AKP dışarıda beceremedi, şimdi Türkiye'yi bölüyor

AKP Irak ve Suriye’de silindi

Bölgesel ölçekte AKP’ye cesaret veren emperyalizmin kararsızlıkları oldu. Kararsızlığı kapitalizmin yapısal durgunluğu belirliyor. Dünya emperyalist sisteminde giderek belirginleşen bir hegemonya sorunu mevcut. AKP bu sorunların yarattı boşluklarda, Türkiye burjuvazisine tanınan geleneksel hareket alanını fazlasıyla zorlayan bir düzeyde inisiyatif kullanarak, Sünni bir perspektifle emperyal bir aktör olmaya oynadı. Olmadı. Namazı Şam’da kılamadı.

Bu delibaş saldırganlıklar en başından beri ABD’yi rahatsız ediyordu. Rusya’nın oyuna girişi belirleyici oldu. Önce Suriye’den, sonra da Irak’tan kovuldu.

Bu kadar. AKP emperyalistlerin belirlediği alanın dışında oynayamaz. Daha kritik olanı, bundan sonra herhangi bir asli rol kapamayacak olması. Musul’da da, Cerablus-Rakka’da da, yüksek ihtimalle, herhangi bir işi olamayacak.

Musul için Irak merkezi yönetiminin PKK’yi silahlandırdığını öğreniyoruz. Cerablus için ise YPG’nin hakim olduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin düşünüldüğü giderek netlik kazanıyor. YPG Fırat’ın batısına geçti bile. Rojava Hatay’a doğru uzuyor.

Türkiye Kürt sorununun, mevcut haliyle devamı olanaksız

Irak 2003 sonrasında üçe bölündü. Kuzeyinde Barzanistan kuruldu. AKP iktidarı Irak Kürdistanı'nın şekillendiği koşullara doğdu. Türkiye o dönemde bu yeni oluşumu reddediyordu. İlk politikasını bölgedeki Türkmenlerin çıkarlarının korunması noktasında belirledi. Milliyetçilik ekseni üzerinden kendisine bir hegemonya alanı yaratmaya çalıştı. Olacak iş değildi. Kuzey Irak’ın önemli kentlerinde, Kürtler Türkiye aleyhine mitingler düzenledi. “Türkiye olacaksa Saddam olsun daha iyi” diye görüş beyan etti.

ABD için kendisine bağlı bir Kürt devletinin kurulması elzemdi. Barzanistan petrol zenginiydi. Postsovyetik kalıntıların temizlenmesi gerekiyordu. ABD İran’ı burnunun dibinden rahatsız etmek istiyordu.

Sonuç olarak AKP dayanamadı. Türkmenler üzerinden kurulan milliyetçi retorik terk edildi. Barzani Kürtlerinin Sünni olduğu hatırlandı. Türkçü politikanın yerini Sünnicilik aldı. Petrol, kardeşliği kolaylaştırdı.

Ancak, Sünni de olsa Irak Kürt yönetimini belirleyen olgu Kürtlüğü. Kürt devletine bir kez evet denilmiş olması, yeni Kürt devletleşmelerinin yolunu açmak anlamına geliyor. AKP’nin Barzanistan’a evet demesi Rojava’ya itirazını anlamsız kılıyor.

Suriye’de AKP’nin karşısındaki gerçeklik bu kez hem Kürt, hem Sünni değil ve hem de PKK ile bağlantılı. ABD en başından beri Rojava devletini planlıyor. Bu kadar da değil, Rojava ve Barzani devletlerini birbirlerine yakınlaştırmaya çalışıyor. Amaç bir vadede bunları birleştirmek. İstenilen, birleşik Kürdistan’ın Barzani çizgisinde olması, birleşme sürecinde PKK renklerinin soluklaştırılması.

Sonradan oyuna giren Rusya da süreci destekliyor ve inisiyatif almak istiyor. PYD ise hem ABD’ye hem de Rusya’ya oynuyor. Kısaca Suriye’de büyük güçler Kürtler üzerindeki hakimiyetlerini belirginleştirmeye çalışırken, Kürtler bu samimiyetten yararlanmaya, herkesle iş çevirmeye bakıyor.

AKP, Türkiye Kürt gerçekliğinin yeni bir şekle evrileceğini görüyor

Bölgesel ölçekli Kürt gerçekliğinde kartlar bu şekilde karılırken AKP’nin süreci belirleme, engelleme şansı bulunmuyor. Irak’ta kabullendi. Suriye’de de öyle olacak. Daha da ötesi, artık Kürt devletleşmeleri kaçınılmaz olarak Türkiye Kürt sorununu belirliyor. Bölgede en çok Kürt nüfusu barındıran Türkiye’nin Irak ve Suriye’den etkilenmemesi düşünülemez. Güneydoğu bölgesi bu haliyle devam edemez.

Demirtaş’ın ABD ve Rusya turuna çıkmış olmasının, son iki hafta içinde “özerklik” çıtasının yükseltilmesinin nedeni de zaten bu. Kürt hareketi, AKP’nin 7 Haziran sonrasında başlattığı savaş döneminde yaklaşımını değiştiriyor. “Çözüm masası”nı artık tümüyle dışarıya taşıyor. Soruna emperyalistlerin el koymasını hedefleyen bir stratejiyi gündeme sokuyor. ABD’nin Rojava sorunundaki çözüm tarzını referans noktası olarak alıyor.

AKP gelişmeleri ve varılacak noktayı seziyor. Belki de, büyük güçler tarafından yaşanacaklar konusunda kulağı çekiliyor. Kürtlere karşı başlattığı savaşın kaçınılmaz biçimde yol açtığı ihtimallere mahkum biçimde olayların içinde sürükleniyor. Güneydoğu’daki kesintisiz sokağa çıkma yasaklarının nedeni aslında bu çaresizlik. PKK’yi yerleşmiş bulunduğu sokaklardan söküp atmadan yasağı sonlandırsa, bu kendisi için tam bir yenilgi olacak. Fakat, yasakları sürdürdükçe, iki taraflı milliyetçilikleri körüklemiş oluyor, inisiyatif yitiriyor, konu Türkiye’nin iç meselesi olmaktan çıkıyor.

Türkiye’nin bölünmesi reel bir olasılık haline geliyor. Artık bu noktadan sonra, sosyalist bir öznenin etkili bir müdahalesi denklemi tamamen farklı bir düzleme taşımadığı taktirde, AKP masada en azından “özerklik” seçeneğiyle yüzleşecek.

AKP işte bu açmazda başkanlık sistemine odaklanıyor. Madem ki “özerklik”-bölünme kaçınılmaz, karşılığında başkanlık olmalı. Dert bu. İçerideki savaşın tırmandırılması artık bu nedenle. AKP, uluslar arası “çözüm” masasında ABD ve Rusya’nın karşısına eli güçlü çıkmaya çalışıyor.

Taraflar, AKP, Kürt hareketi, hepsi, sorunun nesnel karakterinin belirlediği mecburiyetleriyle, kanata kanata, öldüre öldüre, böle böle, düşmanlaştırarak, Türkiye halk sınıflarını “özerklik” dışında bir seçeneğin kalmadığı noktasına ikna etmeye çalışıyorlar.

AKP eline geçirdiği devlet aygıtının bütün olanaklarıyla sivilleri katlediyor, silahlarını bütün Kürtlere yöneltiyor, memleketi bölüyor.