AKP Suriye konusunda nereye kadar zorlar?

AKP’nin Suriye stratejisindeki kırılma noktaları şöyle ortaya çıkıyor: Türk jetinin Akdeniz’de düşürülmesi, Antep’teki bombalama, Akçakale’deki ölümler ve nihayet Rusya’dan kalkan Suriye uçağının indirilmesi.

Bunların hiçbirisinde AKP’nin açıklamaları tatmin edici olmadı: Uçağın düşürülmesinin üzerinden haftalar geçti, ancak uçaksavar mı, füze mi vurdu, uçak başından mı, kıçından mı yaralanarak düştü, halen anlaşılamadı. Üstelik Rusya ve Suriye’nin ilettiği bilgiler kamuoyuyla paylaşılmadı.

Antep’te ortada kesin kanıt yoktu, PKK eylemi reddetmiş, BDP eleştirmişti böyle olsa da AKP kurmaylarının görüşü yapanın PKK olduğu yönündeydi ve PKK’yi Esad silahlandırıp Türkiye’nin üzerine salıyordu.

Akçakale bombalaması en azından kazaydı Suriye muhalefeti tarafından gerçekleştirilmiş de olabilirdi. Suriye Türkiye’ye olayı birlikte araştırmak için ortak komisyon kurma teklifi iletiyor ve faillerinin belirsiz olduğunu açıklarken bile özür diliyordu, ama AKP’nin kararı kesindi: Suriye kasten bombalamıştı.

Rusya’dan kalkan Suriye uçağında, daha açılan koliler tam olarak incelenmeden silah bulunduğu açıklaması yapılıyor, istihbaratı veren sır perdesine alınıyor, Rusya uçaktaki malzemenin radar elektronik parçaları olduğunu açıklıyor ve Türkiye’nin bulgularını kendisine iletmesini talep ediyordu. Fakat AKP hiçbir şeyi dinlemeden savaş naralarının şiddetini artırıyordu.

Bütün bunlar AKP’nin Suriye konusundaki niyetinin belgeleridir.

* * *
Akçakale sonrasında AKP’nin Suriye stratejisinde savaşa doğrudan müdahil olmak yönünde bir değişiklik gerçekleşmiştir.

Türk ordusu Suriye’nin ileri birliklerini vurmakta İslamcılar da bu mevzilere doğru saldırıya geçmektedir. Operasyonların TV kanallarından canlı yayımlanmaya başlanması strateji değişikliğinin medya ayağının oluşturulmakta olduğunu göstermektedir. Amaç halkın ilan edilmemiş savaşa ısındırılması, duyarsızlaştırılmasıdır.

* * *

Ancak Rusya’dan kalkan, içinde Rus vatandaşlarını ve Rusya’nın bilgisi dahilinde ve Suriye ile imzalanmış işbirliği anlaşmalarının gereği olarak yüklenmiş malzemeyi taşıyan uçağın indirilmiş olması AKP’nin savaş stratejisini daha da ileri boyutlara taşıdığının kanıtıdır.

Türkiye ABD’nin kararı, direktifi olmadan bu işi yapmış olamaz.

Eğer böyleyse bütün bu yaşananlar, aynı zamanda, ABD’nin de Suriye savaşı konusundaki tutumunu değiştirmeye yöneldiğinin göstergesidir.

* * *

Şimdi başlıktaki soruya yeniden dönelim: AKP Suriye konusunda ne kadar ileri gider?

En başından beri AKP’nin savaş istediğini yazıyoruz: AKP Suriye’yi Libya benzeri bir NATO operasyonuyla düşüreceğini ve bu operasyonun öncü gücü olacağını düşlüyordu. Burada iki temel faktör AKP’nin beklentilerini boşa çıkardı: Rusya’nın muhalefeti ve ABD’nin ayak sürüyen tavrı.

Dolayısıyla önümüzdeki süreçte AKP’nin daha fazla, daha geniş bir savaş için adım atıp atmayacağını da bu iki faktörün ortaya çıkaracağı “denge” belirleyecektir. AKP’nin istediği Esad’ın devrilmesidir. Bunun, şimdiye kadar yaşanan bir iç savaşla başarılamayacağı açığa çıkmıştır.

