Dış ticaret açığı neyin göstergesi?

Türkiye ekonomisi, enerji başta olmak üzere hammadde ithalatına bağımlı benzer diğer ekonomiler gibi 2014-2016 döneminde düşük emtia fiyatlarından fayda sağladı. İthalat faturasındaki düşüşe bağlı olarak 2014 yılında 84 milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2015 yılında 63 milyar dolara, 2016 yılında ise 56 milyar dolara geriledi. Cari açığı yönetmeyi kolaylaştıran bir tablo ortaya çıkmış oldu. 

Dış ticaret açığındaki iyileşmeye rağmen hem sanayi sektörlerinde hammaddeden ziyade ara malı bağımlılığının yüksek olması gibi yapısal nedenler hem de kur artışına bağlı olarak sağlanabilecek fayda sınırlı kaldı. Tabii siyasi iktidarın sağlanan faydayı betona gömme, yandaşa dağıtma odaklı politikalarının bu olumlu sayılabilecek gelişmeden yararlanmayı zorlaştırdığı da açık. 

2017 ve 2018 ise emtia fiyatlarının yeniden artışına paralel olarak bir tür “düzeltme”nin, yani dış ticaret açığı ve cari açıkta artışın görüldüğü yıllar. 

2017 yılında toplam ithalat yüzde 17,7 artarken ihracat artışının yüzde 10 civarında kalması, dış ticaret açığının yüzde 64 civarında artmasına yol açtı. 2016 yılında 56 milyar dolar olan dış ticaret açığı 2017 yılında 77 milyar dolara yaklaştı. Artış seyri 2018 yılında da devam ediyor.  Yılın ilk ayında dış ticaret açığı önceki yılın aynı ayına göre yüzde 109 arttı. Altın ithalatı “özgünlüğü” ve miktar artışları bir yana bırakıldığında dış ticaret açığındaki artış büyük oranda emtia fiyatlarındaki yükselişten kaynaklanıyor. 

2017 yılında petrol fiyatı bir önceki yıla göre yüzde 24 arttı. Bir diğer kritik emtia olan demir cevheri fiyatlarında da benzer düzeyde bir artış görüldü. Türkiye ithalatını sürükleyen petrol, doğalgaz, kimyasallar, demir cevheri, hurda ve diğer metal ara mamuller açısından belirleyici olan bu yükseliş 2017 ithalatına da yüzde 17,7’lik artış olarak yansıdı. Nitekim ham petrol ve akaryakıt başta olmak üzere enerji hammaddeleri ithalatında bir önceki yıla göre yüzde 37’lik artış yaşandı, ithalatta görülen 17,7 puanlık artışın 5 puanı bu yükselişten kaynaklandı. Benzer oranlar demir-çelik, organik kimyasallar gibi ürün gruplarında da görüldü. Birim fiyat artışının üstündeki artışlarda miktar artışlarının da katkısı bulunuyor. 2017 sanayi üretim ve ihracat artışına bağlı olarak kullanılan hammadde ve ara mal miktarlarının da arttığı bir yıl oldu. Toplam ithalatın miktar bazındaki yüzde 10’luk artışı da bu durumu teyit ediyor. 

Önemli bir ara not düşmek gerekir: İthalatın değer bazında yani parasal artışında altın ithalatının da özel bir katkısı bulunuyor. 2016 yılında 7 milyar dolar civarında olan altın ithalatı, 2017 yılında 10 milyar dolar civarında artışla 17 milyar doların üzerine çıktı. Bu ithalatın neden yapıldığı konusu ise Halkbank davası başta olmak üzere Türkiye’ye sermaye girişini etkileyebilecek gelişmelere karşı önlem alındığı vb. spekülasyonlara rağmen muamma olmaya devam ediyor.

2018 yılında ortalama petrol fiyatının 2017 düzeyinin yüzde 20 üzerinde olacağı tahmin ediliyor. Nitekim Ocak-Şubat ortalaması 66 dolar civarında ve geçen yılın aynı aylar ortalamasının yüzde 22 üzerinde. Dolayısıyla 2018 yılında ithalat artışında 2017’ye yaklaşan bir artış, dış ticaret açığı ve cari açıkta da paralelinde yükseliş görülecek. 2017’den farklı olarak teşviklerin azalması nedeniyle iç talebin daha zayıf seyretmesi ve hem iç talebe yönelik üretim için yapılan ithalatta hem de tüketim malı ithalatındaki artışın yavaşlaması olası. İhracatta da otomotiv dopinginin azalmasına bağlı olarak hammadde ve ara malı ithalat artışı miktar bazında yine 2017’nin biraz altında kalabilir. Ancak Ocak rakamlarının da gösterdiği gibi yılın bütününde ithalat artışı, ihracat artışının üzerinde olmaya devam edecek. Yılın ilk ayında ithalat artışı altın dahil yüzde 38, altın hariç yüzde 22 civarında olurken ihracat yüzde 11 civarında arttı.

Dış ticaret açığına ihracattan gelecek katkının Avrupa talebindeki özellikle de Almanya ihracatındaki güçlü seyre rağmen sınırlı kalacağı görülüyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre yılın ilk iki ayında ihracat artışı yüzde 13 civarında. Makine, elektrikli teçhizat, otomotiv gibi imalat sanayi sektörlerinde yüksek artışlar görülmekle birlikte geçen kışın daha sert olması gibi mevsimsel koşullardan kaynaklanan baz etkisi bulunduğu, ilerleyen aylarda söz konusu artışların azalacağı tahmin ediliyor. İhracatın yılın bütününde yüzde 10-12 aralığında arttığı, ithalatın ise hem fiyat hem de miktar etkisiyle yüzde 20-25 aralığında arttığı bir tabloda 2017 yılına yaklaşan bir dış ticaret açığı olası. 

Dış ticaret açığının cari açığa yansımasını biraz azaltabilecek bir etken turizm gelirlerindeki artış beklentisi. Afrin operasyonunun etkileri muğlaklık yaratmakla birlikte özellikle Almanya’dan geçen yıldan daha fazla turist gelmesi, toplam turizm gelirine de olumlu etkide bulunması bekleniyor.

Bu yazıda da çok fazla artış azalıştan söz ettik. Ama şöyle bir sadeleştirme konuyu daha anlaşılır kılar. Türkiye ithalatı 2016 yılında 198 milyar dolardı, 2017 yılında 233 milyar dolara ulaştı, 2018 yılında ise 270-280 milyar dolara çıkması öngörülüyor. 2016’dan 2018’e yüzde 40’a yakın artış gerçekleşmiş olacak ve bu artışın sadece yüzde 10-15’i fiziksel artış, yani ithal edilen ürün miktarının artışından kaynaklanacak. “Dışa açıklık” maliyeti. Kur etkisi de dikkate alındığında ülkenin, halkın nasıl soyulduğu, zenginliklerin nasıl sermayeye aktarıldığının basit bir hesabı. Anaakım okumasındaki “kırılganlık” artışı korkusuna ortak olmak yerine, bu büyük soygun mekanizmasına öfke duymak daha yerinde görünüyor…