Ergenekoncular, “sonuna kadar gidilsin”ciler, “yiyin birbirinizi”ciler

Hey gidi günler.

Dava süreci

Uzun anlatmaya gerek de, olanak da yok. Operasyon Ümraniye’de bir gecekonduda Haziran 2007’de 27 el bombasının ele geçirilmesi ve Ocak 2008’de kimi asker kökenlilerin tutuklanmasıyla başladı. Birkaç ayda, komutanlara, genelkurmay başkanına uzandı. Ardından hoşa gitmeyen herkese el atıldı. Bu arada olayı kumpas olarak niteleyen Komünistler için bile Ergenekoncu diyenler oldu.

Devlet kontrgerilladan temizleniyordu. Erdoğan “temiz eller” diyor, Batıyı yeterli destek vermemekle eleştiriyor, “davanın savcısı” olduğunu (Temmuz 2008) açıklıyordu. Sonradan kandırıldığını söyleyecekti.

Ağustos 2013’te müebbet cezalarıyla ilk aşama sonuçlandı.

Sonrasında Ergenekon’un aklanmaya çalışıldığı ikinci perde açıldı. Aynı yaz döneminde AKP ile Fettullah’ın ilişkisi dershane sorunu nedeniyle çatırdamıştı. Şubat 2014’te MGK toplantısında Cemaat “paralel yapı” olarak kodlandı.

Nihayet geçen hafta Yargıtay böyle bir örgüt yok dedi.

Neden?

AKP 2007 seçimlerine kadar olan zamanı AB’ye göz kırparak değerlendirmiş, dünya alem herkesi ne denli demokrat olduğu konusunda tava getirmeyi başarmıştı. Amerika’nın istediği de buydu.

Sonra sadede gelindi. Plan, laikliğin yok edilmesi, topluma dinci yaşam tarzının dayatılması,  devletin adım adım dinle ele geçirilmesiydi.

Öncelikle 1. Cumhuriyet tasfiye edilmeliydi. Bunun için bir gerekçe, aktör, zemin gerekiyordu. Ergenekon senaryosu tam buraya oturtuldu.

İlk adımda sol ve liberal kesimlerde derin devlet olarak kodlu askerler tutuklandı. Muhalefetin gardı böyle düşürüldü. Ardından esas saldırı dalgası geldi ve laik kesimin hemen tamamı hedefe yerleştirildi.

AKP Cumhuriyet Mitinglerinden (2007) gereken dersi çıkarmıştı.

Ordu ve devlet içinde elbette ABD ile alakalı bir kontrgerilla teşkilatı vardı, ama amaç buraya dokunmak değildi. ABD ile ittifak halinde iken kontrgerillanın yok edilmesi mümkün olamazdı.

O dönemde kim ne demişti?

Bugün yandaş medya denilenlerin manşetlerini bir tarafa bırakalım. Tam bir iki yüzlü sefalet içindeler. Cezaların kesinleştiği gün “darbeye müebbet” manşeti atan gazete, Yargıtay kararı sonrasında yine manşetten “böyle bir örgüt yok” yazdı.

Radikal “darbeye teşebbüse ağır darbe”, Zaman “Ergenekon terör örgütüne müebbet hapis”, Birgün “yiyin birbirinizi” demişti.

ESP İstanbul’dan Silivri’ye Adalet yürüyüşü düzenlemiş, cezaevi önünde “davanın Türkiye’de demokrasi ikliminin genişlemesi”ne katkı koyması temennisinde bulunmuştu. SDP, EHP aynı havadaydı. Ufuk Uras konvoya takılmıştı. Kendisini solcu olarak tanımlayan kimileri “sonuna kadar gidilsin” stratejisindeydi.

EMEP, ÖDP, KESK, ESP “Ne Ergenekon Ne AKP Demokratik Türkiye” mitingleri düzenliyor, kontrgerillanın tamamen tasfiyesini talep ediyordu.

Demirtaş 6 Şubat 2016’da “saray, Ergenekon uzlaştı, 7 Haziran’da darbe yapıldı” demeci veriyordu.

Bu yaklaşımlar AKP’nin esas niyetini göremeyen, hatta gizleyen, sonradan ucu sosyalistlere kadar ulaşacak tutuklamaları meşrulaştıran bir ortam oluşturuyordu.

Sonuç: Adalet tecelli mi etti?

Yargıtay’ın kararının bizim açımızdan bir önemi bulunmuyor. Yargı, tutuklayan ya da aklayan, ikisi de dönemine göre iktidarın çizgisinde. Ergenekon’un bir kumpas olması kadar kontrgerillanın varlığı da gerçek.

Önemli olan nokta yargılamalara zemin oluşturan delillerin düzmece olduğunun bir kez daha teyit edilmiş olması.

Ne demiştik: Bu dava bir senaryodur, amaç 1. Cumhuriyetin, tüm kurumlarıyla tasfiye edilmesi, AKP’nin parti-devletleşmesidir.

Sonuçlara yeniden bakalım:

1-Operasyon AKP ile Cemaat ortaklığı tarafından yürütülmüştü. Ancak esas faili NATO olarak görmek gerekir.

2-Bu iki ortak sonradan kavga etmemiş olsalardı sonuç kesinlikle bu şekilde tecelli etmezdi.

3-İktidarın konuya yaklaşımını tamamen ters yöne çeviren, Erdoğan’a “beni kandırdılar” dedirten faktör, Cemaatin FETÖ diye tanımlanmasına neden olan faktördür.

4-AKP’nin, Cemaatten kurtulmak için, üzerine yıkacağı bir suça ihtiyacı vardı. Ergenekon’un işlevi buydu.

5- AKP kadim dostunu terörist ilan ederken, terörist dediğini akladı. İki örgütten birden kurtuldu. Bu vesileyle orduyla da barışmış oldu: Bir taşla üç kuş.

6- Adalet değil, siyaset tecelli etti.