemen, acil çözümler beklediği için, içe kapanmalara neden oluyor.

İçe kapanma… Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde geçerli.

Baş edilemeyeceği hissedilen sorunlar karşısında bu yola başvurulur. İçe kapanmanın amacı hemen çözüm ve güven arayışıdır, bedeli de apolitikleşme ve bencilleşmedir. İçe kapananlar içlerindeki en gerici karakterlere sarılırlar. Çünkü içeride insanın en yalnız hali vardır. İnsanı insan yapan ise toplumsallaşmasıdır.

Almanya’da Nazilerin iktidara yerleşmesi böyle gerçekleşti. Şimdi olayın neredeyse tekrarını yaşıyoruz.

*****

Türkiye’de işsizlik, yoksulluk nasıl çözülecek, ekonomi nasıl istihdam yaratacak, eşitsizlikler nasıl (en azından) azaltılacak, dış borç ve bütçe açığı sorunları nasıl ele alınacak, gericilikle nasıl baş edilecek? Sorular uzar.

CHP ya da HDP’nin, özel mülkiyet rejimini kabul etmiş herhangi bir partinin (biz bunlara düzen partisi diyoruz) bu konularla ilgili herhangi bir önerisi var mı?

HDP’nin yalnızca Kürt sorununa odaklı bir politika üretiyor olması, bu konuda da hiç ayırt etmeden herkesle işbirliği yapabileceğini alenen ortaya koyması bu çaresizliğin bir göstergesi değil mi?

Ya da… CHP’nin laikliği savunmaktan tamamen vazgeçmiş, ekonominin kumarhaneleşmesi karşısında kalkınmayla ilgili hiç laf edemez duruma düşmüş olması salt yöneticilerinin basiretsizliğinden kaynaklı dönemsel bir yetersizliğin mi göstergesi?

*****

Hiç birisi değil. Kapitalizmin yaşadığı sorunlar çözümsüz karakterde olduğu için düzen partileri çözüm öneremiyorlar. 

HDP’nin Türkiyelileşme diyerek Türkiye’den kopması da; CHP’nin, dayattığı kotalarla Türkiye tarımını çökertmiş olan AB’ye sarılması da aynı çaresizliğin sonuçları.

AKP karşısındaki %50’nin de, AKP’ye taban oluşturan %50’nin de yaşadığı sorunlar gerçekten de acil çözümler gerektiriyor, ancak bu düzen içinde çözülmeleri ihtimali hiç bulunmadığı için farklı, sosyalist bir düzeni zorunlu kılıyor.

En acil çözüm sosyalist devrim, yapılması gereken en acil iş sosyalizm mücadelesinin yükseltilmesidir.

Bu gerçeğin emekçilerin çoğunluğu tarafından görülemiyor olması doğal. Onlarla bir praksis ilişkisi inşa edilecek.

Ancak sosyalizmde ısrarcı olmayı mücadeleden kaçmak, işi yokuşa sürmek, kitlelerden uzaklaşmak olarak niteleyen ve/fakat kendilerini hala sosyalist olarak görenlerin bu tutumunu anlamak gerçekten mümkün değil.

Çünkü: İşçi sınıfıyla sosyalist devrim perspektifiyle buluşulmuyorsa, acil çözüm diye revizyon peşinde koşuluyorsa, AKP’yi yavaşlatmak adına yol boyunca yanından geçen araçları bozkurt işaretiyle selamlayan Kılıçdaroğlu’nun peşine düşülüyorsa o zaman gerçekten de sosyalizm talebini işçi sınıfının aklına düşürmek hiç olanaklı olmaz. 

Hasbelkader birazcık kıpırdaşan düzen aktörlerinin peşine AKP’yi yavaşlatmak adına takılmakla, sınıf ve sosyalizm mücadelesini örgütlemek hiç alakası olmayan ayrı işlerdir. İkincisini yapmak için öncelikle sosyalizmin güncel bir hedef olduğunu düşünüyor olmak gerekir. 

*****

Yaşadığımız bütün sorunlar kapitalizme bağlı olduğu ve kapitalizm de çözümsüz bir depresyon-kriz sarmalında bulunduğu için bu düzen içinde hiçbir şey elde edilemeyecek.

En küçük kazanımlar için bile düzeni yıkmayı hedefleyen bir mücadelenin örülmesi gerekecek.

Bu düzende çözüm yok. Acil hareket edebilmek için öncelikle bunu anlayabilmek gerekiyor.