Cezayir Savaşı

Hakkı Başgüney'in “Cezayir Savaşı” başlıklı yazısı 23 Aralık 2012 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Bu sene Cezayir’in bağımsızlığının 50. yılı. Cezayir’de 130 yıl süren Fransız sömürgeciliği ve 8 yıla yayılan Cezayir Bağımsızlık Savaşı geçtiğimiz hafta Fransız Devlet Başkanı François Hollande’ın Çarşamba ve Perşembe günleri gerçekleştirdiği Cezayir ziyareti vesilesiyle çokça gündeme geldi. Hollande’a karşı oluşan talep ve beklentileri ve Hollande’ın bu talepleri karşılayıp, karşılayamadığını daha önce de gazetemizde aktarmıştık.

Özetlersek, bu ziyaret sırasında birçok çevre tarafından, en başta da komünistler olmak üzere, Fransa’nın Cezayir’de işlediği savaş suçlarının tanıması talebi yükseltildi. Hollande resmi bir özür dilemese de, yaptığı açıklamada Cezayirlilerin Fransa sömürgeciliği boyunca yaşadığı acıları kabul etti ve ilk kez bir Fransız devlet başkanı katliam, işkence gibi tabu kabul edilen sözcükleri kullanmış oldu. Bu açıklamalar, bir tür orta yolcu çözüm olarak tarihe geçecek. Hollande’ın Mösyö Normal olarak da adlandırılan ortalamacı yaklaşımı bu konuda da onu bu tür bir çözüme yöneltti. Böyle giderse 1930 yılında yayımladığı “Yüzyıllık Sömürge Yönetimi” afişi ile Cezayir’in bağımsızlığını talep eden ve Cezayir’deki sömürgeci yönetimin yolaçtığı eşitsizlikleri teşhir eden Fransız Komünist Partisi’nin çizgisine gelmesi için biz sosyalistlerin 2030 yılını beklememiz, yani tam bir yüzyıl gerekecek.

Komünistler Cezayir’deki bağımsızlık mücadelesini tarihlerinde hep desteklediler ve emperyalizmin, sömürgecilerin karşısında Cezayir halkının yanında yer aldılar yaşananları dini ya da etnik bir çatışma olarak görmediler. FKP’nin kardeş örgütü Cezayir Komünist Partisi bünyesinde mücadele veren Fransız kökenli Cezayirliler de, Cezayir bağımsızlık savaşçılarıyla beraber bu kirli savaş süresince paraşütçüler adı verilen askeri, paramiliter güçler tarafından katledilmişlerdi. Hollande’ın gezisinde gündeme gelen komünist matematikçi Maurice Audin’in işkence edilerek katledilmesi gibi. Cezayir Komünist Partisi’nin gençlik liderlerinden Henri Maillot ise, Fransız ordusundan silah yüklü araçlarla firar etmiş ve diğer arkadaşlarıyla beraber Cezayir’in bağımsızlığı için savaşmıştı. Yakalandıklarında kurşuna dizildiklerini de ekleyelim.

Cezayir savaşı denince, tabii Cezayir Direniş Örgütü FLN ve onun 8 yıl boyunca yürütüğü etkili mücadele akla geliyor. Bu savaş esnasında, Fransız ordusunun özellikle Paraşütçüler isimli özel birlikleri (bu birliklerin savaş boyunca son derece kirli yöntemleri benimsediğini vurgulayalım) ve 1960’ların başında General de Gaulle tarafından Cezayir’in bağımsızlığı olasılığı gündeme getirilince kurulan OAS isimli paramiliter örgüt tarafından çeşitli kaynaklarda 300 bin ile 1 buçuk milyon arasında değişen Cezayirlinin katledilmesi süreci bu yazının sınırlarını aşıyor. Fransız tarafından sivil ve askeri kayıpların ise 30 bin civarında olması aradaki eşitsizliği ortaya koyuyor. Ancak, savaş 1962 yılında Fransa ile FLN arasında Evian’da yapılan bir anlaşma ile sona erdirildiğinde de trajediler sona ermedi. 1 milyonun üzerinde Fransız kökenli yerleşimci Fransa’ya dönerken, geride kalan ve Fransa ordusu içinde savaşan harki isimli Cezayir kökenlilerin de bu sefer onbinlercesi öldürülmüştü.

Ancak son bir not olarak, Cezayirlilerin bağımsızlık mücadelesini daha yakından tanımak isteyenlere Cezayir Savaşı filmini (Cezayir Savaşı, Gillo Pontecorvo, Cezayir İtalyan 1966 yapımı) tavsiye edelim. 1950’lerin ikinci yarısında savaşın en yoğun yaşandığı günleri ve Cezayir’in Fransa sömürgesi olmaktan kurtuluşunun öyküsünü anlatan film kuşkusuz bu konuda çekilen en önemli film. İtalyan yönetmen Pontecorvo, filmin FLN’nin dört yöneticisinin yakalanması etrafında dönen hikayesinde emperyalizme karşı haklı silahlı mücadelenin meşrutiyetini ispatlamaya girişiyor.