Savcıların Açıklaması!

“Savcılardan yalanlama!” Bu haberi “son dakika” olarak görünce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın basın açıklamalarına baktım. Web sitelerinde, Radyocu ve Gazeteci Füsun Erdoğan'a verilen cezanın ne kadar “mikemmel” olduğunu anlatan skandal bir açıklama, Gezi Direnişi ile ilgili gelecek iddianameleri şimdiden haber veren, birkaç tane de eski açıklama vardı. Bazı gazetecilerin tam tutuklanacakken “informel yollardan” kurtarıldıklarına dair yürüyen tartışmayla ilgili “resmi” bir duyuru yoktu.

Ancak gazetenin haberi özetle şöyle: “...Dün adliye muhabirlerine açıklama yapan... Savcılar, soruşturmalarda adı geçtiği ve tutuklanacakken son anda Başbakan Tayyip Erdoğan'ın müdahalesiyle operasyondan 'kurtulduğu' iddia edilen isimlerin hiçbir şekilde dosyada yer almadığını vurguladı... Savcılar, söz konusu iddiaları ‘düzmece ve düpedüz iftira’ olarak niteleyerek şunları söyledi: 'Garip bir durum. KCK’nın başından beri tamamına baktığınızda bahsi geçen kişilerin ne alakası olabilir bu soruşturmalarla ilgili. Ne Ahmet Hakan, ne Ferhat Kentel ne Cengiz Çandar ne de diğer adı geçenler soruşturmalarda yer almıştır. İddialar kesinlikle yalan. ‘Alınacaklardı’ denilen kişiler gelsinler baksınlar dosyaya. Ağzımız çok yandı, artık açıklama yapmak istemiyoruz.'”

Açıklama yapmak istemeyen “savcıların” açıklamaları sahiden aydınlatıcı! Zaten “müdahale” ile dosyaya dahil edilmedikleri iddia edilen kişilerin “dosyada olmadıklarını” söylüyorlar! Hele durumu “garip” olarak nitelendirmeleri beni ümitlendirdi! Belli mi olur, sosyalistlerle, sosyalist örgütlerle mücadele eden polis şefini aynı örgütte buluşturmaları ve Merdan Yanardağ'ın, durumunun “garip” olup olmadığını da söylerler!

Açıklama yapan savcılar kimler bilmiyoruz, hatta sahiden böyle bir açıklama var mı, onu bile bilmiyoruz. Aslında ben gazetelerde yazılan herşeye inanırım! Tam “savcıların” açıklamalarına da inanmıştım ki, aynı gazetede “bir üst düzey yetkili” başlıklı bir yazı gördüm. Yazar haklı olarak, eskiden “üst düzey bir general”e dayandırılan açıklamaların yerini, şimdilerde “üst düzey bir AKP'li”nin almasını eleştiriyor, bu açıklamaların hukuki sorumluluk doğurmadığını, ismin belli olmadığını, delilsiz bir şekilde insanları zan altında bıraktığını söylüyordu. Bu köşe yazısını okuyunca “savcıların” açıklamasına şüpheyle bakar oldum. Doğru ya bu yazı da “kim olduğu belli olmayan” bir kaynağa dayanıyordu ha “üst düzey AKP'li”, ha “savcılar!” Unutkanlık olsa gerek!

Konumuza dönelim Başbakan'ın ve Cumhurbaşkanı'nın müdahalesiyle son anda kurtulan akademisyen Ferhat Kentel de olayı doğrulamış: “Ali Bayramoğlu ile konuştum. Bu bir şekilde Başbakan'ın kulağına gidiyor. Ayrıntıları bilmiyorum. Bu işin böyle olamaması gerektiğine dair birşeyler söyleniyor ve (operasyon) engelleniyor. Bu iddia ciddiymiş ki, bir sürü yerden konfirme edildi. O zamanlar pek anlamamıştım.”

Tekrar özetleyelim bir grup akademisyen, gazeteci ve yazarın gözaltına alınıp KCK operasyonuna dahil edileceği “duyumu” alınır. Bu bilgi çok sağlam kaynaklarla doğrulanır. Başbakan ve Cumhurbaşkanı müdahale ederek bu kişileri kurtarır. Bu “iddia” 2012 yılının başından bu yana defalarca haberlere ve köşe yazılarına konu oldu ama soruşturma konusu olmadı. Adı geçen bazı gazeteci ve akademisyenlerin aldığı tutumun gayri ahlakiliğini şimdilik bir tarafa bırakalım. Soruşturulsaydı sonuç alınırdı saflığında da değilim. Kent merkezinde yüzlerce kamera ve tanığın gözü önünde katledilen, sakat bırakılan çocukların soruşturmalarından nasıl “sonuç” alındığını biliyoruz hepimiz. Ama bu hareketsizlik sorumluları teşhis etmemize yarıyor. Çünkü Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 160, “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka suretle bir suçun işlendiği izlenimine veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davası açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar” der. Bu kadar açık, bu kadar tartışmasız.

Bir an için “savcıların” samimi olduğunu düşünelim. Yani “sahiden dosya da bu isimler yok” savunmalarına. İyi de iddialar zaten “polis soruşturması” sırasında olan bitene ilişkin.

Bu köşede zaman zaman samimiyet testi çağrısı yapıyorum. Bir çağrıda “savcılara” yapayım hani isimsiz imzasız mail ihbarlarıyla insanların telefonlarını dinleyip, evlerini basıyorsunuz ya, hani Jandarmanın Ordunun kozmik odalarına girip bilgisayarlarına el koyabiliyorsunuz ya, gizli tanık arayıp buluyorsunuz ya, en “kudretli” adamları tanık olarak dinliyorsunuz ya... İşte size samimiyet testi etkin bir soruşturma açın... Bu sizin, yargının, bu ülkenin namusudur.

Bir an için gene sistemi ciddiye alıp hukuk, CMK, namus falan dedim. Gene yapıcı muhalif tavrımla -Ferhat Kentel'den mülhem- önerimi yazayım. Demiş ya Kentel: “Siz 'a' hareketi olarak öyle bir hareket yaparsın ki 'b'nin yaptığını düşündürtebilirsiniz. C grubu bile söz konusu olabilir. Fakat bana, ‘Cemaatçi olabilecekleri’ söylendi. 'Onlar olabilir' dendi”

Şimdi 'a' hareketine mensup “savcılarla, 'b' hareketine mensup “savcılar” bir araya gelip 'c' grubunu araştırsın! Doğal olarak 'c' ye sızmış 'a' ve 'b'ler 'd'nin yaptığı izlenimini verebilecekleri için 'e' kontrol etsin, 'f'de hakem olsun!