Ahlak Paketi

Başbakan’ın paket dizilerinden sonuncusuna dair tüm bilgimiz “sızıntıdan” ibaret. Başbakan’ın has adamları dışında kimse net ve detaylı bilgi sahibi değil. Bilgi sahibi olmayanlara AKP’li milletvekillerinin önemli bir kısmı dahildir eminim. Hatırlayalım Samsun milletvekili memnuniyetsizliğini açıklarken “yasalarda hiçbir rolüm yok, sadece elimi indirip kaldırıyorum” demişti. Bu ileri demokrat Başbakan’ın hükümet etme yöntemi. Çok zorlarsak, bir yere kadar anlaşılabilir de bu durum açıklanınca tartışılır, son hali verilir falan...

Paketlerin sonuncusu daha açığa çıkmadan aleyhine ve leyhine yazılar yorumlar açıklamalar gelmeye başladı.

Pakete şüpheyle ve eleştirel yaklaşanların önemli bir kısmının bu yaklaşımlarını haklı kılacak yeterli deneyimi var. Bu güne kadar AKP’nin demokratikleşme ve reform adı altında yaptığı düzenlemeler çoğunlukla tam tersi sonuçlar doğurdu. Ne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararları konusundaki birinciliğimizi giderdi, ne de cezaevlerini dolduran gazetecileri, öğrencileri, sendikacıları, politikacıları özgürleştirdi. Ancak “defansı içeride kurarak” bireysel başvuru hakkı ve komisyonlarla davaların AİHM’e gidişini durdurmaya/azaltmaya çalıştılar.
Ne polis şiddetini azalttı ne yargısız infazları durdurdu paketler.

Özel yetkili mahkemeleri kaldırıyoruz dediler, Başbakan’ın açıklamalarına göre iddianame düzenleyen yenilerini açtılar. Anadilde savunma hakkını getiriyoruz diyerek, soruşturma aşamasındaki hukuk dışı fiili yasağı yasal güvenceye bağladılar. Sadece bu örnekler bile paket açılmadan şüpheyle/eleştirel bakanları haklı gösterebilir.

Asıl vahim olanı medyadaki paket savunucularının hali.

Bakanlardan en içli olanı açıkladı “paketin ne PKK ile, ne İmralı ile, ne çözüm süreciyle kesinlikle ilişkisi yok”. Ee ne ile ilişkisi var?

Bu ve benzeri açıklamaları görmezden gelip, üzerine gitmeden “paket” ile Kürt sorununun çözümü arasında şimdiden bağ kurmak nasıl açıklanabilir? Hala “PKK ile, İmralı ile görüşmüyoruz” yalanı ile çözüm sağlanabilir mi?

AKP’nin, milliyetçi oyları yedekte tutmak için izlediği bu yöntemin Kürt sorununun çözümünü zorlaştırdığının ve adeta bir “dehşet dengesine” dönüştürdüğünün farkında değiller mi bu yazarlar.

İşine geldiği zaman “cenazeler kalkmıyor” diyip çatışmasızlık ortamının siyasi nemasından faydalanan, işine geldiği zaman “Ne görüşmesi? Ne pazarlığı? Kim görüşmüş? Ben mi görüştüm?” diye açıkça yalan söyleyen bir iktidar nasıl çözecek bu sorunu?

En güzel düzenlemeleri kaleme alsa bile, uygulamanın ne olacağını biliyoruz. Çünkü ahlak zeminini kaybetmiş bir iktidar var.

İşte KCK basın davası,

İşte onca pakete, Anayasa mahkemesinin iptal kararına rağmen sekiz yıldır tutuklu olan gazeteci Füsun Erdoğan’ın durumu...

İşte devletin iş makineleri ile kolunu koparttığı Veli Saçılık’tan, AİHM’in verdiği ihlal kararına rağmen, aynı iş makinelerinin yıktığı duvarın parasını istemeniz...

Öldürdüğünüz, kör ettiğiniz, sakat bıraktığınız onca insana rağmen en küçük bir üzüntü duymak yerine kırılan fayanslar için dava açmanız, üstüne üstlük yurt dışında bu eylemlerle demokratlık havası atmanız,

Bir pakete ihtiyacınız olduğu kesin. Bu paket tüm sorunların çözülmesini sağlayacaktır:

Ahlak paketi!