Dr.Jekyll ve Mr.Hyde

Fark etmişsinizdir Başbakan ve adamları son zamanlarda sürekli ayrışmanın, kutuplaştırmanın, din üzerinden, kadın üzerinden siyaset yapmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu vurgulamaya başladılar. Başbakanın, söyledikleri ile yaptıkları arasındaki tutarsızlıklara alıştık. Ama adamlarının bir yandan toplumu alabildiğine kutuplaştırıcı politikalara ses çıkarmayıp öte yandan böyle konuşmaları, şizofrenik halin onlara da bulaştığını gösteriyor. Şu konuşmaya bakın:

“Kadın üzerinden ve din üzerinden ve başörtüsü üzerinden siyaset yapmayı artık bırakın, lütfen. Buradan size de ekmek çıkmaz, bize de ekmek çıkmaz. Bunu öncelikle söylemek istiyorum.”

Bu cümleleri kuran bir AKP milletvekili.

Ve TBMM’deki bu konuşmayla aynı gün ve bir gün sonra Başbakanın konuşmaları:

“... CHP tabanı adına da üzülüyoruz...MHP tabanı adına da üzülüyoruz. BDP'nin bu kadar ayrıştırıcı olmasına, bu kadar vesayet altında kalmasına BDP seçmeni adına kaygıyla bakıyoruz. Türkiye'de oluşturulmaya çalışılan kutuplaşmanın, ötekileştirmenin, hıncın ve husumetin mimarı, AK Parti ya da iktidar değil bizzat muhalefet partileridir. Oradan nemalandıkları için sürekli orayı istismar ediyorlar, her türlü beceriksizliği, yolsuzluğu, usulsüzlüğü, vizyonsuzluğu, ufuksuzluğu, bu parti yönetimleri ideoloji ile kutuplaştırma ile örtmeye çalışıyorlar.”

“Biz kardeşliğin dilini, muhabbetin dilini kullanırken birileri ısrarla ayrıştırmanın, bölmenin, bölüştürmenin dilini kullandı. Çünkü bazıları siyaseten ayakta kalabilmek için teröre ihtiyaç duydular ve duyuyorlar. Bazıları siyaseten var olmak için özellikle şehitlerimizin istismarına ihtiyaç duydular ve bunu sürdürüyorlar. Bazıları varlıklarını sürdürebilmek için oy alabilmek için ayrıştırmaya ve kutuplaştırmaya ihtiyaç duydular ve bunu halen yapıyorlar.”

“Şunu burada açık açık söylüyorum. Toplumda yaratılmaya çalışılan kutuplaşmada, hükümetin ve AK Parti'nin hiçbir sorumluluğu ve katkısı yoktur. 11 yıl boyunca hiçbir vatandaşımızın ideolojisine, yaşam tarzına, nereye oy verdiğine bakmadan eşit derecede hizmet götürdük.”

Adeta sevgi pıtırcığı kesilen, kutuplaşmadan, ötekileştirmelerden rahatsız başbakanımızın Kızılcahamam’da sarf ettiği sözlere bakalım şimdi:

“Hükümet olarak bundan böyle Hacıbektaş etkinliklerine katılmıyor, desteğimizi çekiyoruz... Daha farklı konularda çalışmamızı yapıyoruz. Hacı Bektaş gibi yaşayan aslında biziz, onlar pek öyle yaşamıyor.”

Ne kadar tutarlı ve birleştirici bir söylem değil mi? “Teröristlerin yeri belli, bunlar Zerdüşt. İşte şimdi kendileri açıklıyor, Yezidilikten bahsediyorlar. Bak neler çıkıyor, neler. Onlardan öğreniyoruz, bu tür ayinleri yapıyorlar. Sevgili kardeşlerim. Biz Yezidi de olsa teröre bulaşmadığı sürece insana insan olduğu için yine değer veririz.”

Yaşam tarzına ve kadın bedenine hiç mi hiç müdahale etmeyen Başbakan ve adamlarının, kürtajdan sezaryene, dekolteden içkiye, zorunlu din dersinden ruj rengine, stüdyo tipi evden seçmeli derse müdahaleleri zaten bizde değil, Suriye’de oldu!

İktidarın şizofrenik söylemi iyice derinleşirken, “muhafazakar demokrasi” adı altında saldırganlığı da artıyor. Dün soL'un manşete taşıdığı öğrenci evi zaptiyeliğini Hükümet Sözcüsü -ki siz Dr.Jekyll olarak okuyun- “düpe-düz asparagas” diye yalanlamıştı. Denetlenecek ve “kızlı erkekli” kalınmasına izin verilmeyecek olan yerlerin konutlar değil “yurt” olarak işletilen yerler olduğunu vurgulamıştı. Üstelik “ne böyle bir niyetimiz var, ne de yasalar buna izin veriyor” diyerek. Ama bu konuşmanın üzerinden 12 saat bile geçmeden Mr. Hyde sahne aldı veee “din polisini” ihdas ettiğini açıkladı: “Bunları aynı apartmanın içindeki, daire komşuları ihbarı yapıyor. Buralarda nelerin olduğu belli değil. Karmakarışık her şey olabiliyor. Valiler gereğini yapıyor.” Umarım bu konuşmadan sonra AKP’li bir hukukçu valilerin hangi yasaya göre hareket edeceklerini de açıklar.

Sözüm gene AKP’li politikacılara ve ne yaparsa yapsın alkışlayan medyaya: Başbakanın dünkü grup konuşmasının metnini okuyup biraz düşünün!

Türbanlı vekillerin yarattığı özgürlükten dolayı başınızın dönmesi geçtiyse tabii!