“Ne okumalı”ydı, olmadı

Bilgisayarın başına oturduğumda, amacım, özellikle liseli arkadaşlar için bir “okuma” listesinden bahsetmek Marksist klasiklerin ve teorik bilginin yanında ve okuma programlarına çok da dâhil olmayan kimi kitapları hatırlamak, hatırlamaktı. Hep bahsettiğimiz “yeni insan” algısını pekiştirecek, güçlendirecek ve solcuyum diyen herkesin okumasında sonsuz yarar sağlayacak kimi edebi eserleri, dilim döndüğünce sayıp dökecektim.

Derken, mikrofonlarımız Altay maçında…

Neler yoktu ki listede… Vasıf Öngören’in hem çocuklara hem de büyüklere yazdığı “Masalın Aslı” Ferit Edgü’nün başucu kitaplarımdan olan “Yazmak Eylemi” Politik mizahın başyapıtlarından olan Guareschi’nin “Don Camillo” serisi, Yervant Odyan’ın “Yoldaş Pançuni”si, İlya İlf ve Yevgeni Petrof’un “On İki Sandalye” ve “Altın Buzağı”sı, Haşek’in “Aslan Asker Şvayk”ı Peter Weiss’ın “Direnmenin Estetiği” Dieter Forte’nin “Sırtımdaki Ev”i Javier Marias’ın “Yarınki Yüzün”ü Romain Gary’nin “Onca Yoksulluk Varken”i Sartre’ın “Edebiyat Nedir”i Roberto Bolano’nun “Vahşi Hafiyeler” ve “2666”sı Ariel Dorfman’ın “Direniş Üçlemesi” İlya Ehrenburg’un “On Üç Pipo”su José Saramago romanları, Şolohov, Latin Amerika’nın “Büyülü Gerçek”çileri ve daha niceleri…

Derken Metin Kurt, sol açıkta topla buluştu…

Şiir gibi bir top kontrolünden sonra, Turgut Uyar’ın “Büyük Saat”i belirdi. Metin Altıok’un “Bir Acıya Kiracı”sı Ergin Günçe’nin “Türkiye Kadar Bir Çiçek”i Nihat Behram’ın “Çıkmak İçin Bu Karanlıktan’ı Nâzım Usta’nın “Memleketimden İnsan Manzaraları” Eluard, Aragon, Ritsos ve daha niceleri…

Derken Metin Kurt, topu ortaladı. Bir “muz” orta değildi, yaygın tabirle “orta-şut karışımı”…

Okumanın ilerleticiliği, sosyalist bir aydının yüzünü sadece klasiklere değil modern klasiklere de, çağdaşlarına da dönebilmesini kapsar. En azından bir temenni olarak not düşmek gerekiyor. “Gerilla Tanya”, “Partizanın Kızı”, “Seni Halk Adına Ölüme Mahkûm Ediyorum” vb. -bana göre- sipariş roman okumalarını bir süre öteleyip, hem edebi hem de “dönem” anlatımı olarak daha nitelikli yazarları bulup çıkarmaya, yeniden hatırlamaya mecburuz. Keşfetmeye demiyorum, bu yazarlar ve şairler zaten varlar ve aramızdalar.

Ne okumalı, ne seyretmeli, ne dinlemeli? Ortak bir akılla, olabildiğince kapsayıcı, önyargılardan uzak listeler hazırlama zamanıdır… Ekim itibariyle çıkacak günlük “Sol” gazetemizin de bu konuda öncülük misyonu olmalıdır. Çünkü biz yapmazsak, kimse yapmayacaktır…

Demeye kalmadan, Metin Abi’nin orta-şut karışımı ağlarla buluştu. Birkaç kere top sektiren çocukların ilkokula başlamasını makul bulan Milli Eğitim Bakanı’nın koruduğu kale arkasındaki taraftarlar şaşkın. Ağlamak istiyoruz sayın seyirciler. Metin Kurt için değil, bu ülkenin çocukları için. Geleneğinden Tanju Çolak, Fatih Terim, Arda Turan, Emre Belözoğlu ve Hakan Şükür gibi futbolcular çıkaran bir futbol kulübünün, “Çizgi Metin”ini haklı çıkarmasına halka yakın olmak için “çizgide” oynayan futbolcuların artık halktan ziyade parası olanlara sunduğu lümpenliğe ağlamak istiyoruz.

Vecdi Çıracıoğlu’nun Gladyatör’ünün sayfalarını karıştırırken, bağırıyoruz sayın seyirciler: “Yönetim istifa!” Yetmiyor, devam ediyoruz: “Metin Kurt başkan, taraftar şampiyon.”

Amacım, ağıt yakmak ya da yitip gidenin arkasından güzelleme yapmak değil. Yaş itibariyle, oynadığı döneme yetişemedim ama vakti zamanında çıkardığı “Sportmence” dergilerini benden isterkenki mütevazılığı, yaptığımız Fenerbahçe-Galatasaray sohbetleri, Kesmeşeker’in solisti Cenk Taner ile tanıştırdığımda ve kendi adına bir şarkı yapıldığını duyduğunda yüzüne yansıyan mahcubiyeti ile hatırlayacağım Metin Kurt’u… “Futbol arsada güzeldir, borsada değil” diyen mahallemizin afili ağabeyi, attığı gollerden sonra yere kapanıp, secdeye varmadı. İyi ki aramızdaydı.

Okuduğumuz kitaptan kafamızı kaldırıp, dinliyoruz: http://www.youtube.com/watch?v=0zJfzUiHyww

[email protected]