Boş verin Böke’yi, CHP’yi… İşimize bakalım...

Son yazımda düzen partilerinin referandumdaki “hayır”ı AKP’ye teslim etmek için yarışacaklarından söz etmiştim.

Böyle işler her zaman dolayımsız biçimde gerçekleşmiyor şüphesiz. Bazen de “hayır” için gerekenin yapılmadığını söyleyenler yüklenici oluyorlar.

Böke’nin CHP yönetimini suçlayan bir açıklamayla partisindeki görevlerinden istifa etmesi tam buraya oturuyor.

Anlaşılan o ki, önümüzdeki kongre sürecinde Kılıçdaroğlu’nu devirmek üzere hararetli tartışmalar yaşanacak. Sorunun Kılıçdaroğlu’ndan kaynaklı olduğu iddiaları üzerinden “hayır”daki enerji CHP içi kavgalarda eritilmeye çalışılacak.

AKP’nin ve genel manada düzenin arayıp da bulamadığı bir gelişme.

***

Olaylara sınıfsal bakıyoruz. İşçi sınıfının, ücretlilerin, emek gücünü satarak geçinenlerin çıkarlarını merkeze alıyoruz. Toplumsal kurtuluşu burada arıyoruz. Gerisini kafa karıştırma, uyuşturma işi olarak değerlendiriyoruz.

Düzenin aktörleri çeşitli. Kimisi iktidarda. İktidar gibi davranacak. Gerekiyorsa ezecek.

Kimisi muhalefette. İtiraz ediyormuş gibi yapacak. Ama öz olarak aynı şeyleri savunuyor olacak. Örneğin özel sektörün istihdam yaratmadaki öneminden söz edecek. Türkiye’nin yabancı sermaye girişine mecburiyetinden, o nedenle AB ile arayı bozmamak gereğinden dem vuracak. Eleştiriyse, Türkiye’nin dış dünyadaki imajını zedeliyorsun diye eleştirecek.

***

Böke 1993-1999 yılları arasında Dünya Bankası’na danışmanlık yapmış. Bu kapsamda Güney Amerika, Doğu ve Orta Avrupa’ya dair projelerde görev almış. Dikkat ediniz. 1990 sonunda sosyalizm dağılmış. Bütün akbabaların gözü Sovyet dönemi kamu varlıklarında. Sosyalist ülkelerin fabrikaları, petrol ve doğal gaz işletmeleri, sağlık ve eğitim sistemleri özelleştirilecek. Böke bu işler için danışmanlık yapıyor. Global sermaye yağmalasın, sonra bu coğrafyayı AB ve NATO istila etsin diye. Anlaşılan işinde çok iyi. Ödüller bile alıyor. Akabinde 2001-2003 arasında IMF’nin Washington ofisine yerleşiyor.

İstifası daha ilk dakikalardan itibaren büyük tantana koparılarak kutlanan kişi bu.

Değil, ötesi de var.

AKP’nin ekonomik politikalarını doğru bulduğunu açıklamaktan çekinmiyor. Bu konuda iktidar partisini 2008’e kadar çok başarılı buluyor. IMF paketini gereken biçimde uyguladığını, ancak sonrasında kendi programını hazırlamakta yetersiz kaldığını düşünüyor.

Hatırlanacak olursa IMF programı bir başka Dünya Bankalı Kemal Derviş’in taşıdığı programdı. Böke Derviş ile aynı ekolden. Her ikisi de sosyal demokrasi vesilesiyle millileşiyorlar.

Bu kadarı yeter. Referandum sonrasında partisini yetersiz bularak istifa eden kişi, referandum sürecinde Erdoğan’ın fiili başkanlığını meşrulaştıran o partinin sözcüsüdür. Samimiyet, hiç olmazsa biraz samimiyet.

***

Söz konusu olan yaşamaksa, kestirip atmak gerekir: Biz sizin düzeninizi istemiyoruz.

Düzeniniz IMF’dir, Dünya Bankası’dır, kapitalizmdir, AKP’dir, CHP’dir, işsizliktir, yoksulluktur, eşitsizliktir, sömürüdür.

Doğrudan bakmayı bilmek gerekir: Adalet, eşitlik istiyoruz. Bu kadar.

Bunların emperyalizmin çizgisinde elde edilemeyeceği de hiç itiraz kabul etmeyecek biçimde ortada duruyor. AKP’ye itiraz ederken O’nun bir kopyasını mı kabulleneceğiz.

***

Acilen, derhal, hiç beklemeden, vicdan ve akılla “hayır”ı bunların elinden kurtarmak gerekiyor.

Bunun için “hayır” örgütlenmeli. Zira, örgütsüzse örgütlü aktörlere teslim olacak, kaçınılmaz, şakası yok.

“Hayır” neye “hayır” dediğini netleştirmeli. Neyi istediğini belirlemeli. Neyin talep edildiği, nasıl bir dünyada yaşanmak istendiği açık olmalı ki, “hayır” yol alabilsin.

Eşitlikçi kapitalist düzen olmaz. Kapitalizm adalet tesis edemez. Emperyalizm savaşsız yapamaz. Petrol havzaları ele geçirilmeli. Sermaye birikimi açısından bakir ülkeler fethedilmeli. Silah satmak için ülkeler savaştırılmalı, etnik ayrılıklar kışkırtılmalı. Emekçiler itiraz edemesin diye din pompalanmalı, siyasallaştırılmalı, siyaset dini kullanmalı.

Eşitlik, adalet, barış antiemperyalist ve antikapitalist bir duruş gerektirir.

Kapitalist emperyalist sisteme karşı mücadele etmeyenin eşitlikten, özgürlükten, barıştan, laiklikten söz etmesi yalnızca aldatmacadır.

Bir düzen partisi içinde halkçılık yapmaya kalkmak, muhalefete soyunmak daha da büyük bir yalandır.

***

“Hayır”ın yapacağı ilk iş bu tür muhalif oyunlara prim vermemek. Tez elden CHP de dahil sistem içi bütün partilerinden kopmak. “Hayır”ı bağımsız bir şekilde örgütlemek.