AKP Rusya’ya meyleder mi?

Darbe girişimi sonrasında Rusya’nın AKP’yi yanına çekmeye çalıştığı açık. Erdoğan’a ilk ciddi destek Putin’den geldi. Hatta o gece darbe konusunda AKP’yi bilgilendirenin Rusya olduğu bile söylendi. Bütün bunların tutarlı bir mantıksal zemini mevcut.

Zira Rusya dünyanın en önemli iki gücünden bir tanesi.

AB-ABD müdahalesi sonrasında Ukrayna’da kendi yörüngesine yerleştirmeyi başardığı bir bölge. Kırım’ın doğrudan ilhakı. Ardından Suriye sahnesine tam boy katılım. Rusya ABD’nin kendisini kuşatmaya yönelik stratejisine en kritik anda karşılık verdi ve en nihayetinde Suriye’de en azından bölgesel ölçekte inisiyatifi ele geçirdi.

Emperyalist bir güç olmak açısından gerekli iktisadi olanaklara henüz sahip değil. Örneğin kapitalizmin en yüksek aşaması olarak emperyalizmi tanımlayan asli unsur sermaye ihracı ise Rusya’nın eli bu bakımdan çok kısıtlı. Nedeni de ekonomisinin %70 oranında petrol ve doğalgaza bağımlı olması.

Ancak bu eksiğini bir taraftan Çin ile geliştirdiği ekonomik ilişkiler, bir yandan da askeri gücüyle gidermeye çalışıyor. Buna karşılık petroldeki fiyat istikrarsızlığı askeri hakimiyetini sürekli kılmasını engelliyor. Suriye’deki kuvvetlerinin önemli kısmını üç ay içinde geriye çekmesinin nedenlerinden birisi bu. Ancak dünya kapitalizminin bunalımda seyrediyor oluşu bu kısıtlılıklara rağmen kendisine ABD karşısında hareket olanağı veriyor.

Rusya aynı zamanda dış politikada son derece esnek davranma kabiliyetine sahip. Erdoğan’ın özür mektubundan sonra AKP’yi kendisine yaklaştıracak-mecbur bırakacak bir yumuşama süreci başlattı.

Erdoğan’a yönelik darbe girişimini fırsata çevirmek bakımından da çok seri hareket edeceği anlaşılıyor. AKP’nin IŞİD politikasını değiştirmesi karşılığında Türk Akımı projesini raftan indiriyor ve Akkuyu nükleer santrali konusunun yeniden ele alınacağını açıklıyor.

Rusya petrol ve doğalgazda Avrupa’daki tekelci konumunu yitirmek istemez. Esad’a sunduğu desteğin esas nedenlerinden birisi Katar’ın Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya inşa etmeyi planladığı petrol hattını engellemekti. Şimdi de Türk Akımı’nı gündeme getirerek hem Ukrayna’nın Rus petrolünü engelleyen tutumunu bertaraf etmek, hem de darbe yemiş AKP’yi yanına çekerek NATO’nun içinde gerilim hattı oluşturmak istiyor.

Rusya açısından durum net. Ancak aynı şeyi AKP için söylemek, Rusya’ya yakınlaşmasının sorunsuz gerçekleşeceğini düşünmek olanaksız.

Bir kere Türkiye bir NATO ülkesi, Türk ordusu bir NATO ordusu ve ABD’nin Türkiye’nin değişik mıntıkalarında yüzlerce nükleer başlığı (kim bilir başka neleri) bulunuyor. NATO Türkiye’yi doğu sınırı olarak görüyor, Türkiye de NATO silahlarına güvence sağlıyor. Bu ilişkinin bir darbe girişimiyle, birkaç kişinin isteğiyle çöpe atılması olanaklı değil ve bu yöndeki herhangi bir gelişme NATO tarafından savaş nedeni sayılır.

İkincisi, Türkiye’de şu anda ne devlet ne ordu ne de ekonomi mevcut. Bu kaos durumu uzun süre de devam edecek. Salt ekonomik açıdan bakıldığında bile Rusya’nın Türkiye’yi stabilize etmesi mümkün değil. Her yıl 30 milyar dolar dış açık veren, toplam dış borcu 400 milyar dolar olan, tarımsız, sanayisiz bir ülkeden söz ediyoruz. Kendi ekonomisi birkaç ürüne bağlı Rusya bu tabloyu satın almaya cesaret edemez?

Üçüncüsü, yine IŞİD sorunu. Türkiye artık bu tür yapıların örgütlendiği bir mekan. Kendi başının belası olan bir örgüte yataklık yapan bir ülkeyle Rusya stratejik manada neden ilişkilensin.

Rusya Türkiye’deki kaosu kendi çıkarları için istismar edecek. AKP ise batıda kendisine yönelik siyasi tepkiyi makul seviyeye çekmek için Rusya kozunu oynayacak, ancak hareket alanı yok denecek kadar az.