Suriye uçağının indirilmesi, nasıl ki düşürülen Türk jeti Suriye hava savunma sistemini ve Suriye’nin onursal reflekslerini test etmek amacıyla ihlal ettiyse, Rusya’nın Suriye’nin ne ölçüde arkasında duracağını test etmek amacıyla gerçekleştirilmiştir.

ABD’de başkanlık seçimlerine çok az zaman kalmıştır. Obama’nın seçilememesi ABD’nin tamamen AKP’nin istediği dış politika çizgisine yönelmesi anlamına gelir. Obama seçilse dahi ABD’nin Suriye konusunda, işler bu kadar kızışırken, kesin karar verme zarureti ortaya çıkmaktadır.

Suriye’de işleri kızıştıran ve bunu bilerek ivmelendiren AKP’dir. AKP Demokratlar ya da Cumhuriyetçiler, kim olursa olsun, ABD yönetimini daha aktif tutum almaya zorlamaktadır. ABD ise AKP gibi bir stratejik ortağı, en azından bu dönemde, feda edemeyeceği için Türkiye’nin hiperaktif Suriye stratejisine yanaşmak zorunda kalmaktadır.

Buradaki kritik soru şudur: ABD yönetiminin AKP’nin saldırgan Suriye politikasına daha fazla derecede angaje olması ve Türkiye tarafından gerçekleştirilen provokasyonları NATO müdahalesinin gerekçesi olarak kabul etmesi durumunda Rusya bu resti görebilecek güç ve niyeti sergileyebilecek midir?

Rusya, Sovyetler Birliği olmadığına, Suriye politikasında herhangi bir ilkesel boyut bulunmadığına göre, bu soruya olumlu yanıt verebilmek hayli güç görünmektedir.

ABD ve NATO’nun Suriye’ye yönelik açık askeri bir müdahale kararına Rusya’nın aynı sertlikte yanıt üretmesi zordur.

AKP hem Rusya’nın konumunu böyle değerlendirmekte hem de Rusya’yı geri adım attırmak için hiperaktif siyasetine ABD’yi dahil etmek için daha da kural tanımaz davranmaktadır.

* * *

Şunu da yeniden ekleyelim:

AKP İslami siyaseti dolayımıyla bölgesel bir vizyona sahiptir. Bu vizyon bölgeyi Sünnileştirmek ve Sünni İslam dünyasında hegemonik pozisyona oturmak yönündedir. Kısaca, Suriye konusu AKP açısından siyasi bir projedir. AKP’nin bu noktadan geri adım atması olanağı yoktur.

Ne yazık ki, dünya emperyalist sistemi içindeki güçler dengesi de AKP’nin bu niyetlerine alan açar niteliktedir.

O nedenle AKP bu savaşı daha ileri noktalara kadar tırmandırır. Erdoğan’ın bölgesel güç olmak için risk almak gerektiği yönündeki konuşmaları da bunun kanıtı olarak görülmelidir.

* * *

AKP’nin bu yönelimi Suriye’nin Türkiye için tam bir bataklık olacağı gerçeğine rağmen geçerlidir. AKP Suriye’yi riskli bir iş olarak değerlendirmekte, ancak siyasi vizyonu gereği olarak bu risklerin göze alınması gerektiğini düşünmektedir.

AKP’nin saldırgan Suriye politikasını Türkiye halklarına kabul ettirmesi olanağı bulunmasa da bu böyledir. Türkiye’de savaş karşıtı etkili bir duruş olmadığı, AKP savaş karşıtlarını dağıtabileceğine güvendiği için sonuç değişmemektedir.

Hatta, daha doğrudan bir savaş durumunda ortaya çıkacak mali, ekonomik sorunlar (borsanın çakılacak, yabancı sermayenin kaçacak, Rusya’nın doğal gaz akışında kısıntıya gidebilecek olması gibi) bile AKP açısından sonradan telafi edilebilecek olağan riskler grubunda yer almaktadır.

O nedenle, AKP’nin Suriye’de batağa sürükleneceğini söylemek, buradan AKP’nin bitişiyle ilgili varsayımlar üretmek gerçekçi değildir. Böyle olacak olsa bile Suriye’de, AKP’den önce Türkiye batar ve sonrasında o bataklıktan neyin çıkacağı da belli olmaz.

Bu koşullarda en gereklisi ve gerçekçisi savaş karşıtı cepheyi, antiemperyalist bir içerikle genişletmektir.