AKP’nin Barışı!

İlhan Cihaner'in “AKP’nin barışı!” başlıklı yazısı 20 Şubat 2013 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

İktidarın yeni “iç düşman” yaratma süreci tam gaz devam ediyor.

Bertaraf edilen ve yedeklenen muhalefet odaklarından sonra “düşmansız” devam edemeyeceği açık olan despotik rejim, tüm zamanların olağan şüphelisi KESK'e bir kez daha müracaat etti.

Ergenekon, 28 Şubat, KCK, KESK dalgaları sıralamasında sıra yeniden KESK’e geldi.

Gözaltına alınan bir arkadaşı için “Bunlar bizim yıllardır beraber çalıştığımız öğretmen arkadaşlarımız” diye feryad eden öğretmen dostun telefonu yazdırdı bu yazıyı bana.

AKP Devletinin artık, “Başsavcısının” bile inanmadığı/eleştirdiği Ergenekon türevi davalarla ve “barışmak zorunda” kaldığı KCK türevi davalarla inşa ettiği “terör düzenini” sürdürmesi zordu. Düşmansız kalınmasına izin verilemezdi. Aksi takdirde özel yetkili yargısı ile, orduyla yarışan koruma görevlileriyle, komplo teorisyenleri ve strateji kurumlarıyla, dev “dikizleme mekanizmalarıyla”, ordulaşmış polisiyle devasa boyutlara ulaşmış bu “muazzam makine”, avara kasnak halini alırdı.

Yaratılan yeni iç düşman DHKP-C oldu. Önce Çağdaş Hukukçular Derneği mensubu avukatlar bu yeni düşmanla ilişkilendirildi.

Sonra tüm kritik süreçlerde “sanık deposu” gibi davranılan KESK’e başvurdu iktidar.

Niye başvurmasın ki, büyük kolaylık! Üyeleri kayıtlı, adresleri belirli! Kürt olanları KCK’ya yazarsınız! Solcuları/sosyalistleri/demokratları DHKP-C’ye! Hele ikisi bir arada ise yeme de yanında yat!

Seri operasyonlar tam KESK’in bölücü olduğuna inandırıyordu ki son dakika haberleri geçmeye başladı:

“Bu sabah Emniyet Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonunda, DHKP-C'ye yönelik Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa ve Adana başta olmak üzere 28 ilde başlatılan operasyonda çok sayıda adrese baskın düzenlendi. 167 kişi gözaltına alındı. Ankara'da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Merkezi'nde de arama yapılıyor.”

Şimdi son 24 saatte olanları üzerine koyalım:

Silivri Cezaevi Kampüsü’nde görülmekte olan Ergenekon davasını izlemek için gelen binlerce yurttaşa, Jandarma biber gazı, cop ve basınçlı suyla müdahale etti.
Terör örgütü mensubu olarak yargılanan eski Genelkurmay Başkanı’nın davasında tanık olarak dinlenmesi istenen kuvvet komutanlarıyla ilgili talep reddedildi.
Tutuklu meslektaşları için İstanbul Adliyesi’nde oturma eylemi yapan ve pankart açan avukatlar zor kullanılarak gözaltına alındılar.

Karadeniz turuna çıkan BDP milletvekilleri Sinop Öğretmenevi'nde 12 saat mahsur kaldılar. Polis müdahale etmedi. Araçları imha edildi. Kenti panzerler eşliğinde terk ettiler.

Ve birkaç gün önce “her türlü milliyetçiliği ayağının altına aldığını” söyleyen Başbakan, grup toplantısında ırkçılık karşıtı cümleleri gevelerken bile “söz konusu vatansa yetmiş beş milyon şehadet şerbetini içmeye hazırdır” diyor.

Alay eder gibi “Devlet yetkililerinin İmralı ile görüşmesi masaya oturmak değildir, müzakere değildir” diyor.

Sinop'ta 12 saat izlediği linç ablukasının sorumluluğunu bile muhalefete yıkıyor. Zannedersiniz polis Kılıçdaroğlu'na, istihbarat Bahçeli'ye'bağlı!

Aslında Sinop oyununu ve niye 12 saat izlediklerini açık ediyor bu konuşması ile. Oysa biz polisin hoşgörüsünü, AKP Gençlik Kolları Başkanı’nın, grubun içinde olduğu iddiasına bağlamıştık!

İşte barışı getirecek lideriniz! İşte AKP’nin büyük barışı!