Halk, Haziran’ını kaptırır mı?

Uzun zamandır yazdıklarımız, siyaset teorisinin işaret ettikleri gerçekleşiyor.

Şaşacak bir şey yok.

Dinci blok, Erdoğan-AKP kanadının Suriye ve Haziran Ayaklanması başlıklarındaki kör tutumu nedeniyle parçalandı. Siyasette, işbirlikçilerin, kendilerini atayanların sözünden çıkma şansları yoktur. ABD, şimdi, anlamayana bunu gösteriyor.

Pazartesi sabahından beri yaşananlar ABD-Cemaat kanadının AKP ile işini bitirmek için ölümcül bir saldırı başlattığının kanıtıdır.

Aslında dershaneler konusu üzerinden gelişen gerilimde de inisiyatif kullanan Cemaat idi. Cemaat’in kendi başına ve büyük güçlerin AKP ile ilgili kararlarında net bir değişiklik ortaya çıktığı yönünde istihbaratı olmaksızın, diklenmesi olanaklı değildi.

O nedenle yaşananları büyük olayın parçası olarak anlamak, Türkiye hakkında verilen kararın, en iğrenç yöntemleri de kapsayabileceğini bilerek, hayata geçirilmekte olduğunu görmek gerekir.

Ortada, inşaat sektörü, kent yağması üzerinden şekillenen önemli yolsuzlukların olduğu zaten biliniyor, tahmin ediliyordu. Artık eldeki verilerin saçılması zamanıdır. Araya siyasi pürüz girmemiş olsaydı, yolsuzluğun adı bile edilmezdi.

* * *

Bu müdahaleden Erdoğan-AKP tarafının zarar görmeden çıkma şansı yoktur.

Düğmeye yeni bir iktidar seçeneğinin yaratılması için basılmıştır. Kılıçdaroğlu’nun ABD’de Cemaat de içinde olmak üzere her kesimle görüşmesi, döndükten sonra da sağcı siyasal figürle 30 Mart hazırlığını başlatması aynı zemine oturmaktadır.

* * *

Tam bu noktada büyük bir riskle karşı karşıyayız.

Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçirilişini hatırlayalım. Bir kasetle Baykal’ı indirmişler ve büyük bir gösteriyle yeni başkanı belirlemişlerdi. CHP’liler o zaman, Baykal’ın indirilme yönteminin ne anlama geldiğini, bu yöntemin işin içinde karanlık, derin ve dış güçler olmaksızın kullanılmasının olanaklı olmadığını, olayın gerçekleştirilme biçiminin bile yerli senaryoların çapını çok aştığını biliyorlardı. Ancak, kronik yenilgiye bağlı ezik ruh halleri gerçeğe değil, yaratılan illüzyona itibar etmelerini sağlamıştı.

Şimdi, Türkiye’nin en büyük toplumsal hareketinin, Haziran’ın dışında kalmayı özel bir politika olarak benimseyen aynı CHP’nin üzerine oturduğu laik, aydınlanmacı, modernist taban, AKP’nin düşüşünün yarattığı mal bulmuş mağribi şehvetiyle, ne olursa olsun AKP gitsin körlüğüyle, CHP’yi bir kurtuluş fetişi olarak kutsayabilir.

Baykal’ın topuğuna mahrem kaseti sıkanlar ile şimdi AKP’nin üzerine rüşvet belgeleriyle gidenler aynı çevredendir.

* * *

Yine hatırlayalım: Mısır’da Mursi gericiliğine karşı, aydınlanmacı milyonlar Tahrir meydanını doldurduklarında, o büyük devrimci potansiyeli askeri bir darbeyle nasıl halkın ellerinden almışlardı.

Tahrir’deki halk Mursi’ye karşıydı, askerin kendi ideolojik çerçevesine daha yakın olduğunu düşünmesine rağmen askerci ve darbeci değildi, ama aynı zamanda örgütlü de değildi.

Obama yönetiminin darbeyi desteklemesinin nedeni, halk hareketlerinin devrimci bir yöne meyledebileceğine ilişkin tarihsel bilinciydi.

Tahrir’den nasıl endişelendilerse, Gezi’den alevlenen Haziran Ayaklanması’ndan da aynı şekilde endişelendiler.

Haziran büyük bir tepkiydi, mutlaka dikkate alınması, önlem geliştirilmesi gerekiyordu ve Erdoğan’ın tarzıyla baş edilebilecek nitelikte değildi.

Bunu Erdoğan’a anlatamadılar ve Haziran’ın hep dışında kalmış olan CHP merkezli gerici bir ittifakın oluşturulmasını gündeme sürdüler.

* * *

AKP’nin yerine yeni bir iktidar aranıyor.

Merkeze CHP yerleştiriliyor. CHP bu projenin aktörüdür.

Bu CHP’nin Haziran’da ayaklanan halkımızın rahatsızlıklarıyla herhangi bir ilişkilenmesi yoktur.

Bu CHP, Cumhuriyet’i Ergenekon davasıyla çökerten Cemaat ile ittifak halinde AKP’yi iktidardan indirme operasyonuna katılan partidir. Bir operasyonla CHP’nin başına yerleştirilen Kılıçdaroğlu, şimdi kendisinin de içinde yer aldığı bir başka operasyonla Türkiye’nin başına geçirilmeye çalışılmaktadır.

Bütün bunlara Haziran halkımızın ne diyeceğini göreceğiz ve Türkiye siyaseti seçeneksiz değildir.