Askıdaki anayasa

İlhan Cihaner'in “Askıdaki anayasa” başlıklı yazısı 2 Ocak 2013 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Demokrasi şampiyonu, darbe karşıtı iktidarımız anayasal özgürlükleri yok sayarak, ya da kriminalize ederek en hakikisinden bir “olağanüstü hali” süreklileştiriyor. Üzücü olan ise, bu süreçte hak ve özgürlüklere sahip çıkması gerekenlerin ağırlıklı bölümünün sessiz kalmaları, hatta iktidarın uygulamalarını meşrulaştırma çabaları.

İktidarın baskıcı/antidemokratik politikalarına karşı toplumsal muhalefetin arttığı kesin. Buna paralel olarak, önümüzdeki günlerde en çok “kriminalize edilecek/suçmuş gibi” gösterilecek özgürlüğün “toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğü” olacağı açık. Bu özgürlük demokrasinin, çoğulculuğun, siyasal yaşamın olmazsa olmazıdır. Bu sayededir ki farklı fikirler ortaya çıkabilir, yayılabilir, kamuoyu oluşturulabilir, yurttaşlar yönetenleri ve uyguladıkları politikalarını etkileyebilirler.

Bu önemi nedeniyle uluslararası insan hakları belgeleriyle, Anayasa ve kanunlarla koruma altına alınmıştır. Ancak, “demokrasilerde açıkça yasaklanmayan özgürlük alanına girer” anlayışı yerine “kanun çerçevesinde” özgürlük anlayışını benimseyen, adli/idari uygulamamız bu hakkı hep kısıtladı.

Mevcut iktidarın da en tahammülsüz olduğu özgürlük alanı toplantı ve gösteriler. İktidarın bu alanı daraltmak için kullandığı argümanlar belli: “Yasaya aykırı”, “provokasyon çıkacağı istihbaratı alındı”, “marjinal gruplar düzenledi”, “izin alınmadı” gibi... hatta artık neyin, nerede, nasıl protesto edileceğine de karar vermek istiyor.

İzin verilen eylemler için gösterilen yerler ise -eğer Başbakana destek amaçlı ve Gangnam Style değilse- yerleşim yerlerinin en ücra alanları oluyor.
Yasakları meşrulaştırmak için “çok sinsi bir dil” kullanılıyor sanki marjinal gruplar (her ne ise) gösteri yapamaz gibi, izin almak şartmış gibi hava verilmek isteniyor.

Komplo teorisi bağımlısı olmuş kitleleri bu gizemli “istihbarat provokasyon” diliyle ikna ediyorlar.

ODTÜ’de olduğu gibi bilimsellik-ilerlemecilik “maskesi” altında mahkum edilmeye çalışılıyor gösteriler. Sanki açlığın egemen olduğu dünyada, militarist/gözetleme amaçlı Göktürk-2 Uydusu’na kaynak ayrılmasının protesto edilmesi ilkellikmiş/absürtmüş gibi.

Oysa “ilerleme raporunu” çöpe attığımız Avrupa’nın mahkemesi, bu hakkı, “özellikle azınlıkta kalan fikirlerin savunulması” için ve belirli ölçüde “abartmayı ve tahrik etmeyi” de kapsayacak şekilde kabul ediyor.

Son aylardaki yasaklardan bir kaçını hatırlayalım:

“Maraş katliamının yıldönümünde, katliamda hayatını kaybedenleri anmak için Maraş’ta düzenlenmek istenen protesto, valilik tarafından “milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesiyle bir ay süreyle ertelendi.”

“Hatay’da 25-26 Ağustos’ta Barışa Çığlık etkinliği ve 1 Eylül Dünya Barış Günü’ndeki kitlesel miting Hatay Valiliği’ni harekete geçirdi. Sokağa çıkanları hedef gösteren Hatay Valisi, bugünden itibaren kentte basın açıklaması, toplantı ve gösteri yapılmasını yasakladıklarını açıkladı.”

“Edirne Valiliği’nin polis aracılığıyla dağıttığı bildiride ‘sözde tutuklu şahıslar ve öğrencilerin serbest bırakılması’ adı altında yapılacak açlık grevi, oturma eylemi, çadır kurma, imza standı, pankart açma, gösteri ve yürüyüş gibi eylemlerin yasak olduğu belirtildi.”

“Ankara Valiliği, kentte 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda bazı dernek ve oluşumlarca düzenleneceği duyurulan yürüyüşle ilgili olarak, eylemin yasal olmadığını açıkladı.”

“ÖDP’nin 9 Aralık 2012 tarihinde tüm Türkiye’de başlattığı ‘AKP’yi yıkalım, Türkiye’yi yeniden kuralım’ kampanyası İstanbul Valiliği tarafından ‘Huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, mal güvenliğinin ve kamu esnekliğinin sağlanması’ gerekçe gösterilerek yasaklandı.”

“İstanbul Valiliği, direnişteki Hey Tekstil, BEDAŞ, Roseteks, Darkmen işçileriyle dayanışmak için yapılacak olan ‘İşçi Direnişlerini Büyütelim, Kazanalım’ konserini ‘güvenlik’ gerekçesiyle yasakladı”.

“Sivas Katliamı’nda hayatını kaybedenler anısına 2 Temmuz günü Madımak Oteli önünde her yıl düzenlenen anma etkinliğine valilik izin vermedi.”

Burada sayılamayacak kadar örneği olan bu yasaklara bir de “şehir dışına çıkışlara izin vermeme”, “otobüsleri durdurma” gibi fiili engelleri ve şiddet kullanılmasını ekleyin.

Diğer hak ve özgürlükleri başka yazılara bırakarak, şu tespiti yapabiliriz: “Anayasa askıya alınmıştır.”