Yemezler

İlhan Cihaner'in "Yemezler" başlıklı yazısı 30 Aralık 2012 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

ODTÜ direnişi, yönetemeyen AKP nin ve sistemin boyasını biraz daha döktü, görünür kıldı. Bu konuda söylenenlerin, yazılanların tarihe bir ibret belgesi olarak kalacağı kesin. Her biri Zaytung haberi sanılan açıklamalar, protesto ve gösterinin oturarak, tweet atarak yapılması gerektiğini söyleyenler, artık zavallılaşan komplo teorileri... Üniversitelerin asıl sahipleri olan öğrenci ve akademisyenler direnişleriyle hem akademinin halini gösterdi, hem de rektör atamalarını yapanların “zihniyet ve kalitesini” ortaya çıkardı. Neler çıkmadıki aralarından...

Sadece eğlencelik bir iki açıklama örneği vereceğim:

“Bazı öğretim üyeleri ve akademisyenler Başbakan’ı kampüste istemiyoruz diyor. Ama o Başbakan’ın, hükümette yer alan bakanların verdiği maaşları alıyorsun. O zaman ne yapacaksın? Eğer samimiysen görüşünde bırakacaksın maaşını da koyacaksın ya da diyeceksin ki bu hükümetin yer aldığı bir sistemde görev alamam, istifa ediyorum dersin.” (THK Üniversitesi Rektörü)

“Bizdeki özgürlük ortamı Oxford’da yok” (Yıldırım Beyazıd Üniversitesi Rektörü)

“Özgürlük, özerklik vs maskeleri altında Devlet düşmanlığına, Milleti hor görmeye, Milleti yok saymaya hakkımız yoktur. Protesto adı altında şiddeti, kamu malına zarar vermeyi, kutsala sövmeyi, Milletin sevdiğine küfretmeyi bilim sanan, özgürlük zanneden zihniyeti huzurlarınızda kınıyorum. Bizler bilim insanları olarak öğrencilerimize bilimin öncelikle kendini bilmek olduğunu öğretmek durumundayız. Son günlerde üniversitelerde yeniden vizyona sokulmak istenen eski oyunlara karşı Allah bu milletin ve bizlerin yar ve yardımcısı olsun.” (Gazi Üniversitesi Rektörü)
İçerik bakımından yukarıdaki açıklamalarla yarışan, görünürde “ciddi” tahlil ve açıklamalar da oldu.

Ama nedense “iktidar çevresi”, Başbakanın, kendi ülkesinde bir üniversiteye ancak bir işgalcinin/diktatörün kullanacağı “cesamette” güvenlik önlemi ile gidebilmesindeki garabetini hiç sorgulamıyor.

Koruma tedbirlerinin, önceki başbakanların ve AKP’nin ilk döneminden bu yana nasıl arttığını sorgulamıyorlar.

Tablo rektörlerin ve Başbakanın çizdiği kadar pembe ise, bu kadar bilim insanının ve öğrencinin ne demek istediğini sorgulamıyorlar.
Niçin bu kadar yalan söylediğini sorgulamak bir yana, “gerçekliği” başbakanın sözüne göre “yeniden inşaa” ediyorlar. Bilindiği üzere ODTÜ’de olayların ertesinde Başbakan “molotof kokteyli atılmasından” bahsetti. Ama sendika.org polisin müdahalesini gösteren videoyu yayınladı. Açıkça görüldüki öğrenciler molotof kokteyli atmadıkları gibi, ilk müdahale ikaz yapılmadan polis tarafından yapılıyor. Ayrıca polise “gözaltı yapmayın, dövüp bırakın” deniliyor.

Ama Başbakan ısrarla yalan söylüyor.

Bu gidişin nereye kadar tırmanacağını görüp özeleştiri yapmak yerine yalana, dezenformasyona başvuruyorlar. Bu anlayışları devam ettikçe üniversitelerdeki muhalefetin tırmanacağı açık. Hatta -şiddeti dışlayarak- tırmanması gerektiği açık. Aksi halde 12 eylülün hedefi bir çok alanda olduğu gibi AKP tarafından tamamına erdirilecek.

Kadrolaşmalar, başta İTÜ olmak üzere bir çok üniversitedeki asistan kıyımı, tutuklu öğrenciler, çıkarılmak istenen YÖK yasası, “karikatür” rektörler, piyasanın emrine verilen bilim gibi, uygulamalar/sorunlar akademiyi bitirecek.

Ama en zavallı gerekçeler derin devletin devrede olduğu, 12 eylül öncesine dönüş ve olayları CHP nin organize ettiği, iddiaları...
Her şeyden önce bu yaklaşım, üniversite gençliğini ve akademisyenleri kendi iradeleriyle hareket edemez, yalnızca yönlendirilebilir, tahrik edilebilir kişiler olarak görüyor.

CHP’ye yönelik iddialar ise komikliği aşıyor. Sadece bilmeyenlere hatırlatayım olaylar devam ederken, şiddeti durdurmak için ODTÜ’ye giden bazı CHP milletvekilleri ile öğrenciler arasında tartışmalar çıkmıştı. Sanırım sırada “böceği” CHP nin koyduğu iddiası var!

Yok yok CeHaPe zihniyeti koymuştur! Nasılsa koalisyon ortağınız da “cinlerle dinleme” yapıldığına inanıyor!

Derin devlet iddialarına gelince: kadro ve zihniyet işidir “derin devlet”. Başbakan ve ait olduğu zihniyet bu konuda epey tecrübelidir 12 eylül öncesi ve derin devleti merak ediyorsa, MTTB, 6-7 eylül olaylarını, Komünizmle Mücadele Derneklerini, Kanlı Pazarı, Akıncıları, falan araştırsın.

Başbakan en azından “namaz sonrası komünist avına çıkıyorduk, bizi kullandılar” diyenlere sorsa öğrenir derin devleti, “kimlerin kullanıldığını, kimlerin kullandığını”...

Kamuda sözleşmeli temizlik işçisinden Genelkurmay Başkanına kadar hepsini belirleyip atayacaksın. Girmediğin “kozmik” oda kalmayacak, MİT arşivleri elinde olacak, herkesi dinleyip izleyeceksin kalkıp derin devletten şikayet edeceksin!

Tam bir zavallılık örneği...

Bırakın bu bahaneleri...

Yemezler!