Bir Kez Daha Sınıf Oluşumu Üzerine

Sınıf mücadelesinin örgütlenmesi açısından ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. Yerel seçimler bu gerçeği bir kez daha gösterdi.

Sınıfın objektif olarak varlığı ile sınıf oluşumu birbirlerinden farklı gerçeklerdir. İşçi sınıfı kapitalist üretim ilişkileriyle birlikte ortaya çıkmıştır. Ancak bu nesnel durum sınıf oluşumunun varlığı anlamına gelmemektedir. Sınıf nesnel üretim ilişkileri içinde saptanan sosyoekonomik bir kategoridir. Sınıf oluşumu ise sınıfın kendisini toplumsal-siyasal bir özne olarak kurduğu zaman, yani nesnel sınıf kategorisi kendi sınıfsal-toplumsal çıkarları doğrultusunda kimlik edindiği zaman saptanır. Sınıf oluşumu kendi içinde sendikal ve/veya siyasal sınıf bilincinin varlığı anlamına gelir.

Böyle bakıldığında şu da söylenebilir: Objektif sınıf yapısı ekonomik, sınıf oluşumu ise siyasal bir kategoridir. Bu anlamda Türkiye'de sınıf yapısı kaçınılmaz biçimde var iken, sınıf oluşumu giderek geriye kaymakta, sınıfın kendi sınıfsal çıkarlarıyla bağlantısı, değişik nedenlerle, aşınmaktadır.

* * *

Bugün, sosyalistlerin görevi, o nedenle, mevcut sınıf oluşumunu örgütlemek, yönlendirmek, ona sosyalizan bir karakter kazandırmaktan çok, nesnel sınıf yapısı içinden sınıf oluşumunu sağlamaya yönelik müdahalelerde bulunmaktır.

Ancak bu iş, daha önce de birkaç kez yazdığım gibi, pedagojik bir süreç değildir. Lenin'in sınıfa dışarıdan bilinç taşımak derken kastettiği de (en azından yalnızca) bu değildir. Yani, işçi sınıfı ve tek tek emekçiler sosyalistlerin anlattıkları toplumsal-siyasal doğrulardan etkilenerek bir araya gelmezler, hakları için mücadeleye girişmezler, başkaldırmazlar. Bunların şüphesiz yapılması gerekir ve sınıf oluşumunda etkilidirler de. Ancak sınıf oluşumu bakımından bu pedagojik tutumun önemli ve kalıcı bir anlamı yoktur.

* * *

Sınıf mücadelesini yükseltmek sınıf oluşumunu sağlayacak, kolaylaştıracak, artıracak içeriden müdahaleler gerektirir. Nesnel sınıf yapısı, kendisine iyi ve doğru şeyler anlatıldığı için değil, kendisine layık görülen, dayatılan objektif ekonomik-toplumsal koşullar kendisini tatmin etmediği zaman bir arayış içine girer.

Sosyalistlerin, bir kere bu noktada büyük kısıtların bulunduğunu kabul etmeleri gerekir. Yaygınlaştırılan dini ideoloji, tevekkülcü insan karakteri, cemaatler, dernekler üzerinden örgütlenen sosyal yardımlaşma mekanizmaları, sistem dışı aranışların önünü kesen ideolojik, siyasal ve ekonomik mekanizmalar olarak devreye girmektedir.

Ancak sözü edilen bu engellerin işçi sınıfının tümünü kapsayacak, süreklilik gösterecek bir engelleyici yapı oluşturamadığı, oluşturamayacağı da açıktır. İşte sosyalist öncü gözünü öncelikle bu türden açık noktalara dikmek zorundadır.

Bu durumda yapılacak şey, sınıfı içeriden örgütlemek, sınıfla birlikte hareket etmek, gerekiyorsa sendikacılık yapmak, ama her zaman sınıfın kendi dar sorunlarıyla, tarihsel sınıfsal çıkarları arasında bağ kuracak bir perspektifle işçileri somut talepler doğrultusunda bir araya getirmektir.

İnsanlar, hele hele günümüzde, yalnızca bilgiyle örgütlenmezler, doğru diye bilgiye-sola destek vermezler. Örgütleme çabası mutlaka somut kimi kazanımları, yerel-birim ölçekli yaşam tarzı değişikliklerini gözetmek, insani dayanışma mekanizmalarını oluşturmak, insanca teması yaratmak zorundadır. Akıl verici bir tarz bizim toplumumuzda ters bile tepebilir. Emekçilerin önüne devasa bir sorunlar yığınını ideolojik mücadele adına dikmek, onlarda içinde dağılacakları, altında ezilecekleri bir çıkmazla karşı karşıya oldukları hissi uyandırabilir. O nedenle işyeri ölçekli küçücük kazanımları bile sınıf oluşumu sürecinde dikkatle kovalamak gerekir.

* * *

Bütün bunların olmazsa olmazı olarak belirtilmesi gereken son nokta, siyasal çalışmanın dar alana taşınması zorunluluğudur. Şüphesiz burada da, bu kez kadro sayısının kısıtlılığına bağlı olarak ortaya çıkan bir açmaz yine vardır. Ancak, solun bugünkü mücadele tarzının uzaktan topçu atışını çağrıştırdığı açıktır ve gereken şey göğüs göğse mücadeledir.

Eğer eldeki insan gücü yetersizse, o zaman insan gücünü içinde yer aldıkları birimlerde (mahallede, üniversitede, fabrikada, okulda, hastanede, vb) bu işin içine sokmak gerekir.

Nerede sınıfsal-toplumsal nitelikli bir sorun var, nerede bu sorunlara karşı bir rahatsızlık belirtisi ortaya çıkmış, nerede rahatsızlık harekete dökülmüş, biz orada, oradaki emekçilerle birlikte, mevcut sınıfsal oluşumu, oradaki kadrolarımız üzerinden daha ileriye taşımak için çaba harcamak zorundayız.