Erdoğan Barzani Düeti

Türkiye’nin Yeni Ortadoğu hayalleri bitti. Erdoğan-Davutoğlu ikilisi ABD’nin Ortadoğu’da Türkiye için belirlediği güvenlik koridorunu epey zorlayan bir strateji izlemişlerdi. Şimdi gerçekçilik zamanlarıdır.

Cenevre konferansına onay vermeleri, Irak merkezi yönetimine yönelik muhabbetleri bundandır. ABD, en başından beri, Türkiye’nin Irak Kürdistan’ı ile kafasına göre takılmasına, Barzani petrollerinin merkezi yönetimin ve kendisinin onayı olmadan Akdeniz’e akıtılması projesine karşıydı. AKP şimdi bütün taraflarla birlikte oynayarak ABD’nin çizdiği koridorun içine yönelmektedir.

Böylece Irak petrollerinin geliri merkezi Irak yönetimi, Barzani, Amerikan tekelleri ve Türkiye burjuvazi arasında paylaşılacaktır. Bu arada ilgili tarafların bürokrasilerinin payına ne düşeceğini ancak kendileri bilecektir.

* * *

Öcalan’ın İmralı döneminde geliştirdiği en önemli stratejilerden birisi dört ülkedeki Kürtleri birleştirecek bir tür postmodern devletin oluşturulmasıdır. Bunun ilk adımını ortak bir konferans olarak düşünmüştü. Ortak konferanslar farklı ülkelere dağılmış Kürtler hakkında ortak politikalar belirleyecek ve her bir parça da bu politikaları kendi koşulları içinde yaşama geçirmek için uğraşacaktı.

Proje Türkiye ile ABD’nin açık tepkisine neden olmuştu. Nereye evrileceği belli olmadığı ve Türkiye Kürt hareketine inisiyatif üstünlüğü sağlama potansiyeli taşıdığı için reddettiler. Bloğu içeriden dağıtmak için, bir aralar Öcalan’a sıcak mesajlar gönderen Barzani’yi markaja aldılar.

Barzani’nin Türkiye’ye getirilişi bir de bundandır. Barzani Kürtleri bölendir. Bölmesi ve petrol gelirlerinden pay vermesi için kim bilir kendisine neler verilmiştir.

* * *

Erdoğan Barzani düetinin anlamı bununla da sınırlı değildir. Suriye ve Esad üzerinden gelişen olaylar Irak merkezi yönetimini fazlasıyla İran’a doğru itmiştir.

Suriye ordusunun şeriatçı çetelere karşı yürüttüğü savaşa verilen İran desteği Irak üzerinden giriyordu. Esad başlığında gelişen Ortadoğu kutuplaşması Irak’ın bölünme riskini artırmıştı. Bu gelişmenin İran lehine olduğu açıktı. Şimdi Türkiye’nin izlemeye yöneldiği yeni dengeleyici politika ile Irak coğrafyası da tahkim edilmeye çalışılmaktadır.

* * *

AKP uzun süredir Kürt açılımı konusunda çaresiz, sessiz ve hareketsizdi. Böyle olması eşyanın tabiatı gereğidir. Emperyalist sisteme göbekten bağımlı kapitalist Türkiye’nin Kürtlere, daha doğrusu Türkiye emekçi sınıflarına verebileceği herhangi bir şey yoktur.

Zaten böyle olduğu için oyunu idare etmek, bir şeyler yapıyormuş gibi görünmek zorundadırlar. Askeri yöntemlerle iç içe geçirerek demokrasicilik oynamak ve bunu da Kürt hareketini beklentili bir tedirgin konumda tutarak gerçekleştirmek AKP’nin hem taktiği hem de hedefidir. Şimdiye kadar iyi başardılar.

Dün de bunu yaptılar. Erdoğan Kürtlerin kurtuluşunun İslam’da olduğunu söylerken, bir af ihtimalini de gündeme taşıdı. Afla salacaklarını nasıl olsa yeniden alırlar. Olmadı Gezicileri toplarlar.

“Barış sürecini” sürdürmeye niyetli oldukları yönündeki algıyı diri tutmak için Barzani’yi çağırdılar. Niyetleri “barışın” tepesine Barzani’yi geçirmektir.

* * *

Bu aynı zamanda Türkiye Kürt hareketine meydan okumadır. Öcalan’a karşı Barzani.

Açıkça, Kürt hareketine Barzanileşmek önerilmektedir.

Hep söyleyegeldiğimiz gibi, Kürt hareketinin Barzanici bir çözümle sorunlarından kurtulma olasılığı yoktur. Ancak bütün gelişmeler Kürt hareketini Barzanileşmek ile sınıfsal bir tutum almak arasında sıkıştırmaktadır.

Bu oyun karşısında sessiz kalmaları, aynen 2010 referandumunda olduğu gibi, önümüzdeki yerel seçimlerin de AKP’ye teslim edilmesine yardımcı olacaktır.