Bir darbeden diğerine

AKP, amacı Türkiye’yi sermaye sınıfına teslim etmek ve dinselleştirmek olan cemaatler, tarikatlar koalisyonudur. Fethullah en önemli ortaklardan birisiydi. Yıllarca hep birlikte tüm devlet aygıtını aralarında pay edip, yönettiler.

*****

Erdoğan’ın bu ilişkinin niteliğini tanımlayan cümlesi “ne istediler de vermedik”tir. Cemaat AKP, AKP Cemaat idi. Cemaat ne yaptıysa sorumluluğu AKP’dedir.

*****

AKP koalisyonu bir ABD projesiydi. AKP ile Cemaat’in ilişkileri, AKP’nin ABD ile ilişkilerinin bozulmaya başladığı noktada koptu.

*****

Bu bakımdan iki gelişmenin belirleyici olduğunu görüyoruz: 2013 Haziranındaki halk ayaklanması ile Suriye savaşı.

Halk ayaklanması, AKP’nin kurmak istediği rejim konusunda bir türlü ikna edemediği emekçi sınıflarda biriken rahatsızlığın boyutlarını gösteren kesin kanıt oldu. Emperyalist merkezler bu gelişmeden büyük rahatsızlık duydular: Kendi çıkarları adına. Ya Türkiye kontrolden çıkarsa diye korktular.

Suriye savaşında ise, AKP’nin değişik cihatçı grupları ABD’nin çizmiş bulunduğu genel hareket tarzına aykırı biçimde desteklemesi ve NATO’yu doğrudan bir kara harekatına ikna edebilmek bakımından sergilediği provokasyonlar sorun yarattı.

*****

İşte bu noktada Cemaat ABD’den yana tavır alınca, ilişkiler koptu. Sorun somut olarak dershaneler olayıyla ortalığa saçıldı. Kopuş, AKP’nin ABD ile arasının bozulmasındandı.  Fethullah’ın ABD’de ikamet etmesine izin verilmesi zaten bu tür gelişmeler için elde hazır kuvvet bulundurma amaçlıydı. Cemaat’in İslam coğrafyasındaki okulları aynı zamanda birer CIA merkeziydi.

*****

15 Temmuz Cemaat’in taşeron olduğu ABD patentli bir darbe girişimidir. 15 Temmuzu, CHP’nin ima ettiği gibi, AKP senaryosu olarak açıklamak, emperyalizmin bölgemizdeki planlarını hiç anlamamak, bu planlara dahil olma hesabı içinde olmak, emperyalizmi küçümsemek, AKP’nin gücünü kutsamak anlamlarına gelir. Öte yandan, her şeyin en baştan en ince ayrıntısına kadar planlanmış bulunduğu böylesine kusursuz bir senaryo ancak filmlerde olur.

*****

Darbeyi önleyen halk değildir. İki nedenle: 1- Darbe bir istihbaratla önceden haber alındı, darbeciler saati erkene çekme mecburiyetinde kaldı, bu da AKP’nin kontrolü ele geçirmesine fırsat verdi. Köprüde darbe yapılmaz. 2- Bu iki dinci kliğin kapışmasında bir halk mücadelesi zaten beklenemez. O gece darbeyi önleyen güç AKP’nin hakimiyetindeki polis özel kuvvetleri ve zaten darbeye katılmamış olan ordudur. Zaferin sokağa indirilen AKP kitlesine yazılması ise, tamamen, parti devlet rejiminin ihtiyaç duyduğu politikpsikoloji inşasıyla ilgilidir.

*****

AKP darbeyi savuştururken, hiç vakit geçirmeden, daha o gece yarısı, kendi darbesi için kolları sıvadı.

Erdoğan’ın ikinci önemli lafı “bu bize Allah’ın lütfudur” şeklinde oldu.

*****

Bu nedenle CHP’nin Yenikapı’ya katılmış olması AKP’nin bu operasyonunu meşrulaştıran darbeci bir tutumdur.  

*****

15 Temmuz sonrasında AKP hızla parti devlet yapılanmasına yöneldi. Burjuva hukukunun asgari ilkelerini devre dışı bıraktı.

Böyle olmasına rağmen 2013 Haziranında rahatsızlığını ortaya koymuş bulunan laik, kentli, eğitimli, soldan beslenen emekçi sınıfları sindirememekte, kendi projesine ikna etmeyi başaramamaktadır. Tam tersine, şiddet politikası bu kesimlerle arasındaki mesafenin daha da açılmasına yol açmaktadır.

*****

AKP şiddetin dozunu artırmaya devam edecektir, Türkiye toplumsal olarak tam ortadan bölünmüştür ve bu durum iktidar partisi için hem başarısızlık hem de risktir, yönetememe krizine işaret eder.

*****

Darbe girişimi ve sonrasında izlenen politikalar, AKP’nin batıyla arasının daha da açılmasına yol açtı. Bu gerilim de devam edecek, emperyalizm AKP’yi bölgesel planları için kullanmayı sürdürecekse de her fırsatta kendisinden duyduğu rahatsızlığı ortaya dökmekten de kaçınmayacaktır. Bunun artık önemli bir nedeni de AKP’nin dinci siyasetini Avrupa’ya taşıma niyetidir.

*****

AKP diktacı bir tarz izlerken O’na karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiği noktası da sol içinde ayrışmaya neden oluyor.

Bir olgunun anlaşılabilmesi, yerleşmiş bulunduğu bağlam içinde ele alınmasını gerektirir. Emperyalizmin ve Türkiye burjuvazinin niyetlerini anlamadan AKP ile mücadele edilemez. AKP’ye karşı mücadele AKP ile sınırlanamaz. AKP ile sınırlı bir mücadele, yalnızca, sermayenin Türkiye’de iktidar alternatifi yaratmak konusunda çektiği sıkıntının aşılmasına, emekçi sınıfların kapitalist sömürü düzenini kabullenmelerine katkı sunar.

AKP bu çirkin düzenin tezahürüdür, diktayı yıkmak için düzeni değiştirmek gerekir.