Erdoğan antiemperyalist mi oluyor?

Kimi çevrelerde böyle bir değerlendirme var. Darbe girişimi sonrasında ABD-AB ile yaşanan sorunlar üzerine Rusya’ya yanaşmaları bu görüşün zeminini oluşturuyor. Daha da ötesinde, bu tezi savunanlar, hazır fırsatı yakalamışken Türkiye’nin Şanghay cephesine katılması gerektiğini de söylüyorlar. Ergenekonlanmış askerlerin boşalan mevkilere atanmasını da bu yöndeki gelişmenin kuvvetli ipucu olarak kutluyorlar.

1-  Temel doğruları unutmamak gerekir. Antiemperyalizmin gerek koşulu antikapitalizmdir. Bunun nedeni emperyalizmin, Lenin’in deyişiyle, kapitalizmin en yüksek aşaması, tekelci devlet kapitalizmi olmasıdır. Açık değil mi ? Bir şeyin en yüksek aşamasına karşı olabilmek için, öncelikle o şeyin kendisine karşı olmanız gerekir. Aksi en azından mantık hatası, siyasi olarak ise halk sınıflarını yanlış hedefin peşine takarak kandırmak olur.

2- AKP siyasal İslamcı bir parti. Kapitalist ekonomiyi işletiyor, ortamı tekeller için düzenliyor, yabancı sermayeyi çekmek için her şeyi yapıyor, emeği baskılıyor. Böyle bir partiden ve liderinden antiemperyalizm beklemek ?

3- Siyasal İslamın, İslamcı herhangi bir rejiminin antiemperyalist olmasına ilişkin hiçbir örnek yok. Bu konuda en çok öne çıkarılan ülke İran’dır ve bu bakımdan her şeyiyle yanlıştır. İran tipik bir çevre kapitalist ülkedir. Humeyni’den beri mollalar artı değerin pay edilmesindeki esas siyasi güçtür. Büyük işletmeler özelleştirilmiştir. ABD ile çatışmasının nedeni ABD kaynaklıdır. İran İslamcılığın dozunu aşırttığı için ABD’nin tepkisini çekmiş, ABD ambargosu İran’ın daha fazla derecede içine kapanmasına neden olmuştur. Söz konusu olan antiemperyalizm değil, anti ABD’ciliktir, bu da konjonktüreldir.

4- Türkiye’nin NATO’dan uzaklaşıp, Rusya-Şanghay cephesine yanaşması gerektiği yönündeki tercih, ulusalcılar ve Ergenekonlanmış komutanlar tarafından, AKP iktidarının ilk yıllarından beri gündemde tutulmaktadır. Tamam: ABD emperyalisttir, NATO O’nun askeri-terör teşkilatıdır. Ancak buradan, Rusya cephesinin, salt ABD’yle çatışıyor diye tarafsız, mazlum ülke ve halkların çıkarlarını gözeten yapıda olduğu sonucu çıkmaz. Rusya, sermaye ihraç etme kriterini layıkıyla yerine getiremediği için, tipik bir emperyalist ülke değildir belki, ancak bunun için blok oluşturmaya çalışan ve yalnızca kendi çıkarlarının peşinde koşan bir ülkedir.

5- Böyle bakıldığında, Türkiye’nin Rusya’yı tercih etmesi gerektiğini söylemek, bir emperyalist bloğun yerine bir diğerini koymak demektir. Belalardan bela beğen. Bu öneriyi bağımsızlık argümanı üzerinden tartışmak bu nedenle trajik bir cahilliktir.

6- Erdoğan’ın Rusya’ya meyletmesi mecburiyettendir. Rus uçağının düşürülmesi tam bir hataydı. Rusya’nın bunun acısını çıkaracağını en başından beri yazdık. Özür faslıyla birlikte yeni bir dönem açıldı. AKP’nin Rusya ile o gerginliği sürdürmesi, ekonomik, askeri ve siyasal nedenlerle mümkün değildi. Suriye faslı bitmiş, bütün dış politika defteri kapanmıştı. Her şey kaybedilmişti.

7- Batının hazırladığı ve başarı beklediği darbe girişimi sonrasında Erdoğan, hala kendisine kötü bakan Batı ve NATO’yla pazarlık edebilmek için şimdi Rusya’ya yanaşıyor. Ama olmaz: Rusya ile ekonomik ilişkilerin gelişmesi Batıyı rahatsız etmez. Türk Akımı projesinin hayata geçirilmesi Almanya’yı Ukrayna’nın doğalgaz akışına koyduğu engelden kurtarır. Akkuyu Batıda kimseyi ilgilendirmez. Putin’in baskısıyla, AKP’nin Suriye’de cihatçılara sunduğu desteği azaltması ABD’nin işine bile gelir. Ancak hareket alanı buraya kadardır. AKP’nin NATO üyeliğini sorgulaması, Şanghay’a üye olmayı gündeme getirmesi zurnanın son deliğidir, savaş nedeni sayılır.

8- Rusya da bu nesnelliğin farkında. Derdi NATO içinde AKP’yi kullanarak çatlak yaratmak ve Suriye’deki inisiyatifini kuvvetlendirmek. NATO ile doğrudan karşı karşıya gelmesine neden olacak herhangi bir zorlamaya, en azından yakın vade için girişmez.

9- Türkiye’ye Atlantik İttifakı dışında farklı bir bağlanma yolu önerenlerin göremedikleri en önemli olgu şudur: Erdoğan’ın Batı karşısında pazarlık gücünü yükseltmek için geliştirdiği bu Rusya hamlesi,  Türkiye’yi iki emperyalist bloğun elinde tam olarak oyuncak haline getirecek, mevcut kaosu derinleştirecek, çok sayıda aktörün siyasi ve askeri maniplasyonunlarına açık bir ortam yaratacaktır.

10- Antiemperyalizmse tamam. Ancak emperyal güçlerden birisinin karşısında pazarlık kozu elde etmek için diğerine meyletmenin antiemperyalizm olduğu ve kalkınma, eşitlik, sosyalizm olmaksızın bağımsızlığın kazanıldığı nerede görülmüş ? Akıllı ve vicdanlı olmak, yalan söylememek gerekir.