Bunların Başına Bir İş Gelecek

AKP'nin siyasal vizyonunda hamilik, yayılmacılık var. Bu birkaç nedenle böyle şekilleniyor:

Bir kere İslam böyle buyuruyor. Kim ne derse desin, İslam bireysel ya da sosyal olduğu kadar ve hatta daha da önemlisi siyasal bir düzlem oluşturuyor. Bunun gereği olarak AKP İslam adaletine, İslam töresine, İslam düzenine ve bir tür İslam birliğine oynuyor. Çevresinde Sünni olanı destekliyor, kalanı ise kısa yoldan lanetliyor.

* * *

İkincisi, AKP kendi iktidarının, Türkiye'nin bütünlüğünün ve Türkiye'nin emperyal güçlerce desteklenmesinin içeride ve dışarıda izlediği bu saldırgan politikaya bağlı olduğunu biliyor.

Dışarıda kazanılacak başarılar içerideki muhalefeti susturmanın ve arkasındaki büyük toplumsal desteği koruyabilmenin koşulu durumuna geldi. O nedenle sürekli atak oynamak ve açık vermemek zorunluluğunda.

Emperyalizm de ancak böyle bir Türkiye'yi destekler. Ancak bu denli büyük ve “başarılı” bir ülke bölgesinde örnek olarak gösterilir. Ne de olsa müdahale açısından sırada Suriye ve İran var ve bu iki önemli ve büyük aktörle onlardan ancak hacmen daha büyük bir ülke başa çıkabilir.

Yani, emperyalizmin Ortadoğu coğrafyasında dost İslam-Sünni partnerler yaratma planları, emperyalist odakların Kürt sorunu açısından “duyarlılıkları”nı arka plana itmelerini ve her bakımdan cevval bir Türkiye ile atak bir AKP'nin diri tutulmasını gerektiriyor.

* * *

Kısacası, Türkiye'nin bölgesel hevesleri ile emperyalizmin yapısal planları tam bir çakışma sergiliyor ve AKP bu uygun ortamdan seri biçimde ve sonuna kadar yararlanmak istiyor. İsrail ile gerilen ilişkiler de tam bu koordinata oturuyor.

* * *

AKP'nin seri biçimde şekillenen hevesleri, Kürt hareketiyle ipleri koparması, emperyalistlerin Kürt hareketine tanıdıkları toleransa son vermeleri, Suriye planları, tüm bu veriler birleştirildiğinde, AKP'nin Kürt sorununun askeri yollarla çözümünü emperyalist Suriye planları içine yedirmeye yönelik bir strateji geliştirmeye çalıştığını da düşündürüyor. AKP yeni Ortadoğu haritası içinde muhalif Kürt dinamiğini ortadan kaldırmak istiyor. Belki de bu kartı Suriye'ye karşılık bir koz olarak masaya sürdüğünü göreceğiz.

* * *

Ancak liberal köşe yazarlarının da üzerinde durdukları gibi, bu sefer yapılmaya çalışılan şimdiye kadar yapılanların tamamen dışındadır.

Şimdiye kadar eninde sonunda Türkiye işçi sınıfının üzerine yürüdüler, zaten oldukça güçlü muhafazakar bir toplum zeminini pekiştirdiler, vb. Bundan sonra düşündükleri ise şiddete dayalı bu politikayı uluslararası planda uygulamaktır.

Bu alanda ABD'nin Türkiye'yi İsrail karşısında her daim destekleme garantisi yoktur. Suriye ve İran'ın hal yoluna konulması sonrasında Türkiye'nin emperyalistler açısından taşıdığı önemi yitirmesi büyük olasılıktır. Suriye'ye girişilecek bir askeri müdahaleye Türkiye'nin dahil olmasının Afganistan'a asker göndermekle benzerliği çok sınırlıdır. Güney Kıbrıs'ın Akdeniz'de doğal gaz arama projelerine askeri gözdağı vermeye çalışmak AB ile dalaşmayı da bir biçimde göze almayı gerektirir, vb.

* * *

Her bakımdan Yeni Osmanlı benzetmesi doğru görünüyor. Ancak bunun bir de inişi var.

Bilindiği gibi Osmanlı bir savaş ekonomisiydi. Avrupa endüstri devriminin kapısını aralarken, arkaik bir üretim tarzının üzerine oturan Osmanlı Viyana kapılarından dönmek zorunda kalıyordu. Osmanlı'yı Osmanlı yapan savaştaki başarılarıydı. Çöküşü de o nedenle çok hızlı oldu: Savaş ekonomisi endüstri devrimi karşısında yenilmişti.

Bu yeni Osmancıklar bu işe en başından ABD'nin icazetiyle girmiş bulunuyorlar. Onları buralara getiren eteklerini öptükleri güçtür. Bölgesel güç hayalleri üretmelerini sağlayan da yine aynıdır.

Bütün bu nedenlerle AKP'nin ustalık döneminin bu yeni dış politikası hem dışarıda hem de içeride büyük çatlaklar üretmeye adaydır. Hazırlıklı olmak gerekir:

Hazırlık yaparken de daha şimdiden ortaya döktükleri insanlık dışı, ahlaksız manzarayı deşifre etmek… Libya'da muhalefet denilenin NATO güçleri olduğunu, vb her fırsatta suratlarına vurmak.