Terörist transistörler!

İlhan Cihaner'in “Terörist transistörler!” başlıklı yazısı 14 Nisan 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Hangi duruşmada duymuştum hatırlamıyorum, duruşmanın hemen başında söz isteyen avukata şöyle yanıt vermişti Silivri’deki başkanlardan birisi: “Çok kalabalıksınız, birinize söz verirsem hepinize söz vermek zorunda kalırım!”

Benzer bir yaklaşımla Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın daktilo talebi reddedilmiş.

Gazete haberine göre Kozağaçlı, savunmasını hazırlamak için önce bilgisayar talep etmiş. Bu isteğinin reddedilmesi üzerine klasik daktilo talebinde bulunmuş ancak bu talebi de “daktilo tellerinden kesici delici alet yapılabileceği” gerekçesiyle reddedilmiş. Bu kez elektronik daktilo talebinde bulunmuş. İnfaz hakimi uygun görmüş. Savcılık itiraz edilince, elektronik daktilo geri alınmış.

Aynı durum Silivri Cezaevi’ndeki Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın da başına gelince epey yazılmış çizilmişti. Hatta o tartışmalar sırasında Hizbullah tutuklularının internete açık bilgisayardan faydalandırıldıkları ortaya çıkmıştı.

Kararın gerekçesi şöyleymiş:

“Daktilo ile internet bağlantısı bulunmayan bilgisayar, benzer nitelik taşıyor. İzin verilmesi halinde tüm tutuklu ve hükümlüler benzer talepte bulunabilir. Rahatsızlığı olan hükümlü ve tutuklunun bir arkadaşına savunmasını yazdırması mümkün. Daktilo parçaları güvenlik açısından riskli.” (Radikal, 12 Nisan 2013)
Gerekçenin “size verirsek herkes ister” şeklindeki kısmı, aslında yargılama kültürümüzün çarpıcı özeti gibi.

Tüm AKP davalarında olduğu gibi başka bir boyutu daha var Bir tarafta Control-F ile belge inceleme olanağına sahip savcılar (şimdi bu Control-F’den de başka anlamlar çıkarırsınız siz! -binlerce sayfalık elektronik belgede birkaç dakika içinde inceleme yapma olanağı tanıyan bilgisayar özelliği), sınırsız eleman desteği alma olanağı, bilgisayarlar, TÜBİTAK ve kriminal laboratuvarlar, bilgisayar uzmanları, tüm polis teşkilatı, gizli tanıklar, özel hayat cellatı ahlaksızlar, hukukçu eskileri, köşe yazarları, onlarca tv kanalı ve gazete, tüm kirli unsurları ile devletin psikolojik harp aygıtı var.

Ek olarak HSYK’sı, Adalet Bakanlığı ile yargı bürokrasisi var.

Milyonlarca sayfalık Word belgeleri, harddiskler dolusu dijital deliller var.

Üstüne sık sık ayar verip talimatlarını sıralayan “fahri başsavcı” ve bakanları var.

Savunma tarafında ise daktilosuz sanıklar. Control-F olanağı bile yok!

Silahların eşitliği diye buna derim ben!

Ama bu kararın asıl üzerinde durulması gereken kısmı, elektronik dünyasına yaptığı katkı:

Daktilo parçaları güvenlik açısından riskli!

Güvenlik açısından risk oluşturan dil, gazete, kitap, renk ve harflerden sonra daktilo parçaları!

Tabii daktilo elektronik olunca parçalar da elektronik: Yani transistörler, entegre devreler, dirençler falan! Buradan Adalet Bakanlığı’nı uyarıyorum:

Bu malzemeler radyo ve TV’lerde, hatta buzdolaplarında bile kullanılıyor. Derhal tüm elektronik cihazlar incelenerek araya sızmış bulunan sakıncalı/riskli olanları, sürece karşı olanları ayıklanmalı.

Yerlerine “milli ya da bin yıllık İslam kardeşliği” ülküsüne uygun olanları kullanılmalı.

Kahrolsun bölücü transistörler, münafık entegreler, terörist dirençler!